Aşağı yukarı 40 yıl önceydi…
Çeşme'deki yazlıklarında…
Daha ortalık yeni yeni aydınlanırken…
Babası, elinde çiftesi…
O'nu tatlı uykusundan uyandırırdı…
'Kalk…' derdi; 'Zaman geldi bastıralım şunları…'
İlkokul ikinci sınıftaydı henüz…
Hiç mızmızlanmazdı evin küçük oğlu…
Hatta, bu kalkışlar hoşuna da giderdi…
Babasının, eski ama sağlam kamyoneti ile…
Çeşme'nin doyumsuz koylarına direksiyon kırarlardı…
O baba'nın…
Dinamit kullanan balıkçılara…
Esaslı bir gözdağı vermesi şart olmuştu…
Silahını asla ateşlemez ama…
O'nu çiftesi ile gören teknedeki balıkçılar…
Dinamit atmaktan vazgeçer…
Arkalarına bile bakmadan uzaklaşırlardı…
Sonra…
Baba-oğul sahile iner…
Yazlıkçıların geride bıraktığı çer-çöpü toplamaya…
Başlarlardı…
***
Bilenlere sözüm yok…
Dinamit'le balık avlamak resmen gaddarlık!
Toplu imha gibi bi'şi…
Yüzlerce, binlerce balık; yavrular dahil…
Hepsi ölüyor!
Sonra bunları suyun yüzünden topluyorlar…
Üstelik…
Bunu yapanlar, utanmadan 'Balıkçıyım' diyor…
***
Çiftesini elinden bırakmayan o baba…
Daha sonra Turgut Özal'ın yol arkadaşı olacak…
Ulaştırma, Maliye ve Gümrük bakanlıkları yapacak…
O günlerin Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı…
Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli'ydi…
Sabahın köründe…
Kural tanımayan balıkçıları korkutmak için…
İyiyi-Kötü'yü o yaşta anlasın, öğrensin diye…
Yanından ayırmadığı parmak kadar oğlu ise…
Bugünün Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'den başkası değildi…
Merhum babasının yolundan gitti…
Babası gibi deniz kaptanı oldu…
Amatör telsizci oldu…
Ardından yakasına pilot brövesi taktı…
***
İşte; o İzmirli Bakan Pakdemirli…
Tatil, matil dinlemedi…
Denizlerdeki kirliliğe dikkat çekmek için…
Çeşme Eşek Adası açıklarında dalış yaptı…
Su altı kıyafetini giydi; tüpünü taktı…
Serin suların derin maviliklerine kendini bıraktı…
Deniz canlılarının hayatını bitiren…
Balıkçıların bıraktığı atık ağları topladı…
Bu, O'nun bakanlığına bağlı…
Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü'nün…
Parmakla gösterilen projesiydi…
Sepetler, yırtılmış ağlar gün ışığına çıkıyor…
Daha sonra Cumhurbaşkanı'nın eşi Emine Erdoğan'ın başlattığı…
'Sıfır Atık Projesi' sayesinde…
Kadınların 'Pazar Filesi' oluyordu…
***
Denizden çıktıktan sonra konuştum…
İzmirli Bakan Pakdemirli ile…
Cumhuriyet Tarihi'nde…
Bizzat dalış yapıp…
Denizin dibinde 'temizlik' yapan…
İlk bakandı…
(AK Parti'nin ilk Dış Ticaret Bakanları'ndan Kürşat Tüzmen ile karıştırmayalım… O da milli yüzücü ve bröveli balıkadamdı ama denizin dibini temizlememişti… O'nun, kendi ifadesi ile zevk için dünyada dalmadığı deniz kalmamıştı… Yani, arada fark var…)
Bakan Pakdemirli, 'Bu çok önemli değil…' dedi ve arkasını şöyle getirdi:
'Merhum babamın öğrettikleri ile yürüyorum… O, cesur bir adamdı… Bu vatanın taşına, toprağına, suyuna, denizine aşıktı… Babamdan Çeşme Denizi'ni nasıl aldıysam, çocuklarıma da öyle bırakmak istiyorum… Suyun altında başka bir dünya var; üstelik yaşayan bir dünya… Onun da temiz kalması gerekiyor…'
***
Bitiriyoruz…
Neyle?
Tatlı bir tesadüfle…
46 yaşındaki…
Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli…
Dün Çeşme Denizi'nin derinlerinde…
Temizlik yaparken…
Bakanlık koltuğundaki birinci yılını da geride bırakıyordu…
Acaba, diyorum…
Balıkadam Bakan…
30 metre dipte neler hissetti?
Mesela…
Zülfü Livaneli'nin…
O unutulmaz şarkısının final bölümü olabilir mi?
'Bulut mu olsam,
Gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
Yosun mu yoksa?
Ne o, ne o, ne o…
Deniz olunmalı oğlum,
Bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla…'
Nokta!
Sonsöz: 'Kalp deniz, dil kıyıdır… Denizde ne varsa kıyıya o vurur… / Hz. Mevlana…'