Ülkemizde demokrasi 'nefes darlığı' yaşıyor, 'soluklanma' ihtiyacı da giderek artıyor.

Demokrasinin solunum sistemini yürütmeyi denetleme gücüne sahip parlamento, etkin 'güçler ayrılığı', bağımsız yargı ve öngörülebilir hukuk düzeni, özgür basın, özerk üniversite, düşünce ve ifade özgürlüğü, grevli toplu-sözleşmeli sendikal düzen, etkili sivil toplum ile ekonomide denge ve denetimi sağlayacak özerk kurumlar oluşturuyor.

Demokrasinin solunum sistemini oluşturan organlardan bir veya bir kaçı eksikse ya da görevini yapamıyorsa; demokratik rejimin nefes alma kanalları 'tıkalı' demektir.

Çözüm; 'tıkalı' kanalları açarak solunum sistemini fonksiyonel hale getirmektir.

Bir ülkede toplum ne kadar örgütlü, işçiler ne kadar grevli toplu sözleşmeli sendikal örgütlenme özgürlüğüne sahipse; demokrasi de o ölçüde rahat nefes alır, soluklanır.

Daha açık bir anlatımla özgür ve örgütlü toplum; demokrasiyi soluklandıran 'akciğer' işlevi görür.

Özgür ve örgütlü işçi sınıfı; sendika aracılığıyla 'emek' ve 'hak' mücadelesi yaparken aynı zamanda, 'demokratik uzlaşma'ya ve 'toplumsal barış'a da önemli ölçüde katkı sağlar.

Ülkemizdeki sendikal örgütlenme tablosu 'iç açıcı' değil; işçilerin %90'ı sendikasız, %95'i de toplu sözleşme yapamıyor.

Resmi rakamlara göre; sendikal örgütlenme oranı %12.

Bu arada; Türk-İş'in verilerine göre 1980'de 2.2 milyon işçiden 2 milyonu sendikalı iken günümüzde 13.6 milyon işçiden sadece 1.6 milyonu sendikalı.

İnşaat sektöründe ise sendikalı işçilerin oranı %2.9.

Öte yandan; erkek işçilerin %13'ü, kadın işçilerin de %8'i sendikalı.

Ayrıca; önemli bir demokrasi 'aygıt'ı olan basın sektöründe ise sendika da, sendikalı işçi de yok düzeyinde.

Bu tablo; demokrasi açısından sürdürülebilir değildir.

ORTA SINIF ERİYOR MU?

Bir taraftan güçlü parlamento, etkili güçler ayrılığı, özgür basın, ifade özgürlüğü, özerk üniversite, bağımsız yargı, ekonomide denge-denetim eksikliği konuları ve bunların yokluğu tartışılırken diğer yandan da; demokrasinin 'sağlık işareti' olan 'orta sınıf'ın da 'erime' sürecinde olduğu değerlendiriliyor.

Bu bağlamda; Credit Suisse tarafından yayınlanan 'Küresel Servet Raporu'nda, 'Türkiye'de 2000 yılında orta sınıf ve üstünde 6 milyon kişi varken 2015'de bu sayının 5.7 milyona düştüğü' belirtiliyor.

Oysa; 2000-2007 arasında 'orta sınıf'a dahil olanların sayısına 3 milyon eklenirken, küresel krizle bu artış ortadan kalkmış, bu sayı 2008'de 2 milyon, 2008-2015 arasında da 1.4 milyon azalmıştır.

Orta sınıftaki 'erime'; hayra alamet değil.

Bilindiği gibi; 'orta sınıf' toplumsal dengeyi sağlama, düzeni oluşturmada, kamusal yararı savunmaya da demokrasiyi sürdürülebilir kılmada ve dengeli bir toplumsal yapının devamı için bir göstergedir ve büyük öneme sahiptir.

Sonuç olarak: Demokrasi; sosyal ve siyasal zeminde işleyen kurumlar ve kurallar rejimidir, sadece seçim sandığı sağlıklı, nitelikli, sürdürülebilir bir demokrasiyi tek başına tanımlamaya yetmez.

Not:Ege'de SonSöz Ailesi'nin, İzmir'li hemşehrilerimin ve ulusumuzun Kurban Bayramını en içten dileklerimle kutlar; Bayram'ın tüm insanlığa sağlık, mutluluk ve huzur getirmesini aynı şekilde içtenlikle dilerim.