EGEDESONSÖZ - Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir Sekreteri Aykut Akdemir Sonsöz TV'nin konuğu oldu. Gazeteci Oktay Güçtekin'in sorularını yanıtlayan Akdemir Hilton Oteli alanından Buca Cezaevi planlarına, emsal artışından Basmane Çukuru'na kadar birçok kent gündemi hakkında değerlendirmelerde bulundu.
BASMANE ÇUKURU, KÜLTÜRPARK İLE BÜTÜNLEŞİK OLMALI
Sözlerine Basmane Çukuru sürecini değerlendirerek başlayan Akdemir, "Yıkılan İzBB binasının yerine aynısını yapmaları pek mümkün gözükmüyor. Koruma Kurulu'ndan öyle bir karar çıkmaz. Oraya geçmişte olduğu gibi 2 katlı bir binanın yapılması gerekir. Diğer taraftan Basmane Çukuru'nda şunun söylenmesine ihtiyaç var; Geçen dönem İzBB bir dava açtı. Alanın TMSF'ye devredilen sözleşmenin iptali üzerinden bir davası var. Bu davanın kazanılması muhtemel. O dava kazanılacak. O iptalin olduğu dönemde bu dava ne zaman biter biliyoruz. Ülkedeki siyasi iradenin hukuka müdahalesini burada da görüyoruz. Bundan kaynaklı sonuçlanmasının zamana bağlı olduğu süreç. Ancak hukuki anlamda davanın kazanılması muhtemel. Bu kazanılırsa ne olur? Orası EGS'ye bırakılırken yüzde 13'lük bir belediyeye alan bırakıldı. Geri kalan alanda firma tarafından inşa edilecekti. Diğer tarafı ile Kahramanlar'daki otoparkın yapılması, bir de belediyeye para ödenmesi söz konusu. Belediyeye para ödenmiş, otopark da yapılmış, bir tek yüzde 12'lik alandaki belediyeye bırakılacak alan gerçekleşmemiş. Bunun üzerinden dava yürüyor ve bunu kazanılması muhtemel. Her durumda süreç tıkanmasında kaynaklı Aziz Kocaoğlu döneminde yapılan çalışmalar ile oradaki pay yüzde 30'a yükseldi. Ancak hala bir çözüm yok. Alan TMSF'de. Büyükşehir'in tıkandığı bir nokta var. Dava kazanılırsa alınan paranın geri ödenmesi lazım. O alan tek başına bir çukur değil. Yada tek başına bir bina yapıp her şeyi betona döndürmek doğru değil. Sürecin şeffaf yürütülmesi lazım Büyükşehir Belediyesi tarafından. Ne konuşuyor ne planlanıyor bunu açık olması lazım. Diğer taraftan alanı Kültürpak'tan bağımsız düşünemezsiniz. Alanın Kültür Park ile bütünleşik planlanmasına ihtiyaç var. Mevcut imar planlarına uyup kat sınırlamasına uyup oranın düzenlenmesini ihtiyaç var. Kamunun olan kamuda olmalı. Halkın olan halkta kalmalı. Orada olması gereken dirayet tamamının Büyükşehir'e ait bir alana dönüştürülmesi. Bundan bir adım geri düşülmemeli. Ancak Büyükşehir'in ekonomik durumlardan kaynaklı pazarlık gücü ne kadardır o da ortada" diye konuştu.
BELEDİYE HİZMET BİNASI DA BASMANE ÇUKURU’NDA DEĞERLENDİRİLEBİLİNİR
Alana belediye binasının yapılmasının doğru olacağını dile getiren Akdemir, "O alanda bina yapılacak bir alan var. Kültürpark ile irintisini doğru kurulması lazım. Belediye adına proje üretmek haddimize değil ancak biz sadece dikkat edilmesi gereken hususları söylemek zorundayız. Oranın ciddi şekilde yeşil alan olması gerektiğini, kullanım için resmi kamunun hizmetine açılacak olan binaların olması, ki belediye hizmet binası olması doğru olur. Onun dışına Kültürpark ile bütünleşik bir planlama ihtiyacı. Kültürpark'ın yeşil dokusunun yanında kocaman bina olmasına gerek yok. Oraya kocaman bir bina yapacaksınız gölgesini de Kültürpak'a düşüreceksiniz... Düşmemesi lazım" ifadelerini kullandı.
