Yerel seçim öncesi PM üyeliğinden İzmir İl Başkanlığı’’na getirilen, yaptığı çalışmalarla kamuoyunun takdirini kazanan, kongre sürecinde başarılı bir seçim dönemi geçirip 28 ilçe başkanının desteğini, 420 delegenin imzasını alan Rıfat Nalbantoğlu’’na yönelik Deniz Baykal operasyonunun yankıları sürüyor.’¶

Operasyonun perde arkasına ilişkin çok farklı senaryolar konuşuluyor. Kimilerine göre Nalbantoğlu’’nun işi, İzmir Fuarı için kente gelen Baykal’’ın, Havalimanı’’nda Karşıyaka Belediyesi’’nin eski işçileri tarafından ’‘pet şişeli’’ saldırıya uğradığı gün bitti.

Sonrasında bu işçilerin sendika başkanı Azat Fazla’’nın delege yapılması işin tuzu biberi oldu.

Kimilerine göre ise Nalbantoğlu için kırılma noktası Karşıyaka kongresiydi.

CHP Lideri Deniz Baykal’’ın, ’‘Cevat’’ın dediği olsun’’ dediği kongre için Nalbantoğlu, Durak ve ekibinin dediğini yapmadı.

İl Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Özuslu’’nun Karşıyaka İlçe Başkanı olmasını isteyen ve ’‘Seçime tek listeyle gidelim’’ teklifi, Nalbantoğlu’’ndan kabul görmemiş, Deniz Baykal iki ay önce görevden aldığı Ertam Özen’’i aday göstermek zorunda kalmıştı bu cepheye göre’…

**

Delege seçimleri öncesi yaşananlar, MYK Üyesi Mehmet Ali Susam, Eski İl Başkanı Kemal Karataş, MYK Üyesi Savcı Sayan gibi Baykal’’ın yetkilendirdiği isimlere karşı ’‘yerelde mücadeleyi tercih eden’’ Nalbantoğlu, seçimlerdeki itirazlar, üye listelerinin şekillenmesi sürecinde bu kesime göre Baykal’’ı kızdıracak çok fazla hata yapmıştı.

Kongre sürecinin en başında ’‘tarafsız’’ görünen hatta bu nedenle ’‘herkese mavi boncuk’’ dağıtmakla suçlanan Nalbantoğlu daha sonra tarafını seçti.

Genel Sekreter Önder Sav ekibi ve Aziz Kocaoğlu ile hareket etmeyi tercih eden Nalbantoğlu, yine birilerine göre Baykal’’ın adayı olarak gönderildiği İzmir’’de Sav’’ın, Kocaoğlu’’nun adayına dönüşmüştü.

Nalbantoğlu’’na yönelik sert mesajlarını süreç boyunca veren Baykal, Konak İlçe Başkanı Aytekin Tunus’’u görevden alıp, yönetimi değiştirerek ilginç bir mesaj vermişti aslında.

Sav-Baykal çatışmasının göstergesi olan bu hamlede Tunus’’un Sav yanlısı yönetimi alınmış yerine Karataş, Susam ağırlıklı bir ’‘geçici’’ yönetim atanmıştı.

**

Kimilerine göre Baykal, bu mesajı ile Nalbantoğlu’’na durması gerektiği yer ile ilgili mesaj veriyor, özellikle de Sav ekibinden uzak durması gerektiğini anlatmaya çalışıyordu. Buca yönetiminin görevden alınması, Karşıyaka’’da görevden alınan ilçe başkanının yeniden aday gösterilmesiyle de benzer mesajlar veren Baykal, en önemli mesajını Bornova Erzene ve Konak Kılıçreis Mahalleleri’’nin delege seçimlerini genel merkezden iptal ederek vermişti.

CHP’’de ender görülen mahalle seçimlerinin genel merkez tarafından iptali, Nalbantoğlu’’na verilen mesaj olarak kayda geçmişti.

Çiğli Belediye seçimleri, Buca, Konak ve Bornova kongresinde olan bitenler Baykal’’ı doldurmaya fazlasıyla yetiyordu ayrıca.

