Kötülüğü herkes görür ama çaresiz olan iyi insanlar yapılan kötülükler için sadece üzülürler. Ödlekler sinerler, cesurlar ise kötülükle savaşırlar…
Geçen haftanın üç olayını izniniz olursa sizlerle paylaşmak isterim;
1)Gezi Parkı eylemlerine destek için Ankara'da düzenlenen gösteri sırasında yaralanıp sonra da hayatını kaybeden Ethem Sarısülük'ün annesi Halk TV canlı yayınında feryat ediyordu;
'Tayyip de kendi evladının acısını görsün. Benim gibi o da canından vurulsun!'
Bu feryat- bu ah, yüreği evlat acısıyla yanan bir ananın çığlığıdır. Genç yaşta, fidan gibi bir delikanlı 'hırsı ve kini aklının üzerine çıkmış, görev ve sorumluluklarını unutmuş' bir Başbakan'ın, 'polise o emri ben verdim' diye polisi tahrik ederek, orantısız güç kullanılması sonucu hayatını kaybetmişti.
Ethem'e ve anacığına yapılan kötülüğü herkes görmüştü. Yargı da gördü ama
o da susmayı tercih etti!
Tıpkı yıllar evvel, Tayyip'in oğlunun 'yaya geçidinde' Büyük Sanatçı Sevim Tanürek'e çarpıp ölümüne sebep olduğu günkü gibi, yargı yine kör oldu!
Sevim Tanürek'in ölümüne sebep olan Tayyip'in oğlu bir gün dahi tutuklanmadan İngiltere'ye kaçırıldı. Hayatında bir gün çalışmamış bu çocuk, şimdi milyarlarla oynuyor!
Ethem ise toprak altında, üstelik onu öldürenler bile belli değil. Zavallı anacığı feryat ediyor ama vicdanları körelmiş sözüm ona Muhafazakar Demokratlar duymuyorlar bile… Bu ananın feryadı 'Çaresizliğin Sesi'dir.
2)Donanma Komutanlığından istifa eden Oramiral Nusret Güner;
'Altındaki komutanları tutuklanmış ŞEREFSİZ bir donanma komutanı olmaktansa istifa ettim' dedi.
Türk Ordusunun komuta heyetinin neredeyse yarısı, sahte dijital delil bozuntuları yaratılıp zindana atılırken, elinden canı gibi sevdiği mesleğini yakmaktan başka bir şey gelmeyen, haysiyet örneği bir komutanın 'Çaresizliğinin Sesi'dir bu feryat!...
Tüm bunlar Türk Milletinin gözü önünde gerçekleşip, Türk Ordusu çökertilmek istenirken susup, makamlarına sarılan tombalak zavallıların durumu ise 'Ödleklerin Onursuz Sessizliği'dir.
3) Erdoğan, kendi partisi yöneticilerine şöyle sesleniyordu; 'Kininizi asla unutmayın.'
Gezi olayları sırasında, polis dayağından kaçan yaralıların tedavisi için
'Divan Otelini' bu ülkenin insanlarına açan, Koç Ailesi bizzat Başbakan Erdoğan tarafından televizyonlar aracılığıyla tehdit edilmişti.
Daha önce Aydın Doğan ve bir kısım işadamlarına uygulanan rezil oyun, bu kez de Koç Ailesine ait Tüpraş 'ta sahneleniyordu. Önce isimsiz bir ihbar, arkasından polis eşliğinde vergi denetmenleri ordusu ile baskın.
İtibarsızlaştırma, borsada yıpratma ve değer kaybettirme çabaları.
TÜSİAD ve TOBB denen iki İşveren kuruluşunun AKP Hükümetinin kanunsuz ve ahlak dışı bu baskıları karşısındaki zavallılık kokan suskunlukları
'Ödleklerin Onursuz Sessizliği'dir.
Değerli Okurlar;
Haksızlık ve zulüm karşısında sinmek-susmak, geleceğe yapılacak en büyük kötülüktür.
Eğer bir annenin haklı feryadını duymuyor ve onun hakkının yasalar önünde aranması için yardımcı olmuyorsak, en azından yanında yer alıp acısını hafifletmeye çalışmıyorsak, çocuklarımızın yaşayacağı yarınlara güvenle bakamayız. Bu çağda ve demokratik rejimlerde zorbalık ve diktatörlük özentisi içindeki çapsız siyasetçilere artık geçit verilmemelidir.
Bunun için haksızlık ve kanunsuzluk karşısında kaya gibi durarak;
Önce dilimizle yani itirazımızı belirterek, sonra elimizle yani mektup-mail- gösteri hakkımızı kullanarak, en sonunda ise bu zorbalara oy vermeyerek ve verdirmeyerek karşı durmalı ve hakkımıza sahip çıkmalıyız.
Kimse unutmamalıdır ki;
Bu ülkedeki tüm makamların, tüm tesislerin gerçek sahibi Türk Milletidir.
Türk Milleti olmasaydı, Türk Milletinin birikimleri ve emekleri olmasaydı, ne Koç olurdu, ne TOBB ne de TÜSİAD. Hele-hele Tombalak Paşa gibi kendi ocağına ihanet edenler hiç olamazdı.
Ödlekler her gün ölürmüş. İnanmıyorsanız, Erdoğan karşısında tir-tir titreyen TOBB Başkanına sorun.
Gezi parkındaki gençler kadar bir cesareti ortaya koyan Türk Milleti, tüm problemlerini kısa zamanda çözebilir. Biraz cesaret lütfen!..