Çok sıkıldım, her şeyden...
Sosyal Güvenlik Kurumundan,
Reçete kurallarından, ödenmeyen ilaçlardan,
Boşa yapılan yürüyüşlerden, haberlerden,
Türk Eczacıları Birliğinden,
Örgüt zihniyeti adına
5-10 kişinin karar alabilmesinden,
Olması gerekenlerin yazılıp yazılıp,
Hiçbir sonuç alınamamasından,
Son dakika alınan ve bizlere dikte edilen sözleşmeden ÇOK SIKILDIM…
Bu sebeple 'kırmış eczacı' modeliyle, bazı kararlar aldım.
Ne sistemi, ne düzeni, ne sağlık uygulama tebliğini,
ne de hergün hergün değişen genelgeleri takmıyorum.
'Bizler bir örgütüz ve hiçbir zaman ayrılmayacağız'
Dediğimiz ezberi de takmıyorum.
Çünkü;
Bakınız TEB ( Türk Eczacıları Birliği) nasıl da sakin,
düzeni bozmadan, kızmadan, kırmadan, kırılmadan,
bütün olumlu olumsuz değişikliklere ana muhalefet yapıyor! Hah, işte bu...
Sakinlik lazım tabii… Öteki TEB seçimi yaklaştı.
Geri sayım başladı.
Uyum sağlayın örgütünüze…
Olumsuzlar şimdi, olumlular belki bugün, belki yarın, belki yıllar sonra...
Olmaz demeyin, en küçük umut bile, 'umutsuzluktan' daha iyidir demeliyiz işte…
Zorunluluktan…
Bu sebeple ' çok umutluyum ' diyorum işte…
( 2012 yılı ya, herkes ne isterse, onu çekecek ya...
Bi gelmezse, bakın neler yapacağım 2012 yılına !..)
Yemeyelim birbirimizi, ne olacak canım, 2012 yılı isteyin versinler... Maya takvimi, maya…
Kırdırdılar ya biz eczacılara...
Ne alacak belli, ne borç,
Ne açık kalacağımız belli, ne de kapatacağımız...
Ne bugün belli, ne yarın...
'Olsun, zaten nüfus çok, eczane gani, akli-selim kalanlarla yola devam deriz geçeriz' deseler naaparız?
Aman aman, düşman başına... Salla gitsin sorgulamayı…
Ohhh gitti...
Ayakta kalabileyim diye, günlük ilaç indirimlerini, iskonto düzenini takip edebileyim diye
çok vitamin alıyorum. İçmezsem vitaminleri, inanılmaz yorgun dönüyorum eve.
Ama geçenlerde aynaya bi bakmışım,
'bu da ne, Allahım 18 yaşına mı döndüm? ' diye haykırdım.
Kullandığım ilaçların etkisiyle nasıl da güzelleşmişim!..
'Allah allah, maşallah dert yarıyor ' dedim.
Antioksidan bu dertler…
Bu gazla 'beş olumsuz genelge' daha geçer valla derken,
beni duyan 12 yaşındaki oğlum;
' anne ya kırdın galiba ' demez mi?
Hiç sorgulamadım, altından çıkacakları bildiğim için.
2 dakikalık keyif bile çok mu bize?
Tabii ki de çok değil. Kimseyi takmıyorum, kendi hislerime bakıyorum.
Çünkü ben, her şeye rağmen,
18 yaşında gibi enerji doluyum, mutluyum, huzurluyum, dünya dertlerini aynaya bakınca unutuyorum.
Kendimi seviyorum, hayatı seviyorum.

Sizlere de çılgınca sevgi, enerji yolluyorum. Sağlıcakla kalın...