Aslında sürece iyi bakıldığında Nalbantoğlu’’na yönelik operasyon gümbür gümbür geliyorum diyordu. Yani Perşembe’’nin gelişi, Çarşamba’’dan belliydi. Tabi ki birilerine göre.

 

Tabi ki tüm bu yaşananlar operasyonu haklı temellere oturtmaya, operasyona demokrasi kılıfı giydirmeye de yetmiyordu. En azından CHP İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’’nun da her partili gibi belirli bir yapıyla hareket etme hakkı vardı.

Nalbantoğlu’’nun yaptığı tarafını seçmekti. O da Sav ekibi ve Kocaoğlu’’nu seçti.  

Bana göre bu seçimi çok da gönüllü yapmamış, birileri tarafından zorlanmıştı.

Baykal adına hareket edenlerin tehditleri, davranış bozuklukları Nalbantoğlu’’nu süreç içinde sıkı bir ekipçiye dönüştürdü.

Yapılan ’‘kirli’’ servisler, en dibindeki insanların ihanetleri de sürece eklenince Baykal, Nalbantoğlu noktasında dolup, taştı. Sonunda patladı.

***

Öyle oldu böyle oldu’… Sonuçta, Nalbantoğlu Baykal’’la konuşma gereği duymadan kararını verdi. Deniz Baykal’’ın kendisine önce Vekil Selçuk Ayhan’’la, ardından Genel Sekreter Sav ve Genel Sayman Özyürek’’le gönderdiği ’‘çekil’’ mektubunu okuyup, gereğini yaptı.

Kendisine getirilen ’‘vekil adayı ol’’ teklifini bile değerlendirmeden hem de.

***

Tüm bu süreci yorumlarken yaklaşık bir ay önce CHP Eski İl Başkanlarından Suat İstanbullu ile yaptığım bir görüşmeye gitti aklım.

İstanbullu’’nun özelliği Nalbantoğlu gibi bir dönem DSP çatısı altında yöneticilik yapmasıydı.

Ve anlayamadığım boyutta Nalbantoğlu’’na karşı muhalif duruşu vardı İstanbullu’’nun’…

Tarihe dikkat! En az bir ay önceydi’… İlçe kongreleri yapılıyor, kıran kırana bir mücadele sergileniyordu.

İstanbullu Baykal’’ın adayının Nalbantoğlu olmayacağını net bir dille söylüyor ve bunun için de son bir haftayı işaret ediyordu.

Ağzından şu cümleler dökülerek: ’“Son bir haftada öyle şeyler yaşanacak ki, adeta deprem etkisi yaratacak. Baykal, Nalbantoğlu’’nu geri çekecek. Kesin kez aday yapmayacak’”

***

Gelinen noktada süreç aynen İstanbullu’’nun dediği gibi yaşandı. Kongreye 10 gün kala Baykal harekete geçti, İzmir’’deki tüm aktörlere Nalbantoğlu’’nu kesin kez aday yapmayacağını, il başkanı olarak görmek istemediğini söyledi.

Hatta, bazılarından gelen, ’“Efendim yönetimi, delegeyi siz yapın’’ teklifine bile ’‘İstemiyorum kardeşim, istemiyorum’” diyecek kadar tepkiliydi Baykal’…

Nalbantoğlu operasyonunda ekipçiliğin, birkaç ilçe kongresinin rol oynadığını düşünenleriniz olabilir.

Ama ben Baykal’’ın bu derece kızgınlığının altında başka şeyler arıyorum. Gerçek nedenler’…

Baykal’’ın kızgınlığı, kendisine son 10 günde servis edilen Nalbantoğlu CD’’si olabilir miydi?

Nalbantoğlu’’nun DSP’’li yıllarından kalma bir arşiv görüntüsü mesela? Şu sıralar herkes bu CD’’den söz etmeye başladı.  Bence bu raddede kızgınlığın gerçek nedeni ancak böyle bir şey olabilirdi. Çünkü, Deniz Bey yaşlandıkça kendisine dönük eleştirilere tahammül sınırını da kaybediyordu.

