Siz Türkiye Cumhuriyeti’’nin, görevleri ve yetkileri Anayasa ve Yasalarla belirlenmiş bir polis memurusunuz. 9/3’’ ten aldığınız maaş 1988 TL. Evlisiniz ve iki çocuğunuz var.’¶ Vatan toprakları içindeki Hakkari İlinde görev yapıyorsunuz.
Geçitli Köyü yakınında yola önceden döşenen mayının, minibüs geçerken patlaması sonucu 9 vatandaş ölüyor, biri 15 aylık yavru olmak üzere 4 kişi yaralanıyor. Derhal olay yerine gönderiliyorsunuz.
Namusunu, malını, mülkünü korumak için her gün 12 saat mesai yaptığın insanlar, senin insanların, ve bunlardan bazıları sana düşman ülkesinin Polisi gibi bakıyorlar, saldırıyorlar. Aldığın eğitim gereği provokasyona gelmiyorsun, güler yüzle, tatlı dille kendi insanlarını yatıştırmaya çalışıyorsun. Sana taş atıyorlar, çok ağır küfür ve hakaretler ediyorlar. Görevini yaparken bir yandan da düşünüyorsun, ’“Bu insanlar benim vatandaşım mı, ben bunlara hizmetten başka ne yaptım?’” diye.

Ertesi gün olay aydınlanıyor; Cinayetleri, Suriye kökenli PKK katillerinden Fehman Hüseyin adlı kişinin işlediği belirleniyor. Cenazeleri köylerine götüren köylülere refakat ve koruma görevi yapıyorsun ve dönüyorsun. Polis arkadaşlarınla taksi durağının yanında devriye görevi yaparken, kalleş bir bomba yanınızda patlıyor ve arkadaşlarınızla yaralanıyorsunuz. Sizleri hastaneye götürmekte olan ambulans yolda kaza yapınca, sizler yani yaralı polisler, ambülansın açılan kapısından yola fırlıyorsunuz. Yarı baygın halde yerde yatarken size doğru koşan insanlar görüyorsunuz. İçinizden, ’“çok şükür aksilikler bitti, bu insanlar yardıma geliyorlar, bizi hastaneye götürürler nasılsa’” diyorsunuz.
Ama o da ne?Gelenler sizlere yani yaralı insanlara tekme tokat vurmaya, sizleri linç etmeye kalkıyorlar!.. Kelime-i Şahadet getirip, kendinizden geçiyorsunuz’…
Ertesi gün, kendinize geldiğinizde sizleri polis arkadaşlarınızın havaya ateş açarak, kendi vatandaşlarınızın elinden kurtarıp hastaneye getirdiklerini öğreniyorsunuz! Gözlerinizden yaşlar akıyor, kendi kendinize soruyorsunuz;
* Ben nerede görev yapıyorum, burası benim ülkem mi?
* Ben bu insanları korumak için mi görev yapıyorum?
* Çanakkale’’de dedemle beraber şehit olanların torunları bunlar mı?
* Komşusu açken, tok yatamayan yardımsever, iyi yürekli insanlarımıza ne oldu?
* Yaralı birine, düşmüş birine vuran, linç etmeye kalkan bu yaratıklar insan olabilir mi?
Sizler, bu yazıyı okuyanlar lütfen kendinizi o polisin yerine koyar mısınız?Aldığınız maaş belli, kendi güvenliğiniz ve ailenizin güvenliği her zaman tehlikede ve bu psikoloji içinde görev yapıyorsunuz.

Aynı bölgelerde görev yapan askerimizin de durumu farklı değil. Üstüne üstlük, Türkiye gerçeğini, terörün esas amacını anlamayan, içten ve dıştan gelen kasıtlı saptırmalara kanan iktidarların kendi milli ordusunu ve teröristle boğuşan kahramanlarını kötülemesi, yıpratması da cabası.

İçişleri Bakanına soruyorum;
* Yerde yaralı halde yatan Polislerimizi linç etmeye çalışan bu gözü dönmüş aşağılıklara karşı ne yaptınız?Kaç tanesini gözaltına alıp, adliyeye sevk ettiniz?
* Size ’“Demokrasi’” , ’“İnsan Hakları’”, ’“AB Kriterleri’” diye dayatan ülkelerin birinde güvenlik güçlerine üstelik yaralı olanlara böyle bir hareket yapanların akıbeti ne olurdu?
Ya siz Sayın Başbakan Erdoğan, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Türk Milletine söylemeyecekseniz de, gizlice görüşeceğiniz PKK’’nın Siyasi temsilcisi olan BDP’’lilere mi söyleyeceksiniz?
Yolunuz düşerse bir gün de, Gazilerimizi ve yaralı Polislerimizi ziyaret eder misiniz?..