HERKESİ AYNI YERE TOPLAYARAK KENTİ PLANLAYAMAZSINIZ
Basmane Çukuru’na AVM yapılma fikrine karşı çıkan Akdemir, "Kamu ve kamu yararı diyoruz. Yani İzBB'nin ana hizmet binası. Öncelik buna aittir. AVM'nin getireceği yükü o bölge kaldırır mı? Oraya bir AVM mantıklı mı? Bu hem küçük esnafa zarar verir hem de o bölge AVM'nin getireceği yükü kaldırmaz. Bunun en iyi örneği Gaziemir'in girişindeki AVM. Tüm trafiği kitlemiş durumda. Karşıyaka'da AVM'lerin olduğu bölge de aynı. Herkesi aynı yere toplayarak kenti planlayamazsınız. Basmane Çukuru'na bir AVM yapmak doğru bir iş değil. Şu an bir Konak Meydanı var. 1990'lı yıllarda Burhan Özfatura döneminde AVM yapılacaktı. Konak Meydanı'nda bir AVM olduğunu düşünün. Tüm ilgili demokratik kamuoyu itiraz etti ve şimdi orada meydan kaldı. Nispeten hukuk vardı ülkede. İtirazlarımızı hukukta karşılık buldu ve Konak Meydanı oldu. O meydan olmasaydı Konak'ta öyle bir geniş alanın olması mümkün müydü? AVM kavramı bir ticari akıl olarak yada yapının rantsal değerini yükseltmesi anlamında kurabilir ancak kentin planlanmasında oradaki diğer insanların geçişinin tıkanması noktasında doğru kararlar değildir. AVM'lerin yapılabileceği alanlar ayrıdır" diye konuştu.
İHTİYAÇ OLAN HİZMET BİNASI
Hilton binasıyla ilgili konuşan Akdemir, "Binanın kullanım hakkı ya da mülkiyet hakkı üzerinde ağırlık hissesi başka bir holdingte. Küçük bir hisse Büyükşehir'de. Bunun için ağırlık hissesi olan şirketler Büyükşehir’in oturup konuşması gerekiyor. Orada atıl duruyor olması doğru değil. Bina yapılırken biz itiraz etmiştik. O bölgeye yüksek yoğunluğu arttıracak binaların olması doğru olmadığını söylemiştik. İzmir'i Kordon belirler. Kentin kimliği orasıdır. Orada yoğunluk yapıp giriş çıkışı tıkıyorsanız doğru iş yapmıyorsunuzdur. 5 bin yıllık kentte orada temel kazamazsınız. Firmanın 'bina benim, para benim' demesi İzmir'in halkına ayıp etmek demektir. Benim kişisel önermem şudur; Belediyenin yüzde 30'a yakın bir hissesi var. Binanın o kadar bölümü için pazarlık etsinler, Büyükşehir Belediyesi alsın, hizmet binası yapsın. En pratik çözüm. Çok üst perdeden bilmeye gerek yok. Madem bir problem var. Hissenin çoğunluğuna sahip olan firma bir şey üretemiyor, atıl bir şekilde kalıyorsa o zaman belediyenin de birincil ihtiyacı olarak hizmet binasına ihtiyacı var. İzBB'nin o hangarlarda çıkması gerekiyor. Hangarların da yıkılarak Kültürpark'ın tamamının yeşil alan dönüştürülmesi gerekiyor. Çok basit ve pratik bir önerme yaptım sadece. Nasıl bir kat irtifakı var, paya düşen katını Büyükşehir'e versinler onlarda oraya hizmet binası yapsınlar. Onun dışında tabii ki kentin otele ihtiyacı var. Orası otel olarak kullanılabilir. Benim önermem kamusaldır.Kamusal akıl ile ihtiyaç olan nedir? İzBB'nin ihtiyacı olan hizmet binası, orada da hazır olan bir bina var ve orada bir hakkınız var" diye konuştu.
