Derler ki…

İşin felsefesinde şu var:

'Komşusu açken tok yatan bizden değildir!'…

Müthiş içimize sindirdiğimiz sihirli cümledir bu…

Nereden karşımıza çıkmış?

Peygamberimiz Hz. Muhammed'in bir hadis-i şerifinden…

Tam olarak ne demiş?

Aynen şöyle demiş, Allah'ın elçisi:

'Yanı başındaki komşusu açken tok olarak geceleyen kişi (olgun) mü'min değildir…'

Hadis-i şerifin içindeki 'olgun' sihirli kelimedir!

İnsanın 'olgun' olanı…

Bilgisi, görgüsü ve hoşgörüsü gelişmiş…

Olayları geniş bir açıdan değerlendirmesini bilendir!

Yani…

Gücü ve 'yürekten verme' yetisi yerinde olan kişi…

Yalnız komşusunu değil…

Taaa, çok uzaklarda 'yatağa aç girenleri' de unutmaz!

Var mı, öyleleri?

Biri var; çok yakınımızda!

Huzurlu, mutlu, kalbi insan sevgisiyle dolu…

Sahi…

Kendisinden 100 kilometre uzaktaki hemşehrisinin…

Karnını doyurmak…

O insancıkları yatağa aç girmek gibi bir kabustan kurtarmak…

Kaç kanatsız meleğe nasip olmuş ki?

Zaten yörenin kızıydı…

Kentinin adı Aydın, lakabı da 'Efeler Diyarı' olunca…

İşi biraz daha kolaylaştı…

Efelik gibi köklü bir kültürün parçası sayıldığını hiç unutmadı…

Yardım severliği 'hayatının ekseni' olarak kabul etti…

***

34 yaşında milletin vekili olduğunda…

Politikanın kaygan zemininde yürürken…

Daha iyi kavradı, vaziyeti…

Bu memlekette…

Ne yazık ki…

Yüreğinde insan sevgisine yer ayırmayanlar yüzünden…

'Tok, açın halinden anlamıyordu…'

İşte, o gün yemin etti…

'Bi'gün belediye başkanı olursam, benim yönettiğim kentte kimse yatağa aç girmeyecek…'

Dediğini de yaptı…

41 yaşında Aydın'ın Reis koltuğuna oturdu…

Bi'daha da…

Kimseler O'nu oradan kaldıramadı…

***

Gelgelelim…

Şehri-i emin olmak, vekilliğe benzemiyordu…

Yol, ulaşım, asfalt, su… gibi şeyleri dert olmaktan çıkardı…

İnsan'a dokunma sanatının kitabını yazdı…

Önce…

Nam'ı diğer Efeler Kenti Aydın'da…

'Tok, açın halinden anlamaz!' öz deyişini tarihe gömdü…

Kolları sıvadı…

12 yıl içinde, 'inanılmazları' gerçekleştirdi…

***

Belediyenin fırınlarında ekmek üretip, ucuza satmaya başladı…

Tohum yetiştirdi… Sebze üretti… Fidan dikti…

İki yemek fabrikası birden yarattı…

Mezbaha kurdu, kıymanın üstüne makul etiket koydu…

***

Şimdi gelelim, asıl konuya…

Efeler Kenti Aydın'ın Topuklu Efesi…

Özlem Çerçioğlu…

İçinde bulunduğumuz Mübarek Ramazan'da…

Her gün…

En az 25 bin ihtiyaçlı eve 'iftar sofrası' gönderiyor…

Şimdi…

Gözünüzün önüne getirin lütfen…

Merkezden 100 kilometre uzaktaki köyde bile...

İftarlar…

Aydın'dan gelen 'sıcak' yemeklerle açılıyor!

Adreslerini (pardon) memleketlerini sıralayayım:

Aydın merkeze taaa 95 kilometre uzaklıkta…

Denizli sınırındaki Buharkent'in Kızıldere Köyü'ne…

92 kilometre uzaklıktaki Savcıllı Köyü'ne…

Öbür yandan…

Söke'nin dağ köylerine…

Aydın'ın göbeğine 86 kilometre uzaktaki Çavdar Köyü'ne…

Yetmez, diyorsanız…

Anakent'te 75 kilometre mesafedeki Doğanbey'e…

Nazilli'nin merkeze 78 kilometre uzaktaki Aşağıyakacık ile…

En az 70 kilometre arası olan Ovacık'ın köylerine…

Kuyucak'a 80 kilometre mesafedeki dağ köyü Kayran'a…

Hem sıcak… Hem kaliteli… Hem çabuk…

***

Sosyal belediyeciliğin 'kanununu yazmadan' olmaz…

Bunları yapabilmek kolay değil…

Sen bir milyonluk kentte…

İki tane yemek fabrikası hayata geçireceksin…

Meyve / sebze üreteceksin…

Mezbaha kuracaksın…

Çiftçiyi ve besiciyi koruyacaksın…

Biri İzmir'de 15 adet tüketici için mağaza açacaksın…

Yemek dağıtımlarında…

Vatandaşa ille de 'sıcak' gitsin diye…

Özel araçlar kullanacaksın…

***

Telefondaki sesimden anladı, soracağım soruyu…

Cevabı, tek cümlelikti:

'Aramızda mesafeler olsa da hemşehrilerimle gönüllerimiz bir…'

Var mı, bunun ötesi?

***

Bitiriyoruz…

Her Allah'ın günü 25 bin aileye…

Dağ, tepe aşılarak…

(En az 100 kilometre uzaktaki kalpler yatağa aç girmesin diye…)

Sıcak yemek taşımak…

Üstelik bu dertli / acıklı Pandemi sürecinde…

Kolay değil, hem de hiç kolay değil…

Hakkını vermek gerek…

Nokta…

SonSöz: 'Birlik, beraberlik ve dayanışma, ölümden başka her şeyi yener… / Hz. Mevlana…