Her köşe başında, trafik işaretlerinde onlarca Suriyelinin dilencilik yapmasını kabul edemiyorum. Bir devlet düşünün ki, sınırlarından kimin girip, kimin çıktığı belli değil. Kimi gayri meşru sınır ticareti için, kimi Kobani'ye yardım için, kimide can güvenliği olmadığı için, sınırlarımızdan her gün girip çıkıyorlar. Kevgire dönen sınırlarımızın güvenliğini sağlamak için çaba harcayanda yok.
Elbette insani olarak baktığımızda göz göre göre, bir insanı ölüme terk etmek hem dini inancımız hemde gelenek görenek ve kültürümüz açısından bize uygun değildir. Ancak, hiçbir siyasi iktidarın, hiçbir kurum ve kuruluşun dışarıdan gelen mülteciler vasıtasıyla mevcut vatandaşlarımızın huzur ve güvenini bozmaya da hakkı yoktur. Bunun tedbirlerini almak mevcut hükümet yetkililerinin görevidir.
Kendi vatandaşına sunmadığı, yada ücretli sunduğu her türlü imkanı, mültecilere ücretsiz sunan, plansız ve programsız bir şekilde ülkemizin her yerine dağılan Suriyelileri bu aşamadan sonra toparlamak zor gibi görünüyor. Ancak, yine de çaba harcamak gerek.
Bu gün aşsız işsiz olan Suriyeli mültecilerin yarın hırssızlık yapmayacakları, uyuşturucu, kaçakçılık gibi işlere bulaşmayacaklarının suç örgütlerine karışmayacaklarının garantisine kim verebilir.
Dün gidecek yeri olmayıp, Konak Basmane camisini işgal eden Suriyelileri cami imamı camiden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Komşularımızla sıfır problem sloganıyla yola çıkıp, bu gün selam verecek komşumuzun olmaması düşündürücü ve üzücüdür.
Ve;
Suriyeli mültecilere her türlü imkan sağlanırken, Suriyede yaşayan savaşın ortasında kalmış Türkmen kardeşlerimize sınır kapılarını açmayan, insani yardım yapmayan, en azından can güvenliklerini sağlasınlar diye silah göndermeyen mevcut hükümetin ne yaptığını ve ne yapmak istediğini sorgulamak gerek.
Eğer insani yardım yapılıyorsa birinci önceliğimiz soydaşlarımız olmalıdır. Irakta sahipsiz kalanlar Türkmenler, Suriyede sahipsiz kalan Türkmenler.