Eyyy Türk Milleti!
Olup bitenleri anlamakta zorlanıyorsanız, 'yok artık' veya 'oha, bu kadar da olur mu' diyorsanız, bilin ki tüm bunlar bazı makamların 'BOŞ' olduğundandır. Beraberce bakalım mı?
Cumhurbaşkanlığı;
Türkiye Cumhuriyetinin en üst makamı (numarasız) eğer dolu olsaydı, Devletin ve Demokratik Rejimin temel direği olan 'Kuvvetler Ayrılığı' ilkesi, ülkenin Başbakanı tarafından böylesine pervasızca çiğnenmezdi. Eğer bu makam dolu olsaydı, 'Evet bu yasa, Anayasaya aykırı ama ben yine de imzalayayım da Tayyip üzerime gelmesin. Nasılsa muhalefet partileri Anayasa Mahkemesine götürür' denip, devlet yönetimi böylesine rezil edilmezdi.
TBMM Başkanlığı;
TC Devletinin 1 numaralı makamı eğer dolu olsaydı, Bakanların yaptığı yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvetlerin özetinin yazıldığı fezlekeler, Türk Milletinden kaçırılmaz ve bu yüce makam yolsuzluk yapanların koruyucusu konumuna düşürülmezdi. TBMM Başkanlık makamı eğer dolu olsaydı, milletin seçtiği milletvekilleri zindanlarda ömür tüketmezlerdi.
Başbakanlık;
TC Devletinin 2 numaralı makamı eğer dolu olsaydı, kendisi ve ailesi tarafından yapılan her türlü yolsuzluk-kanunsuzluk bir yana, 4 Bakanı ciddi yolsuzluk iddiaları ile suçlandıkları için istifa etmiş bir Başbakan, aynaya ve milletinin yüzüne bakamaz istifa eder ve emaneti milletine iade ederdi.
Genelkurmay Başkanlığı;
Dünyanın en güçlü ordularında biri olan Türk Ordusunun en üst makamı olan Genelkurmay Başkanlığı Makamı eğer dolu olsaydı, Türk Ordusunun eski Genelkurmay Başkanı 'Terör örgütü kurmak' suçundan, diğer komutanlarla birlikte sahte düzmece delillerle yıllardır zindanda tutulamazlardı.
Eğer bu makam dolu olsaydı, 'Ne Mutlu Türküm Diyene' ilkesi devlet eliyle indirilmez, yerine PKK bayrakları asılmazdı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı;
Eğer bu makam dolu olsaydı, AKP göz göre göre Anayasayı-Siyasi Partiler Yasasını ihlal edemezdi. Demokratik Parlamenter Rejim bu kadar tahrip edilemezdi. Hırsızlık bu kadar aleniyet kazanmazdı.
Yargıtay/Danıştay/Sayıştay Başkanlıkları;
Eğer Yargının tepe noktalarındaki koltuklar dolu olsaydı, Ali Dibo Sadullah ve Bekir Bozdağ gibiler, Adaleti tarumar edemezlerdi. Bazı Savcı ve Yargıçlar, suçsuz insanlara tuzak kuran illegal yapıların tetikçisi olamazlardı.
Yasa tanımaz bir Başbakan, Adalet Bakanına emir verip, şunu mahkûm edin, diyemezdi. O zavallı Bakan da 'O Yargıç Alevi imiş, ama Yargıtay'da hallederiz' deyip, Adalet Komisyoncusu gibi davranamazdı.
Eğer bu yüce makamlar onur sahibi insanlar tarafından doldurulmuş olsaydı, hiç olmazsa içlerinden biri 'alın atınızı, öperim tımarınızı' deyip, istifa eder ve
Türk Milletinin gönlüne taht kurardı.
Bu yazıyı yazarken en az iki çeşit soru ile karşılaşacağımı tahmin ediyorum.
1- 'İyi de, bu koltuklarda oturanlar kim? Oralarda oturanlar kukla mı?'
2- 'Boş olan koltuklar sadece bu kadar mı? Diğer boş olanları da yazsana!'
Birinci şıkka yanıt vermek gerekirse, bu makamlarda elbette birileri oturuyor. Asıl bunlar 'PARALEL.' Bunlar TC Devletine, Demokratik Rejime, Türk Tarihine, Türk Milletinin Birliğine, Türklüğe ve Atatürk'e 'Karşı Paralel'.
İlk İktidar değişikliğinde tamamının gerçek bağımsız Türk Yargısının karşına yargılanmak için çıkarılacak insanlar işte bunlardır.
İkinci şık soru için tek söyleyeceğim şey, çok haklı olduğunuzdur.
Eski siyasetçilerden-medyaya, iş dünyasından-bürokrasiye kadar oturduğu koltuğu boş bırakan bir sürü sepet tanırım. Özellikle medya dünyasında, oturdukları koltuğu boş bırakanlar, üstüne üstlük bir de 'Hainlik' ekleyenler var. Onları da yakında yazmaya gayret ederiz.