Eğer Nalbantoğlu’’nu DSP’’de siyaset yaptığı döneme iliştin bir CD ile vurduysa Baykal, geçmişe dönük arşivlerini yeniden izlemesini öneririm.

Başta Kemal Anadol olmak üzere vekillerin CD’’sini, sarı atkısıyla kurultaya giden Kemal Karataş’’ın görüntülerini, 2001’’de zehir zemberek istifa ile ayrılan, bir ay önce partiye dönen Yüksel Çakmur’’un CD’’sini, 1992’’deki Ülkü Sineması görüntülerini, Menemen ve Dikili Belediye Başkanları’’nın CD’’lilerini, hatta İş Bankası’’na oturttuğu Eski Genel Sekreteri Adnan Keskin’’in CD’’lerini oturup yeni baştan izlesin’…

Belki daha kapsamlı bir temizlik yapma şansı yakalar. Tüm anti Baykalcıları temizler’… Tabi ki eleştiriyi ulu orta delikanlı gibi yapanları’… Önünde düğme ilikleyip, arkasından demediğini bırakmayan dalkavukları görme şansı bulacağını sanmıyorum. Çünkü onlar arkalarında delil bırakmazlar.

İyi de burada AKP parmağı nerede diyeceksiniz?

İşte Baykal’’ın önüne konulduğu iddia edilen CD’’nin çıkış noktasının Nalbantoğlu ile birlikte DSP’’de siyaset yapan bugün önemli bir ilçenin AKP İlçe Başkanı olan İsmail Sarı’’dan çıktığı bile iddia ediliyor.

Bu iddiaya katılmıyorum. Sarı’’nın böyle bir organizasyonun parçası olacağına da açıkçası inanmak istemiyorum.

İkinci ihtimal bu CD’’nin 1999’’da Ali Yılmaz’’ın CHP, Nalbantoğlu’’nun DSP Konak İlçe Başkanı olarak katıldığı bir televizyon programına ait olduğu iddia ediliyor.

Ali Yılmaz’’ı da tanırım. Böyle bir adiliğe pirim vermez, kurulan siyasi tuzağın bir parçası olmaz’… En azından kaybetmeyi hazmedecek kadar demokrattır Yılmaz.

O zaman başka bir şey var. Ve bunu Nalbantoğlu ile DSP’’de siyaset yapan, Suat İstanbullu çok iyi biliyor.

Açıklarsa kaleme alırım’…

 

Sonuç olarak; Nalbantoğlu operasyonu herkes için iyi bir sınavdı.

Bazıları bu sınavdan çaktı, bazıları ucundan azıcık geçti. Ama demokrasi havarisi kesilip mangalda kül bırakmayanların ne kadar yalaka ve kraldan fazla kralcı olduğu bir kez daha tescillendi.

Baykal’’ın da despotlukla itham ettiği, padişah benzetmesi yaptığı Başbakan Erdoğan kadar bile demokrat olmadığı ortaya çıktı mesela. Çünkü bir yanda yazdığı ’‘Karşı siyaset’’ adlı kitapta AKP’’yi yerden yere vuran Eski CHP’’li Ertuğrul Günay’’ı bakan yapan Erdoğan, öbür yanda 11 yıl önce DSP’’li kimliği ile kendisini eleştiren CHP İl Başkanı’’nın kellesini alan Baykal’…

Kongre sürecini kazanmış il başkanını suyun başına kadar getirip, susuz geri gönderen Baykal’’ın parti yönetme tarzı, ülkeyi nasıl yöneteceğine ilişkin de önemli ipuçları taşıyordu aslında.

Ama siyaset uzun soluklu bir iştir. Ve galip sayılır aslında bazen bugün mağlup olanlar’…

Ve sonsöz; dünle beraber gitti düne ait ne varsa cancağızım. Bugün için yeni şeyler söylemek lazım’…