İhanet ; arkadan iş çevirme, aldatma, hainlik, sadakatsizlik iddialarıyla… karşısındakilere yakıştırılan ve yapıştırılan bir etiket. Öyle ki,

şu an gündemdeki de, tarihtekiler de, subjektifliği nedeniyle, her zaman tartışmalı olan bir etiket…

*Brutus MÖ 85 - 42 yılları arasında yaşadı. Roma İmparatoru Julius Caesar’ın evlatlığı

ya da öz evladı olduğu söylendi…

MÖ 49 yılında Sezar’la, senato konsülü Pompey arasındaki savaşta, Pompey’i destekledi… Bunun üzerine bir kulübeye hapsedildi. Mektupla af dilemesi üzerine, Sezar onu bağışladı ve senato üyesi oldu.

Sezar’ın, yönetimi sırasında çok güçlenmesi,

rakiplerini korkuttu. Bunlar arasında Brutus’da vardı. Senatoya geldiğinde, önceden komplo kuranlardan Brutus tarafından… öldürüldü!

Daha sonraki yönetimce komplocular, Roma Düşmanı ilan edildi... Bunlara savaş açan Brutus yenildi ve dağlara kaçtı. Yakalanacağını anlayınca da… intihar etti!

Sezar’ın öldürülmesi sırasında “Sende mi Brütüs” dediği ise, kanıtlı değildi, rivayetti!

*Jeanne d’Arc (Jan Dark) 1412 yılında Fransa’da doğdu.

İngiltere ile Fransa arasındaki, Yüz Yıl Savaşları sırasında 16 yaşında iken evden ayrıldı. Kral VII. Charles’den izin alarak orduya katılıp, ülkesi Fransayı savundu… Zaferle biten bir dizi savaştan sonra, 1431’de İngilizlere esir düştü.

Erkek elbisesi giyerek savaştığı ve Tanrı ile konuştuğunu söylediği ileri sürülerek… Kafirlik suçlamasıyla engizisyon mahkemesince yargılandı. 19 yaşında ölüme mahkum edildi. 30 Mayıs 1431 sabahı bir meydanda, 10 bin kişinin önünde diri diri yakılarak can verdi!

Savaşıp ödül hak ettiği halde… Kral onu görmezden geldi, sahip de çıkmadı! Ama, ölümünden 500 yıl kadar sonra, idam kararı veren aynı kilise tarafından… Azize ilan edildi.

*Mata Hari, 1876’da Hollanda da doğdu. Büyüyünce öğretmen okuluna gitti… Müdürü, erotikliğine ve güzelliğine vuruldu. O da, yaşlı müdürünün aşkından kaçarak amcasına sığındı!

Bir subayla evlenerek Java adasına gittiler…Toplantılarda yoğun ilgi gördü ; her yöne ışık saçıyor, göz kamaştırıyor, bir yıldız gibi yanıp sönüyordu… Kocası kıskandı, daha fazla dayanamadı. Döndüler, 1902’de boşandılar.

Sonra Paris’e gitti… Artık hayatı aşk, dans ve casusluk olacaktı. Sosyeteye dans ederken üzerinde inci kolyesinden başka hiç bir şey kalmayınca… ünü bütün dünyayı sardı!

1.Dünya Savaşı başlayınca, 1915’de Alman gizli servisine girdi… Paraya ihtiyacı vardı. Fark edildi ve bir gün otelinde göz altına alındı. Casusluktan yargılandı… Kurşuna dizilmesine karar verildi.

Korkusuz, umursamaz bir kadındı. Hücresinde ölümü beklerken şarkı söyler, dans ederdi... 1917’de bir gün idam mangasının karşısına dikildi. Gözlerini bağlatmadı. Ateş mangasına öpücükler gönderdi...12 kişiden 8’i onu ıskaladı!

Aslında verdiği bilgilerin önemsiz olduğu sonra anlaşıldı… Ama, iş işten çoktan geçmişti!

***

Geçmişe bakınca, kimi sol siyasetçileri de görünce… Onları uzaktan sevmek, sevginin en güzeli !

*Kendilerine değişimci dedikleri halde… Üyelerinin hak ve hukukunu gözetmeden, önce kendilerini, sonra da başkalarını milletvekili yazan, katmerli “duayen milletvekilleri”ni…

*Atatürk’ün Batı kültürüyle entegre devrimci reformlarına rağmen… Batının, özellikle istifa kültüründen nasibini almamış, Ortadoğunun tekçi siyasi kültüründen sıyrılamamış, “Ben” merkezcilerini…

İş olacağına varır demeden... Artık şu zaman ; Kendine gelme ve Partiye sahip çıkma zamanı !

İyi Pazarlar…