BUCA CEZAEVİ’NDE SÜRECİN ŞEFFAF YÜRÜTÜLMESİ LAZIM
Kentteki çözülemeyen sorunlar arasında yer alan Buca Cezaevi alanı için konuşan Akdemir, "Bu ve buna benzer halkı ilgilendiren kamunun ihtiyaçlarını gidermesi ile ilgili alanlarda yürütülen tüm sürelerin şeffaf yürütülmesi gerekir. Şeffaf net bir şekilde. Kulaktan kulağa dolaşan bilgilerle değil. Bu tip alanlar için yetkili ağızların, kişilerin net cümleler kurmasına ihtiyaç var. Kamuya açık yerlerde söylenmesine ihtiyaç vardır. Bizim TMMOB olarak ilk talebimiz budur. Diğer taraftan Buca'yı biliyoruz. İzmir'in en yoğun ilçesi. En yüksek nüfusu olan ilçesi. Planlanmamış bir ilçesi. Orada tek kalan tek boşluk Cezaevi'nden geriye kalan alan. Oraya da bina yaparsanız eğer geçmişisin hatalarına bir tane daha eklemiş olacaksınız" diye konuştu.
DEVLETİN İKİ KURUMU BİRBİRİNE MAL SATACAK. VAR MI BÖYLE BİR PARADOKS?
Hükümet kanadından gelen 'büyükşehir para vererek alan kamulaştırılsın' söylemlerini değerlendiren Akdemir, "Parayı Büyükşehir Belediyesi verecek. İller Bankası parayı alıp tapu verecek... Yani devletin iki kurumu birbirine mal satacak. Var mı böyle bir paradoks? Bu kamusal bir ihtiyaç. Buca'da depremler oluyor. İzmir fayları Buca'nın alt tarafından geçiyor. Bunlar sürekli tetikleniyor. Buca halkı her depremde sokağa çıkıyor. Böyle bir bölgede afet toplanma alanınız yok. Hasan Ağa Parkı, Stadın olduğu yer, hipodromun olduğu yer ve Buca'da parkın olduğu yer. 550 bin nüfusu var Buca'nın. Böyle bir alanı görüp bina talebinde bulunmak, böyle bir rant hırsı doğru bir iş değil. Bunun için mühendis, mimar, şehir plancısı olmaya gerek yok. Afet toplanma alanımız yok. Yoğun da bir bölge. O dönemde de aynısını söylemiştik. Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile orada bir açıklama yapmıştık. Oranın yeşil alan ve afet toplanma alanı olarak planlanması gerektiğini söylemiştik. Sorun devletin iki kurumu arasındaki para takası değil. Devletin iki kurumu birbirine mal mı satacak. Adalet Bakanlığı İller Bankası'na devrederken para mı aldı? iller Bankası ile Büyükşehir Belediyesi arasında kurumsal anlamda fark mı var? İzBB şirket mi? Bu nedenle para üzerinden konuşulması doğru değil" dedi.
EMSAL ARTIŞI MÜTEAHHİT KARI DEMEK
Emsal artışı ile ilgili tartışmaları değerlendiren Akdemir, "30 Ekim depremi olduğunda 6 bin 500 konut fazlası vardı kentte. Deprem oldu yeni bina yapmaya kalktık. Demek ki bu binalara ihtiyaç yokmuş. Kentin merkezine yapılan gökdelenler bölgesine yapılan konutlarda İzmirlilerin orada ev alma ihtimali de yok, oturma imkanı da yok. İzmirli çeperlerde oturur. Orada öncelik olması gereken şey yerinde dönüşüm. Bu birincil öncelik olmalı. Rezerv alan açmaya gerek var mı? Çok tıkandığında zaten yaparsınız. Yapı kavramına bakarken biraz sıkıntılı bir yerden bakıyoruz. Halkın barınma hakkı kavramından uzaklaşmadan yapı kavramını konuşmamız gerekiyor. Birinci öncelik barınma hakkının çözülmesi gerekiyor. Bunu konuşmada netleştirmeden yeni rezerv alanları açma tartışması diğer akla hizmet ediyormuş gibi geliyor bana. Tüm kentin hakkını ortaya koymak gerekiyor. Yoğunlaşmadan kastettiğimiz şey gökdelenler bölgesindeki trafiği herkes biliyor. Sabah ve akşam geçemezsin. Orası sadece binası olanların hakkı değildir, o yolu kullanan herkesin hakkıdır. Emsal artışı kavramını şuradan konuşulmalı; Emsal artışı dediğimiz şey bir binayı yıkıyorsunuz ve tekrara yaparken