Türkiye, özel bir rektörü konuşuyor...

Adı, Osman Selçuk Aldemir...

Bu güzel ülkenin...

Belki de tek 'veteriner' kökenli rektörü bir profesör...

Azimli... Düzenli... Çalışkan...

Ege'nin gözde yüksek eğitim çınarı...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi'ni yönetiyor...

Atamasını...

Cumhurbaşkanı Erdoğan bir buçuk yıl önce imzaladı...

**

Belki inanmayacaksınız ama...

Türkiye, Prof. Aldemir'in adını...

Üniversitenin uluslararası bir eğitim başarısıyla değil...

İnanılmaz bir 'baskın' haberiyle duydu...

Daha 6 aylık rektördü...

Diş Hekimliği Fakültesi'ne bağlı...

Kuşadası'ndaki diş polikliniğinden şikayet geliyordu...

Deniz manzaralı diş hastanesine gidenler...

Doktorları bulamıyorlardı...

Canı sıkıldı çiçeği burnunda Rektör Hoca'nın...

Türkiye'nin gözbebeği turizm merkezinde olacak şey değildi...

Günlerden 22 Temmuz'du...

Aynanın karşısına geçti...

Spor bi'şiler giydi; şapka taktı...

Koyu renk camlı gözlüğünü unutmadı...

Üniversiteye böyle gitse...

Kimseler O'nu tanıyamazdı...

Özel otomobiline atladı, ver elini Kuşadası...

**

Rektör Hoca'ya kapıyı bir erkek personel açtı...

Elinde sigarası, 'Doktor yok, muayene olamazsın!' dedi...

Yetmezmiş gibi, bi'de sıkılmadan, başka bir diş merkezini tavsiye etti...

Ardından da ekledi:

'Doktorlar izinli, burada bir aydır hekim yok!'

Genç Rektör kıpkırmızı oldu...

Aydın'a döner dönmez...

Kuşadası'ndaki polikliniği kapattı...

Çalışanları başka yere kaydırdı...

**

Rektör Aldemir...

Mevcut sistemde vatandaşa nasıl davranıldığını...

Bizzat görmüş ve yaşamıştı...

İşte o gün...

Bozuk düzeni bozmaya yemin etti...

**

Tebdil-i Kıyafet ile...

Yani...

Tanınmamak için kıyafet değiştirerek halkın arasına karışma cinliği...

Bu topraklarda ilk değil...

Osmanlı padişahlarının neredeyse tamamı...

Asker, esnaf, tacir kılığına girip...

Çarşı-pazarda vatandaşın arasına karışarak...

Halkın nabzı nasıl atıyor, öğrenmeye çalışıyorlardı...

Payitaht'ta neler yaşanıyor?

Kim, kime eziyet ediyor?

Afyon ve şarap müptelaları nerede buluşuyor?

Çoluğa çocuğa...

Yetime, dula, kimsesize el kaldıranı kimler koruyor?

Rüşvet alan devlet adamı var mı?

Halk, padişahın arkasından neler diyor?

Bu yöntem...

İkinci Abdülhamit Han döneminde çığırından çıktı...

'Hafiyelik' zanaat oldu; aldı başını gitti...

'Teşkilat-I Mahsusa', işte böylesi 'muhbirlik' sistemi üstünde yükseldi...

**

Dönelim, hafiye rektörümüze...

50 yaşında...

Aslen Malatyalı...

Fırat Üniversitesi'nde veteriner oldu...

Konya Selçuk Üniversitesi'nde doktorasını tamamladı...

15 yıl önce Adnan Menderes'e geldi...

Doçent oldu...

Profesör oldu...

Rektör adayı oldu...

Üç yıl önce 'Yılın Bilim Adamı' ödülünü havaya kaldırdı...

2019'un Ocak ayında...

Adnan Menderes'in rektör koltuğuna oturdu...

**

Peki, o dinamik rektör...

Başka neler yaptı?

Üniversitesini, öğrencilerini, öğretim üyelerini, personelini...

Ve tabii ki, Aydınlıları...

Kan emmeden rahat etmeyen...

Kara zihniyetli insanlardan korumaya yemin etti...

**

Yine bir gün...

Bi'şilerden kuşkulandı...

Yeniden tebdil-i kıyafete başvurdu...

Bu kez kasket taktı...

Kara camlı gözlükleri unutmadı...

Başladı üniversite hastanesi içinde turlamaya ...

Aslında, bal gibi hastaneyi denetliyordu ama...

Kimsecikler fark edemedi...

Ne var ki...

Rektör Hoca, o hastane turunda...

Garip bir şeyin farkına vardı...

Diyabetik yara bakım ünitesi için gerekli...

(Buraya dikkat lütfen!)

10 santimetre boyunda...

'Tek kullanımlık'...

Ultrasonla Cerrahi Probu adını taşıyan cihazın...

Deforme olduğunu fark etti...

Fena halde şüphelendi...

Minicik cihazın fiyatı 1000 liraydı!

Odasına döndü...

Ser veren ama sır vermeyen...

Doktor ve hemşirelerden...

Bir 'yolsuzlukla mücadele' timi kurdu...

**

Örtülü bir araştırma sonunda...

Aynı cihazın...

Sterilize edilerek...

500 defa hastaneye satıldığı(!) ortaya çıktı...

Geçen ayın ortasında...

Cihazı satan firma ile...

Yolsuzluğa göz yuman bazı üniversite görevlileri...

Şimdi...

Adalet önünde hesap verecekler...

**

Şimdi, düşünelim...

Türkiye'nin sayılı üniversitelerinden birinin rektörü...

Neden?

Kıyafet değiştirip...

Bir Sherlock Holmes gibi...

Bir Mike Hammer gibi...

Ne bileyim...

Bir Hercule Poiret gibi...

Toplum zararlılarının peşinden koşar?

Şan, şeref, kahramanlık için mi?

Üstelik...

Kendi ifadesiyle...

Bu 'iz sürüşü' sırasında...

'Uyarı' ve 'Tehdit'ler yağmur gibi gelirken...

Yukardaki sorunun tek cevabı var...

O'nu da...

Profesör Aldemir, açık açık söylüyor:

'Ne korkarım, ne çekinirim... Devletim'in bir kuruşunu da kimseye yedirmem... Herkes ayağını denk alsın!'

**

Aslında...

En önemli soru şu:

Asli görevi bilim adamı yetiştirmek olan bir rektör neden hafiyelik yapsın?

Cevabı, çürüyen vicdanlarda!

Nokta...

Sonsöz: 'Bırak sular durulsun, o zaman ay ve yıldızların yansımasını kendi varlığının aynasında göreceksin... / Hz. Mevlana...'