Başka ünlü olacak şey kalmamış gibi...

Çeteleriyle ünlü bir ülke olduk.

Meksika'yı, Kolombiya'yı mumla aratıyoruz.

Şeytanın aklına gelmeyecek işlerle uğraşan çetelerimiz var.

Ne kadar iğrensek, ne kadar nefret etsek azdır!

Nurtopu gibi çocuklarımızı göğsümüze basmak isterken...

Nurtopu gibi Yenidoğan Cetesi'ni bulduk kucağımızda!

***

Hipokrat yemini etmiş bir doktor...

Bu kirli dünyaya, tertemiz gelmiş bebecikleri nasıl öldürür?

Nasıl olur da 'öldürün!' talimatını verebilir?

O bebeği 9 ay karnında taşımış annenin yaşadığı travmayı kim tahmin edebilir?

Yavrusunun odasını, giysilerini hazırlamış babanın hayal kırıklığını kim tamir edebilir?

Lanet olsun gözlerini para bürümüş, bebek cellatlarına...

***

Sinirlerimi tavan yaptıran Yenidoğan çetesinin marifetleri hepimiz okuduk, dinledik.

Şimdi sizi, taa 1990 yılının Kasım ayına götüreceğim.

Kasım'ın 20'siydi.

Ege Üniversitesi Kadın Doğum servisi katında, doğumhanenin kapısındayım!

Saat 13.15 gibi hemşire hanım, kucağın kara suratlı, minicik bir bebekle kapıdan çıktı.

'Bebek Akbel'in yakınları!' diye seslendi.

Ablamla nöbet tuttuğum kapı önünde bu cümleyi duyduktan sonra anladım; o kucaktaki bebeğin kızım Ece olduğunu...

Yaklaşık 5 hafta erken doğmuştu kızım.

Hemşire hanım, 'Hemen Yenidoğan Servisi'ne gitmemiz lazım. Vaktimiz yok. Malum, erken doğum' açıklamasıyla yetindi.

Bir dakika kadar kucaklayabildik, sonra ver elini 'kuvöz'...

***

Naciye sultan, kadın doğum servisinde yatarken...

Kızımız annesinin göğsünü emme şansı bulmadan, kuvöze gitmişti.

Bebeğimizin doktoru saygıdeğer Prof. Dr. Nilgün Kültürsay idi.

Nilgün hoca, 'Merak etmeyin, her şey yoluna girecek' diyerek endişelerimizi bastırmaya çalışıyordu.

İki saatte bir, çay kaşığından hallice anne sütünü 6. kata Yenidoğan Servisi'ne taşımaya başladım.

O gece, Yenidoğan'da görevli hemşireler panik halindeydi.

Saat gece yarısını çoktan geçmişti; 01.00 sıralarıydı.

Ne olduğunu sordum.

Dediler ki:

'Kuvözdeki bir bebeğe B Rh pozitif kan lazım!'

Kızımıza kan gerektiğini düşündüm.

Sonradan öğrendim ki, Milaslı bir ailenin bebeğine kan gerekiyormuş!

'Ben kan vermeye hazırım' dedim.

Fakat kronik hastalığım nedeniyle çocukluktan beri kullandığım ilaçlar, meğer kan vermeme engelmiş!

Sözün kısası, kan veremedim küçük hanımefendiye!

Her yerde kan aradık, maalesef bulamadık.

***

Hemşire hanım, Yenidoğan Servisi'nde görev yapan Milaslı bebeğin doktoru Adalet Meral hanımı aradı

Saat 02.30 olmuştu.

Bebeğe kan bulamamanın çaresizliğini anlattı hemşire hanım, doktor hanıma..

Dr. Adalet Hanım, çocuğun kan grubunu sordu:

'B Rh pozitif' dediler.

Telefonun öbür ucundaki güzel insandan şu cümleler geldi:

'Benim kan grubum da B Rh pozitif... Bir saate kalmaz hastanedeyim. Bebeğimize kanımı vermeye geliyorum!'

Dr. Adalet Meral, gecenin 03.30 gibi geldi, o masum yavruya kanını verdi.

Evet; yanlış okumadınız!

Bir doktor, hastası bebeğe kanını verdi.

Kanıyla can verdi o bebeğe!

***

Adalet Hanım'ın 34 yıl önce verdiği bu insanlık dersini siz sevgili okurlarıma aktarmak istedim.

Tabii bizim çok kıymetli, tertemiz ahlaklı doktorlarımız da var.

Tıpkı Adalet Hanım gibi can'dan doktorlara saygımız sonsuz.

Şimdi bebek düşmanı, can alan, bebek cellatları türedi.

Yazıklar olsun!

Sağlık hizmetlerinde neredeydik!

Nerelere geldik!

Ne zaman sağlık ticarete, hasta müşteriye dönüştü.

İşte o zaman bozuldu mertlik, insanlık!