Tayfun MARO
Dünya değişiyor, sen ne dersen de!
12 Aralık 2011 Pazartesi

Dünya, bildiğimiz dünya olmaktan hızla uzaklaşıyor. Kapitalist sistemin girdiği uzun süreli bunalım sonucu sistemde ortaya çıkan yapısal bozulma nedeniyle yeniden yapılanma sürecini yaşıyor yeryüzü.
Uluslararası kurum ve kuruluşların misyonları tartışmalı hale geldi; görev yapamaz durumda olduklarından sorunlar birikiyor ve kronikleşiyor. Bu, sürdürülebilir bir durum değil. Ancak, yeni yapılanmanın sorunları ne ölçüde çözeceği, nasıl sonuçlar vereceği pek bilinmiyor.
Dünyayı nasıl bir gelecek beklediği konusunda, dünyayı yönetenlerin de çok fazla bilgi sahibi olmadığı kanısı yaygın.
 
Yukarıda yaptığım saptamaya dair dünyada genel bir mutabakat olduğu söylenebilir. Yeryüzünde böylesi bir bunalım yaşanırken, ülkemizde iktidar ve muhalefetin siyasal yaklaşımları, kim ne derse desin, oldukça kaygı verici.
İktidar, İslamcı düşünceye ve yeni Osmanlı fikrine yaslandığı için, ülkenin geleceğine bir anlamda ipotek koyuyor. Hiç kuşku yok, bu tutum, değişim süreçlerini yönetme yeteneğini yok ediyor.
Muhalefet ise,  değişime direnmeyi tercih ediyor. Komplo teorileri üzerinden karşı politikalar geliştiriliyor.
Ana muhalefet, sosyal demokrat düşünceye dayalı politikalar oluşturmak konusunu hayli ağırdan aldığı için, hayal kırıklığı yaratıyor.
Oysa, her ne oluyorsa yeryüzünde, konuşmak, tartışmak gerek. Farklı görüşler ve eğilimler kapıları birbirine kapattığında, ki şu an için ülkede durum budur, bedelini bütün toplum ödüyor.
 
Dozu kaçmış İslamcılık. Dozu kaçmış ulusalcılık. Dozu kaçmış Kürt milliyetçiliği. Dozu kaçmış Atatürkçülük. Dozu kaçmış liberalizm. Dozu kaçmış tarihle hesaplaşma. Dozu kaçmış Osmanlıcılık. Dozu kaçmış Cumhuriyet eleştirisi. Dozu kaçmış adalet.
Kısaca, doz kaçırmak konusunda dozu adam akıllı kaçırmış durumdayız.
Halbuki, her renkten çizgilerimizi bir kenara bırakıp, bu topraklarda barış içinde bir arada yaşamak için her şeyi yeni baştan konuşmak, yeniden söylemek artık bir zarurettir. Ve bunu yapmak için fazla zamanımız kalmadı.
 
Türkiye bir süredir ‘savcılar rejimi’ ile yönetiliyor. Her söz ve her eylemin sahibi, her an kendini karakolda bulabiliyor. Buna bir de İslamcı basının muhbir kalemlerinin, canlarını sıkan herkesi jurnallemeleri eklenince, toplumsal uzlaşma zemini yok oluyor. 12 Eylül rejiminde yaşananların neredeyse bir tekrarı yaşanıyor. Tek fark, laiklik ilkesi geri çekildi, yerine dindarlık ilkesi kondu.
“Başı örtülü genç kız” aramızdan biri iken, islamcılar ve Kemalistler tarafından adeta bir metafora dönüştürüldü.
Atatürkçülüğün statükoculuk olduğu söylenirken, dindarlığın da değişimden yana bir tür ilericilik olduğu söylendi.
Alevilere, -Yavuz Sultan Selim ile başlayan Alevi düşmanlığı ve gördükleri zulüm yok sayılarak,- Atatürk’ün emriyle size zulüm yapıldı, dendi.
Herkes birbirine husumet besler oldu.
 
Dünya değişirken memleket manzaraları böyle. Bu tabloyu tersine çevirip ülke dinamiklerini ön plana çıkaramazsak; elimiz kolumuz bağlı, Türkiye’ye uygun görülen rolün gereğini yerine getireceğiz.
Kendi iç dinamiklerinden ziyade, dış dinamiklere bağlı hareket eden yönetici zümreleri, 1939’dan beri ne yapıyorlarsa yine onu yapacaklar; İngiltere-ABD ekseninde, güçlülerin oyununu oynayacaklar.
 
Bu ülke hepimizin ise, değişimi hep birlikte konuşmak ve birbirimizi anlamak için çaba harcamak zorundayız.
Dünya değişiyor. Değişime kafa tutmak ne kadar hatalı bir tutumsa, değişimi fırsat bilerek ülkeyi olmadık maceralara sürüklemek de en az o kadar hatalı bir tutumdur.
Bunun bir ortası olmalı.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
İslim Pınar KARA 12 Aralık 2011 Pazartesi 12:46

Dozu kaçmış İslamcılık. Dozu kaçmış ulusalcılık. Dozu kaçmış Kürt milliyetçiliği. Dozu kaçmış Atatürkçülük. Dozu kaçmış liberalizm. Dozu kaçmış tarihle hesaplaşma. Dozu kaçmış Osmanlıcılık. Dozu kaçmış Cumhuriyet eleştirisi. Dozu kaçmış adalet. Kısaca, doz kaçırmak konusunda dozu adam akıllı kaçırmış durumdayız. Herşey bu paragrafın içinde gizli!... Kaleminize ve Emeğinize sağlık...

Yorumu oyla      16      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Atatürk’ten rövanşı alacaklar da…
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Halkın gerçek gündemi sahnede!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Şimdi ne olacak?
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (10) 'Bak Postacı Geliyor'
Serdar DEĞİRMENCİ
Serdar DEĞİRMENCİ
Sonbahar
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Başıboş canileri toplamak!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bu da geçer
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Yemek kitabı değil Kültürel Miras!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Son nefeste Göztepe!
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Townç Sowyer'in maceraları
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva