Bu yaz benim için muhteşem verimli geçen bir dönem oldu. O kadar çok şanslıydım ki, temmuz ayında başlayan ve halen devam eden eğitimler verdim. Önce Schneider-Electric'de daha sonra da Vestel'de… Bu vesile ile pek çok yeni kişi ile tanıştım, onların sorunlarını, mutluluklarını dinledim. Ülkemizde işyerlerinde canla başla çalışan, kuruma aidiyet duyguları ile bağlı kişilerin olduklarını gördüm. Ast-üst arasındaki ilişkilerin nasıl olduğu, insanoğlunun beklentilerinin aslında çok da büyük olmadığını bir kez daha görmüş oldum. Ancak en güzel deneyimi, ilk defa bir işletmede staj yapan öğrencelere eğitimler vererek yaşadım. Yıllar boyunca sadece kendi üniversitem öğrencilerine yada yüksek lisans nedeniyle Ege Üniversitesi ve Gediz Üniversitesi'nde dersler vermiştim. Bu nedenle yaşadıklarım benim için oldukça önemliydi.
Bu yaz, Vestel'de belki de ilk defa yapılan bir seminerin eğitmeni olma imkanım oldu. Farklı üniversitelerden gelen öğrenciler ile ilk defa bir odanın içinde birlikte olduk, tüm gün onlarla birlikte sohbet ettim. Galatasaray, Boğaziçi, Bilkent, Sabancı, İTÜ gibi Türkiye'de sayılı üniversiteler arasında bulunan öğrenciler ile birlikte olmak bende farklı bir duygu yarattı. Bu gençler gerçekten geleceğin 'mühendis adayları'ydılar. Neler hayal ediyorlardı, Türkiye'nin geleceği hakkında neler düşünüyorlardı, kendilerini ne ölçüde geliştirme imkanları olmuştu, üniversitelerinde almış oldukları eğitimler onları hayatın yorucu temposuna hazırlıyor muydu? Binlerce soruyu onlara sorarken, onlarda bana hayatı sordular ve bütün gün süren eğitimler benim ufkumu açtığı kadar umarım anlattıklarımla onlara yardımcı olmuştur.
Her yazın sonunda kendi öğrencilerim ile karşılaştığımda onlara yaz tatillerin de neler yaptıklarını sorduğumda 'naylon staj' derlerdi.. Bunun ne demek olduğunu sorduğumda ise büyük bir çoğunluğu 'fotokopi çektik, bol bol kitap okuduk, bilgisayarda oyun oynadık' diye söze başlarlardı. Çok kızardım onlara, bir fotokopi çekerken bile 'kime gönderilmiş baktınız mı?', 'işletmede kim kime ne diyor, neler oluyor, bakmadınız mı, görmediniz mi?' derdim. Bir ay gibi çok önemli bir zamanın 'atıl' olarak geçirilmesini esef ile karşılardım. Bu yaz çeşitli öğrenciler ile sohbet etme şansımın olmasının artık sadece onlarla kalmadığını, aslında iş yerinde çalışan ve bu gençlerin staj yapmalarına izin veren kurumlara ve işletmelere de çok işler düştüğünü bir kez daha kavramış oldum.
