Türkiye hala son referandum sonuçlarının yankılarını tartışıyor...

Kimilerine göre 'sistem değişikliği' kimilerine göre de 'rejim değişikliği' oylanmış, ortaya çıkan '51.4 Evet - 48.6 Hayır' tablosu, 'Yeni Anayasa' tercihinde Türkiye'yi adeta ikiye bölmüştü...

Anayasa'nın 18 maddesi için yapılan referandum öncesinde önce 'başkanlık'tan bahsediliyordu... Sonra adı, 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' oldu...

Peki, siz, biz, hepimiz; muhtemelen 3 Kasım 2019'da aynı gün yapılacak 'genel seçim' ve 'cumhurbaşkanlığı seçimi' ile hayata geçecek 'yeni sistem'le, ertesi sabah nasıl bir Türkiye'ye uyanacağız?

Hiç unutmuyorum, referandum öncesi TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni, 'Cumhurbaşkanı eşittir hükümet...' sözleriyle özetlemişti...

Bu özetin açılımı şöyleydi:

'Bu sistemde, Başbakan ve Hükümet ile Cumhurbaşkanlığı makamı birleştirilmiş olacak... Ayrıca Başbakanlık diye bir görev olmayacak, cumhurbaşkanı başbakanın da görevlerini üstlenmiş olacak... Çünkü, başkanlık sisteminde; cumhurbaşkanı artı başbakan ve hükümet eşittir başkan demektir... Cumhurbaşkanı; başbakan ve hükümetin sahibi olduğu yetkileri de deruhte ederek (üstlenerek) seçilmiş olacak halk tarafından...

Kabul, 2019 seçimlerine daha 25 ay var... Ama, aynı gün iki ayrı sandıkta oy kullanacağız...

Birinde 'Cumhurbaşkanı Kim Olsun?' sorusu için tercih yapacağız; diğer sandıkta da gönül verdiğimiz partinin vekillerini seçeceğiz... Kolay değil ama, şimdiden bazı soruların cevaplarını bilmemizde fayda var...

Örneğin...

Soru 1: Tutun ki, 2019 Kasım'nda Cumhurbaşkanlığı seçimini mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan kazandı... Gelelelim partisi yani Ak Parti diğer sandıktan birinci parti çıkamadı... Ne olur?

Cevap 1: Birşey değişmez... Zaten o tarihte yürürlüğe giren 'yeni anayasa' ile hükümeti cumhurbaşkanı kuracak, bakanları ve yardımcılarını atayacak, bütçeyi yapacak... Ayrıca, 'meclisi fesih' yetkisi elinde olduğu için, gerekirse bu yetkisini kullanıp yeniden seçime gidebilecek... Bununla birlikte, muhafeletin sayısal durumu ne olursa olsun, güvenoyu, gensoru ve yazılı soru önergesi gibi denetim yolları belli ölçüde tıkalı... Görülüyor ki, TBMM'de muhalefet milletvekillerinin sayısal çoğunlukta olması herhangi bir hukuki ve fiili sonuç doğurmuyor...

Belki...

Çok uzak bir ihtimal ama, muhalefetin sayısal durumu 'anayasayı değiştirecek noktaya' ulaşırsa, o zaman belki TBMM'de anayasayı yeniden değiştirmek için atak olabilir ama yine de çok zayıf olasılık...

Soru 2: Muhalif bir aday cumhurbaşkanı olur ve fakat Ak Parti TBMM'de çoğunluğu sağlarsa ne olur?

Cevap 2: Aslında muhalif bir aday cumhurbaşkanlığını kazansa da, değişen pek bi'şi yok... Yeni Anayasa'da yazılı yetkilerinin tamamını kullanacak... Meclis'te çoğunlukta da olsa Ak Partili vekiller, muhalif cumhurbaşkanının icraatlerini seyretmekle yetinirler...

Soru 3: Cumhurbaşkanlığını muhalif aday kazanırsa, Türkiye eskisi gibi 'parlamenter sistem'e dönüş yapabilir mi?

Cevap 3: Zayıf ihtimal ama 'olmaz' değil... Şöyle ki, muhalif cumhurbaşkanı herşeyi göze alıp Meclis'i fesheder ve yasal sürede seçime gider... Oluşacak yeni mecliste anayasa değişikliği yapılarak 'belki' yeniden parlamenter rejime dönülebilir ama zor!

Artık bu sistemde milletvekilliği eskisi gibi 'etkin' ve 'havalı' olur mu, onu da Allah bilir...

Sonsöz: 'Daha iki yıl var, yaşayalım ve görelim...'