müteahhit ile pazarlık ediyorsunuz. Müteahhit karından bahsediyoruz. Yapılan sözleşmelerde yazar bu müteahhit karı. Emsal artışı da müteahhit karı anlamına gelir. Biz para vermeyelim müteahhit katı alsın binayı yapsın. Emsal artışı dediğimiz şey budur. Biz neden itiz etmiştik o dönem? O dönem güncel bir talepti. Depremzedelerin tıkandığı, hızlı çözüm üretme sürecinde anlık çözüm için söylendi ancak asıl söylenmesi erken şuydu; Binaya sahip olan tapu sahibi kişinin bina ile ilgili teknik sorumluluğu yoktur. Teknik sorumluluk izin veren kurumlar ve binayı yapan müteahhitlerdedir. Siz tapu alırken bina çürüktür diye yazıyor mu? Bu nedenle böyle bir durum gerçekleştirdiğinde mali sorumluluk depremzedede değildir. Kamu binaları yapıp bitirmesi gerekiyordu. Ancak iktidar buna yaklaşmadı ve öteledi. Sonrasında emsal artışı çıktı ortaya. Bu emsal artışı da yoğunluğu artıracağı için itirazımız vardı. Alan geniş bir alan ve planlaması yapılmış alan. Diğer anlamda Bayraklı Belediyesi'nin aldığı karar emsal teşkil ediyordu. o kararı Türkiye'deki tüm ilçe belediyeler alıp kullanabilirdi. Her tarafın planlamasını yukarı çıkarmış olurdu. Emsal artışı kararı daha önce yapılmış planların reddedilişi anlamına gelir. Bundan sonra yapılacak planlar yoğunlaştırmaya yönelik değil sadeleşmeye yönelik olmalı. Emsal artışı planlanırken meslektaşlarımız vardı. Belediyelerin ve bakanlıkların yaptığı projelerde de bizim meslektaşlarımız var. TMMOB üyelerimizin meslektaşlarımızın kimin için, kimin aklı ile düşünüyor ona bakarız. O yüzden onlar o şekilde proje yaparlar. Oradaki kurumun vizyonu kadar proje üretirler. Ancak burada önemli olan bizim baktığımız yerin o olmaması. Kamu yararı ve akıl ve bilimselliğe bakıyoruz. Biz kamu yararı e planlara sadık kalınmasın bakıyoruz. Bu nedenle itiraz ederiz. Biz itirazlarımızı hem fikren hem hukuki olarak takip ediyoruz. O yaptı itiraz ettik bana da edeceğiz diğer bir koşulumuz yok. Bundan sonraki süreçte ilçe belediyeleri kararı aldığında bölgeye dair doğru bir planlamamıdır, değil midir ona bakarız. Ancak açık söylemek gerekirse emsal artışından kasıt zaten müteahhit karı anlamına gelir. Bir yandan da 10 metreyi 12 ya da 13 metreye çıkarmak anlamına gelir. Bunu yaptığınızda nüfus yoğunluğu oluşur. Siz bunu planlayıp yeşil alanları koyup yolları yeteri kadar genişletebiliyor musunuz? önemli olan bu. Bunları yaptığınızda zaten bu emsal artışı olmaz" diye konuştu.
İTİRAZ EDİP HAKSIZ ÇIKTIĞIMIZ NE VAR?
TMMOB'a yönelik 'istemezükçü' söylemlerini değerlendiren Akdemir, "TMMOB'un itiraz edip haksız çıktığı bir şey olmuş mu? Var mı böyle bir hikaye? İtiraz ettik folkart dikildi, hala dava devam ediyor. Biz istemezükçü değiliz. Biz söylemiştikçiyiz. Bize bu görev düşüyor. Hukuk olsa bu ülkede, biraz daha liyakatli yönetici olsa biz bu durumda olmazdık. Biz kamu yararı üzerinden tarafsız gözle bakıyoruz konuya. Bu kadar basit. Biz gerekçemiz ile itiraz ediyoruz. neye itiraz ettiğimiz açık ve ortadadır. Anlamak isteyen arsa asıl istemezükçü onlardır. Biz onun ne istediğini biliyoruz. Biz bir şey istemiyoruz ancak gerekçemiz var. Onun ne istediğinin farkındayız. Bunun halkın da farkında olması lazım. TMMOB'un istemezükçülüğü olmasaydı ne Konak Meydanı olurdu ne de Gündoğdu Meydanı olurdu ne de o çimler olurdu. TMMOB olmasaydı kordondaki yeşil çimlerden 6 şeritli yol geçecekti. O çimler TMMOB'un eseridir" dedi.