CHP’’yi izlemek, değişen dengeleri görmek, parçaları birleştirmek, tüm bunları da kırmadan, dökmeden, zülfiyare dokunmadan yapmak’…’¶ İşte CHP’’nin kalesinde siyaset yorumu yapmak böyle bir şey’… Oldukça zor. Değişen dengeler nedeniyle manevra yapmaktan beli kırılan belediye başkanlarını, milletvekillerini ve örgüt yöneticilerini izlemek bile başlı başına mesele’… Bırakınız yazmayı, yorumlamayı’…

Mesela Alaattin Yüksel’… CHP İzmir örgütünün önemli simalarından, emekçilerinden... Eski Genel Başkan Deniz Baykal’’la ters düştüğü için 2005’’te görevden alındı. Ters düşme nedeni Sarıgül Kurultayı’’nda aday olmaya niyetlenen Zülfü Livaneli’’nin elinden tutuşuydu. Tam beş yıldır mahallesinden delege bile seçilemiyor dahası seçtirilmiyor Yüksel. Ama dengeler öyle bir değişti ki, Yüksel’’i bir anda İzmir’’in siyasi patronu koltuğuna oturttu. Tıpkı yakın dostu Kocaoğlu gibi. Mahalle delegesi olamamak iyi geldi ikisine de’…

Alaattin Yüksel’’i sever ve de önemserim. 2002’’de 16 milletvekilinin seçilmesinde, 2004’’te de İzmir’’in CHP’’nin kalesi haline gelmesinde ciddi emek sahibidir. Dik duruşlu, net bir siyasi kişiliktir. Öyle ki Haluk Koç’’un adaylığında ’‘Çoban Ateşi Hareketi’’ başlatacak, düşündüğünü tüm çıplaklığıyla ifade edecek kadar. Rakipleri onun için, siyasi emeğinin karşılığını ticari açıdan aldığını söylese de gelinen noktada Yüksel’’in Genel Başkan Yardımcısı olması, siyasette hiçbir emeğin karşılıksız kalmayacağının görülmesi bakımından da manidar. Hani ’‘Keser döner, sap döner’’ derler ya. Aynen öyle.

İki dönem İzmir milletvekili olan, genel sekreter yardımcılığı gibi önemli mevkilerde oturan Prof. Oğuz Oyan’’ı yorumlayacak kadar tanımıyorum. Ama Alaattin Yüksel’’in CHP’’nin tepesinde olmasını, Aziz Başkan’’ın siyasi vefası açısından da anlamlı buluyorum. Çünkü, bandı beş yıl geriye sardığımda bir yurt dışı seyahati sırasında görevden alınan İl Başkanı Alaattin Yüksel’’i ve havalimanında bu kararı alan genel merkeze, genel başkana meydan okuyan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’’nu görüyorum. Aynı ikilinin kentte ve bölgede geldiği nokta, kuşkusuz ki, emeğin, kararlılığın, dik duruşun doğal bir sonucu.

Şimdiler de hem Yüksel’’in hem de Kocaoğlu’’nun tek bir amacı var. CHP’’nin tepesindeki değişimi İzmir’’e anlatmak ve olası kurultay sürecine yönelik destek almak. Çünkü altı ayda bir dengeleri alt üst olan CHP üst yönetiminde tutunmak bu ikili için son derece önemli. Ufukta görülen tüzük kurultayı ve yenilenecek Parti Meclisi’’nde Yüksel’’in yerini koruması, Aziz Başkan için de son derece önemli. Anlaşılan o ki, Haluk Koç’’un Baykal’’a rakip olduğu süreçte, parti içi demokrasi iddiasıyla değişimin çoban ateşini yakan Yüksel, başta İzmir olmak üzere Ege Bölgesi’’nde bu kez, değişimi korumak, başka bir deyişle,  koltuğuna tutunmak için ateşleyecek çoban ateşinin fitilini.

Ama büyük bir farkla’… O günlerde kendisine selam vermekten, yan yana görünmekten imtina edenlere inat, bugün susmayan telefonu, başta Aziz Kocaoğlu olmak üzere çok sayıda belediye, örgüt başkanı, yöneticisi ve üyesiyle birlikte. Aldığım bilgilere göre Başkan Kocaoğlu çalışmalara başlamış durumda. Kurultay delegelerinin nabzını tutan Kocaoğlu, CHP’’deki değişimden memnun’… Nasıl olmasın ki? En yakın dostu Yüksel ve İzmir’’de ona en yakın siyaset yapan Prof. Oğuz Oyan, partinin tepesinde’… Son kurultayda Genel Sekreter Sav’’ın önüne koyup yazdırdığı üç ismi partinin tepesine taşıyan Kocaoğlu, ikisinin en tepede MYK’’da yer almasının da garantörü. Sanıyorum Kılıçdaroğlu yönetimi de İzmir’’in kurultay delegasyonunu tutmak için Yüksel-Kocaoğlu birlikteliğine güveniyor yaklaşan tüzük kurultayında’…

**

Ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu. Bana göre hala bir parça vefasız Kemal. Yaptığı şok operasyonun ardından olumlu adımlar atmaya başladı. Sosyal paylaşım ağı Twitter aracılığıyla verdiği mesajlar, umudu kırılan kitlelere yeniden umut aşılıyor. Taze lider olduğu için hata yapma lüksü hala var çünkü. Ve son açıklamaları... Yeni bir kurultay, yeni bir Parti Meclisi ve daha demokratik tüzük’… İşte bunu alkışlarım. Ve yazdıklarımın önemli bölümünü geri alır, bu açıklamalar gerçeğe dönüştüğünde, gerekirse özür bile dilerim.

Çünkü meseleyi (birilerinin sandığının aksine) hiçbir zaman Önder Sav’’ın gidişi olarak algılamadım. Operasyonu zamansız, vefasız bulduğumun altını çizdim ve seçime ramak kala, partinin köklerini sallayacak bir değişimin doğru olmadığını savundum. Hala aynı noktadayım. Ama artık ok yaydan çıktığına göre, en azından süreçten en az hasarla çıkıp, krizi fırsata çevirme zamanıdır’’ diyorum. Eski Genel Sekreter Önder Sav’’ı önemsediğim gerçeği ile doğru yararlanıldığında CHP’’ye hala pek çok isimden daha fazla katkı sağlayacağına olan inancım değişmiş değil. Ama son operasyonu sadece genel sekreterin koltuğu açısından gördüğüm hiç doğru değil.

Sav’’ın deyişiyle ikilinin beş ay önce yaptığı ’‘kader birliğini’’, CHP ve Türk siyaseti açısından şans olarak görmüş, iki önemli gücün yumruğu tek noktaya vuruşunu, partideki kaosun bitişini ve iktidara alternatif oluşu önemsemiştim. Çoğu zaman kendimi sıradan bir seçmenin yerine koyarım çünkü. Türkiye ciddi krizlerin eşiğinden geçerken, siyasi iktidar atı alıp Üsküdar’’ı aşarken, iktidara alternatif görülen bir siyasi partinin tüm enerjisini neden iç kavgada tükettiğini yorumlamaya çalıştım son süreçte de. Seçime yedi ay kala, referandumdaki yüzde 42’’nin 35’’ni yönetecek hatta üzerine konacak potansiyel elde dururken hem de. Tüm isyanım bunadır. Yoksa birinin koltuğu kaymış, öbürü öne çıkmış. Bana ne? Parti iktidar olamadıktan sonra tüm koltuklar Kılıçdaroğlu’’nun, Önder Sav’’ın ya da Deniz Baykal’’ın olsa kime ne?  

**

Gelelim Kılıçdaroğlu’’nun doğrularına’… Operasyonun ardından verdiği mesajlar olumlu. Yazdığı mektuptan, Twitter mesajlarına kadar’… Ve de yarın il başkanlarını toplayıp, kurultay sürecine dair önemli kararlar alacak olmasını da önemsiyorum. Zorunlu olarak, eldeki doğrulardan yola çıkılarak yapılan değişimin, doğru bir yörüngeye oturması ancak bu şekilde mümkün görünüyor çünkü. Yoksa, adına değişim denilen operasyonun en az bir ayağı topal, eksik ve havada kalır. Yeni oluşturulacak Parti Meclisi’’nde tüm yapıların temsil edilmesi, CHP’’nin daha demokratik bir tüzükle idare edilmesi son derece önemli ve de acil.

Türkiye Cumhuriyeti’’ne bir haftada yeni anayasa yapma garantisi/sözü veren Kılıçdaroğlu’’ndan beklenti şu’… Türkiye’’ye anayasa değil ama CHP’’ye sosyal demokrat partiye yakışır nitelikle, tam demokratik bir tüzük hazırlayabilir bir haftada. Ve süre başlamıştır.