Gündemdeki değişikliklerin de kabulü halinde 177 maddelik Anayasanın %62’’sine denk gelen 109 maddesi değişmiş olacaktır. Değişik iktidarlarca ’“demokrasinin standartlarını yükseltmek’” gerekçesiyle bir çok maddesi değişikliğe uğramış olsa da, gerek değiştirenlerin demokrasiyi içselleştirememiş olmaları ve gerekse bu anayasanın özünü oluşturan ’“asker sivil bürokratik vesayete’” dokunamamaları nedeniyle yapılan değişiklikler sonucu değiştirmemiştir.’¶
Her ne kadar bu kez gündeme getirilen değişiklikler YAŞ kararlarına yargı yolunun açılması, yüksek yargıçların yetkilerinin tırpanlanması gibi öze yönelik bazı değişiklikler içerse de bunun demokrasinin ihtiyaçlarından çok AK PARTİ’’nin ihtiyaçları ile ilgili olduğu açıktır.
Siyaset biliminin önde gelen isimlerinden birisi olan Fransız düşünür Moris Duverger’’ye göre tepeden aşağıya doğru alınan her karar doğası gereği totaliter ve yasakçı olur ki gerek 1982 Anayasasının doğrudan Askeri Cunta tarafından yapılmış olması, gerekse daha sonraları yapılan değişiklikler kendi iç bünyelerinde demokrat olmayan partilerce gerçekleştirildiği için ’“Demokrasinin standartlarını yükseltmesi’” mümkün değildir.
Yapılmak istenilen değişikliklerin demokrasinin standartlarını yükseltme iddiası kadar, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırma iddiası da inandırıcı değildir. Çünkü Türk yargısının çok uzun bir süreden beri siyasi konjonktürlerden etkilendiği, örneğin Anayasaları bile silah zoruyla değiştiren askeri darbeler karşısında zaman zaman ya sesiz kaldığı, ya da destekleyici tavır takındığı yaşanarak görülmüştür. Bu nedenledir ki yüksek yargıçlarımız çok haklı oldukları kendi sorunlarında bile yeterli toplumsal destek bulamamaktadırlar.
Zaten AK Parti de bu durumdan yararlanarak son Anayasa değişikliklerini gündeme getirmiş, değişikliklerin referanduma gitmesi halinde de yüksek bir evet oyuyla geçeceğinin özgüveni içindedir. Son Anayasa değişikliklerinde yüksek yargı ile dayanışma halinde sert reaksiyonlar verip, bu günlerde geri adım atan CHP lideri Baykal da bu gerçeği görmüş olmalı ki tutumunda yumuşamaya gitmiştir. MHP lideri Bahçeli’’nin alışık olunandan da sert tavır içerisine girmesi, yargı bağımsızlığını koruma çabasından çok tabanının evet istikametinde eğilim göstermesinden kaynaklanmaktadır.
Gerek AK Parti’’nin demokrasinin standartlarını yükseltme, gerekse CHP’’nin yargı bağımsızlığını koruma iddialarının samimi olmadığının bir başka kanıtı da ’“Demokrasinin önündeki en büyük engel olan mevcut siyasi partiler yasasını’” telaffuz bile etmemelerinden bellidir. Partilerin iç işleyişlerini iyi bilen birisi olarak iddia ile söylüyorum ki Anayasanın tamamı da değişse, mevcut siyasi partiler yasası ile çağdaş bir demokrasi hayaldir. Kanımca liderlerin esas şark kurnazlıkları da bu noktadaki tutumlarında aranmalıdır.
Anayasa, siyasi partilerin eylem ve işlemlerinin demokrasi kurallarına aykırı olamayacağını hükme bağlamış olsa da, yetkili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının partilerin bu hükme uymaları yönünde bu güne kadar bir girişimi duyulmamıştır. Sayın Savcımız yetkileri daraltılmadan önce bu konuda bir girişimde bulunur ise hem demokrasiye ciddi bir katkı yapmış olur, hem de yüksek yargının ihtiyaç duyduğu toplumsal sempatiyi artırmış olur inancındayım.