Türkiyeli Erdoğan'a aile çevresinde 'Sultan' diye hitap edilir. Bakanlık makamına kadar taşıdığı Belediyeden arkadaşları gıyabında ona'Reis', yandaş bademler ise 'Patron' derler. Erdoğan'ın bu hitaplardan hoşlandığını, kafasında ve gönlünde tek adamlık yattığını, Mısır'daki 'Sağır Sultan' bile duydu.
Örnek mi; Hemen kendi konuşmalarından verelim;
-'Sen artık Başbakan'sın. İster asar, ister kesersin.'
-'Bu ülkede, başı açık olanların da teminatı biziz. Kimse endişe etmesin.'
Başbakan Erdoğan tarafından defalarca söylenen bu sözleri hiçbir demokratik ülkenin Başbakan'ına söyletemezsiniz. Kağıda yazıp, okuması için önüne koysanız size diyeceği şudur;
'Siz delirdiniz mi? Bir Başbakan, istediği her şeyi yapabilir mi? Kanunlar öncelikle Başbakan'ı bağlar. Başbakan yasalara uymada herkese örnek olmalıdır. Başbakan, kişi olarak sadece eşine ve çocuklarına kefil olabilir. Demokrasilerde kişilerin her türlü özgürlükleri Anayasa-Yasa teminatı altındadır. Burası çadır devleti mi ki, Başbakan teminat olsun. Ben aklı başında biriyim, henüz delirmedim. Anayasa ve Yasalara saygım vardır.'
Bir de Anayasamızın 6. Maddesine bakalım;
-Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türk Milleti egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.'
Anayasamıza göre, 'Devlet Yetkisi' kullanmak için, seçimle işbaşına gelmek, sorumluluk taşımak ve yasal sonuçlarına katlanmak gerekir. Bu yetki kimseye devredilemez. Demokratik Ülkelerde 'Başbakan Eşi' , 'Başbakan Oğlu' , 'Başbakan Kızı' , 'Başbakan Damadı' gibi makamlar yoktur. Eğer bu kişiler, yetkili olmadıkları halde devlet yetkisini ve devlet olanaklarını
kullanırlarsa, suç işlemiş olurlar. Bu yetki tecavüzüne karşı çıkmayan
Devlet Görevlileri de suç işlemiş olurlar.
Prens Necmettin Bilal;
Prens Hazretleri, TC Devletinin İçişleri Bakanını yanına alıp, arazi bakmaya (tabii ki hazine arazisi)gidiyor. (Tabii ki, Devletin arabası, devletin benzini ve devletin koruma polisleriyle.) Yanında İçişleri Bakanı olunca, Devletin Valisi-Kaymakamları-Kamu Görevlileri hepsi Prensimizin emrine girip, saygıda kusur etmiyorlar. Arazinin lafı mı olur Prensim, dükkan senin, Türkiye senin!
Prensimiz, daha sonra yanında onlarca korumasıyla (!) anne tarafından yakını olan ve Türk olmadığını ısrarla söyleyen Ethem Sancak ağabeyine, emirle satın aldırılan 'SkyTurk 360' televizyonuna gitti, bilgi aldı.
Ailenin damadının televizyonu olur da, koskoca Cihan Prensinin niçin olmasın?
Prens Ahmet Burak;
Başbakan Erdoğan, 'Trafik kazası olduğu zaman, şoför koltuğunun altında ya da yanında şişeleri hep polislerimiz bulmuşlardır. Alkollü şoför kırmızıda geçiyor ve diğer araca çarpıyor. Bunun bedelini alkol kullanmayan bir vatandaşım, hayatıyla ödemeye mahkûm mu ya?' dedi.
Prens Ahmet Burak, kullandığı aracıyla 'Yaya geçidinden geçmekte olan' Sayın Sevim Tanürek'e çarpıp, ölümüne neden oldu. Bir dakikacık olsun gözaltına alındı mı? Elbette ki hayır, kimin haddine Prensimizi gözaltına almak? Tarihimizde, zaptiyelerin gözaltına aldığı bir prens var mı?
Yaradılışa ters yahu? Mahkeme, Adli Tıp İhtisas Dairesinden kazayla ilgili rapor istedi. Raporu verip, sonra Genel Müdür yapılan 'Helal süt emmiş' mühendis Eyüp Çakmak raporunda, Hakkın rahmetine kavuşan Sayın Sevim Tanürek'i 8/8 suçlu buldu!
Sen Prens'sin Prensim, büyük düşün. Senin yoluna değil bir tane, bin tane kulun feda olsun! Adaletinle bin yaşa iyi mi?
Prenses Sümeyye;
Kızımız Amerika'da okumuştur, yazması da vardır. Devlette hiçbir resmi görevi olmadığı halde, devletin uçağını-arabasını- binalarını-donanımlarını- parasını polislerini huzur içine kullanmakta, sağa sola emirler verebilmektedir.
Tüm Başbakanlık onun şerrinden tir-tir titremektedir.
En son dedesi yaşında, TBMM Başkanlığı yapmış bir devlet adamına,
Sayın Cindoruk'a 'Seviyesiz'demiş, seviyeli Prensesimiz!
Sayın Cindoruk; Lütfen dikkat! Prensesimiz, Sultanımızın gözbebeğidir. İşinizi bitirmek için bir muska yeter. Çarpılırsınız, sizi ben bile düzeltemem sonra!
Sultanlar Sultanı Başbakan Erdoğan;
Abdülmecit deden seninle gurur duyuyordur. Hele Salı günkü grup toplantısında, Bülent Abini ters köşeye yatırıp madara ettin ya, inan çok gülmüştür. Dediğin gibi, aynı yurt binalarında ve aynı evlerde kalan kızların
namusu senden sorulur. Binaları ayıracağız diyorsun, inan bizi kesmez. İyisi mi sen binaları değil, şehirleri ayır. Ya ayırdığın binalarda kız ve erkekler buluşur da el ele parklarda gezerlerse ne olacak? Kızlar Edirne'de, Erkekler Erzurum'da okusunlar. Vali ve Emniyet Müdürlerine tembih et, şehir giriş çıkışlarını tuttular mı tamamdır. Sen sağ, ben selamet!
Bu arada 'Devletin Namusu' ne durumda? Muhafazakar Demokrat olarak
bir de ona el atsan? Bir taraftan PKK'lı Öcalan ve bölücüler, diğer taraftan Hizbullah, Hüda-Par, El-Kaide, El-Nusra, Deniz Feneri ve TOKİ'cibademler devletin namusuna saldırıp duruyorlar. TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, TSK Üstün Hizmet Madalyası verdiğin eski mesai arkadaşın İlker Başbuğ Paşa zindanda, diğer taraftan Türkiye'ye 'Şerefsizlerin Memleketi' diyen Ahmet Kaya'yaÇankaya'daki kardeşin madalya vermiş!
Devletin Namusu senden sorulmazsa, kimden sorulur yahu!...