Aslında, güzel bir kız değildi...
İri mavi gözleri, porselen canlılığında teni, cana yakın davranışları O'nu öne çıkarıyordu... Ailesi erkek çocuk beklerken, bu sarı-beyaz kız gelivermişti... Tipik 'yengeç' burcuydu... Utangaç, sevimli, sessiz ve herşeyi içine atan bir yapısı vardı... 1 Temmuz'da dünya gelmişti... Zaten kader de o tarihten itibaren ağlarını örmeye başlamıştı...
Kocası ile tanıştığında henüz 16 yaşındaydı ve o müstakbel koca, o sırada ablası ile flört ediyordu!
Masal gibi bir düğünle dünyevine girdi... Tören öylesine tantanalıydı ki, takvimler 29 Temmuz 1981'i gösterirken, o düğünü dünya canlı yayınla izledi...
Damat bir prensti... Doğal olarak düğünden sonra o bahtsız kız da prenses oldu...
Kocası ile severek mi evlenmişti, bunu kimseler anlayamadı; çözemedi...
Bazı iddialara bakılırsa 34 yaşındaki prens koca'nın evlenirken bile bir metresi vardı... Zaten eşinin kraliçe annesi bu evliliğin gerçekleşmemesi için çok çaba sarfetmişti...
Mesela, gelin adayının protestan ve 'bakire' olması gerekiyordu... Aslında çaresiz kabul ettiği testte, bekaretiyle birlikte 'çocuk doğurma yeteneği' de kontrol ediliyordu... Gıkını çıkarmadı, hepsini kabul etti...
Bütün bunlar olurken, hayatı boyunca 'gerçek aşk'ı arayacağını kim bilebilirdi?
Prens kocasına nurtopu iki çocuk verdi... Ancak o prens koca için ettiği 'sadakat yemini'nin pek bi önemi yoktu... Kocası O'na durmadan şişman diyordu... Zayıflamaya çalıştı yine de prens kocasının gözüne giremedi...
Daha evliliğinin dördüncü yılında denge kaybı yaşadı, uyku ilaçlarına başlamıştı... Berbat bir evlilik yapmıştı ama sürdürmek mecburiyetindeydi... Çünkü o bir prensesti...
Bir gün evliliğinden söz ederken, 'Her zaman kocam için hala nişanlandığı 18 yaşındaki bir kadındım... Hiç kimse beni ödüllendirmedi... Ama bir hata yaptığımda tüm eleştiriler benim üstümde toplanıyordu' demişti...
Sonunda o masal prensesi dayanamadı, 'Benden buraya kadar' deyip boşandı...
Prens kocaya 'eyvallah' dedikten sonra rahatladı...
Utangaç hali ve yardımseverliği ile milyonların sevgisini kazandı...
Kalbine taht kuranlardan biri de Pakistan asıllı bir kalp cerrahıydı... O'na deli gibi aşık oldu, evlenmek istedi... Ama Pakistanlı aile evliliğe onay vermedi, ayrıldılar...
Artık o masal prensesi rüzgarda savrulan bir yaprak gibi olmuştu... Pakistan asıllı sevgilisini kıskandırmak için yeni bir sevgili buldu... Mısır kökenli milyarder bir İngilizle dolaşmaya başladı... Sevgilisi uluslararası silah tüccarı Adnan Kaşıkçı'nın yeğeniydi...
Masal Prensesi artık 'Nerede akşam, orada sabah' hayatı sürmeye başladı...
Ve takvimler 31 Ağustos 1997'yi gösterirken, Fransa'nın başkenti Paris'te öğle saatlerinde bir tünelde bugün bile sır perdesi aralanamayan trafik kazasında can verdi... Mısırlı sevgilisi ve şoförü de öldü... Sadece koruma yaralı kurtuldu o da hiç konuşmadı...
'Acıların Prensesi'ne dünya ağladı...
Bu hazin öykünün kahramanını tanımışsınızdır...
Galler Prensesi Lady Diana... Kocası da, İngiltere tahtının varisi Prens Charles...
Bu acılı öyküyü bugün 40 yaşını devirenler iyi hatırlar...
Üstelik aradan 20 yıl geçse de...
Dünya 'Masal Prensesi' Lady Di'yi hiç unutmadı ama Prens kocası Charles unutuverdi... O acı kazadan bir kaç yıl sonra '34 yıllık sevgilisi' Camilla Parker ile dünyaevine girdi... O'na 14 yılını veren iki çocuğunun annesi Diana'yı hatırlayıp mezarına gidiyor mu, Allah bilir...
Aslında, 'Bu dünyadan bahtsız bir Prenses geçti' dedirten olayın kahramanı Lady Diana...
Kendisine hiç uygun olmayan bir adamla, hiç uygun olmayan bir hayatı, biliçaltına işlenmiş olan 'Prenseslik' için yapmaya kalkışmıştı...
Ama olmadı...
Sade bir kız olarak doğdu, aşk masallarının hüzünlü prensesi olarak öldü...
Hayatı boyunca 'gerçek aşk'ı aradı; bir türlü bulamadı...
Ancak...
Nasıl bir büyülü 'sevgi çemberi' yarattı ise çevresinde...
20 yıldır unutulmadı...
Sonsöz: 'Sevdiniz mi tam sevin... O yol sizi nereye götürürse götürsün...'