Kavradığım bir başka durum ise şu anda staj yapan öğrencilerin hangi kuşak olduklarıydı? Yani bu gençler 'Y kuşağı' olarak tanımlanan bir dönemin gençleriydi.. Bu gençlerin özelliklerini anlamadan, tanımadan onlar ile bir iş ilişkisine girmek aslında çok ama çok zor çünkü onların hayattan beklentileri bizim gibi X kuşağı mensubu kişilerden çok farklı. Y Kuşağı'nın beklentilerini kısaca yazmak gerekirse, bakın bizlere neler veriyor bu tablo: '…..özgürlüklerine düşkünler, teknolojiye tutkunlar ve onu çok iyi kullanıyorlar, eş zamanlı bir iki işi aynı anda yapabiliyorlar, sanal dünyanın dışına çıkıp bazen kişisel yüzyüze ilişkilere girebiliyorlar, işe ve iş yerine sadakatları hiç yok, hayatlarını rahat yaşamayı tercih ediyorlar, çalışmayı pek sevmiyorlar, otoriteye müthiş tepki gösteriyorlar, önce ailelerini sonra da patronlarını sorgulamaktan hiç kaçınmıyorlar, kısa zamanda iyi iş çıkarmaya odaklılar, hızlı çalışıp başarıyı kanıtlama peşindeler, benciller, saygı kavramını bizlerden farklı algılıyorlar, talepleri karşılanmadığı zaman işi rahatlıkla terk edebiliyorlar, kendilerine gösterilen görev ve rol tanımlarına göre hareket etmekten ziyade kendilerine çizdikleri sorumlulukları yapmayı tercih ediyorlar. '
Şimdi böyle bir gençliğe siz hangi işi verirsiniz? Onların bir aylık staj dönemlerinde ne gibi katkılarda bulunarak 'staj dosyalarına' '….mış gibi bir şeyler yazmalarını' engelleyebilirsiniz? Bu muhteşem gençliği elde tutmak aslında bu aşamada başlıyor işletmeler için, bunun ne kadar farkında işletmeler bilmiyorum ama ben Vestel'de gördüğüm iş yoğunluğu sırasında bu öğrencilerin aslında iyi bir planlama yapılması durumunda işletmelerin özellikle 'iş geliştirme süreçlerinde' aktif projeler verilmesi sağlanarak onların bilgi ve enerjilerinden yararlanılabileceğine tanık oldum.
'Y Okuryazarı Olmak' diye bir terim kullanacağım gerçekten bu çok doğru bir anlatım aslında.. Onların beklentilerini anlamak mümkün olabilirse, bu gençlerin bilgi, deneyim, sabırsız ama başarı odaklı çalışma isteklerini işletmeler çok amaçlı kullanabilir. Böylelikle gençler de 'teori' ile 'uygulama' arasındaki geçişi başarı ile tamamlayabilirler.
Bu eğitimlere katılan öğrencilerden bazıları bana daha sonra mailler yazdılar. Onların gelişimlerine, hedef belirlemelerine yardımcı olmamı istediler. Beklentilerini, hayallerini, zayıf-güçlü yanlarını, değerlerini yazdılar. Ama içlerinden bir öğrenci beni öyle etkiledi ki anlatamam. Kimdi bu öğrenci? Neden beni bu kadar etkilemişti? Yetenekleri ve yetkinlikleri nelerdi?
Ahmet Burak Özyurt, Zonguldak doğumluydu. Şu anda İTÜ'de çift ana dal hem İşletme Fakültesi hem de Elektrik-Elektronik okuyordu. Fransızca ve İngilizce biliyordu. Katıldığı seminerler arasında; fizik olimpiyatları hazırlık yaz okulu, model Birleşmiş Milletler Türkiye, model uçak kursu bunlardan sadece bir iki tanesiydi. Osmanlıca okuyor ve yazıyordu. Tiyatro grubunun oyuncusuydu, hat sanatıyla ilgileniyordu ve bir yıla aşkın bir zamandır bağlama kurslarına gidiyordu. Hobileri arasında ise; eskrim, fitness, astronomi, bowling vardı.
Şimdi sizlere soruyorum, sadece Ahmet gibi değil, şu anda Y Kuşak olarak staj yapan gençlerimize işletmelerde sizce neler yaptırıyorlar? Bu gençlerin bilgilerinden, teknolojik üstünlüklerinden, yaratıcı düşüncelerinden yararlanmak için ne bekliyoruz ki? Neden staj dönemleri başlamadan işletmeler ciddi bir planlama yapmazlar ki? Bunu bile neden söylemek zorunda kalırız ki? Neden işletmelerde 'insanlara' değer vermiyorsak, staj yapan 'öğrencilere' de değer vermiyoruz? Bu mentaliteyi ne zaman değiştireceğiz?
Bu arada unutmayalım Y kuşağı sonrasında Z Kuşağı'da sırada… Onların beklentilerini hiç düşünmeyelim. Onlar bambaşka olacaklar? Ne dersiniz, şimdiden hazırlanmaya başlayalım mı? Yoksa onlarda 'staj dosyalarına' şimdiden bir şey yazmamaya başlasınlar mı?