Dudak uçuklatan rapor…

'Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'ndan geldi…

Sadece…

Geride bıraktığımız yıl…

409 kadın cinayete kurban gitti…

***

Kadın cinayetlerinde 57 olayla İstanbul başı çekiyor…

İkinci sırada 32 kadının kurban gittiği İzmir var…

Utanç tablosunu uzatmaya gerek yok…

***

Kadın cinayetleri sayısı bir önceki yıla göre yüzde 25 artmış…

Dikkat!

Azalacağı yerde artıyor…

Kadınları öldürenler ise tanıdık…

Ya koca, ya erkek arkadaş ya eski koca ya da eski erkek arkadaş...

Başka seçenek yok!

***

Adalet Bakanlığı kayıtlarına göre…

Sadece son yedi yılda…

Kadın cinayetleri yüzde bin 400 arttı…

Tecavüze uğrayan kadınların yarısı 18 yaşın altında…

***

Örnekler birbirinden iğrenç…

Özellikle 'kıyafet' dayatması başrolde…

Sapık kendini savunuyor:

'Minik etek giymişti tahrik oldum…'

Minibüste genç kıza saldıran bulanık kafa:

'Üstüne başına dikkat et, milleti azdırıyorsun…'

Bir başka üşütük… Üstelik felsefe öğretmeni:

'Kız öğrencilerin giydiği eşofman onları çıplak yapar…'

Hele şu tacizcinin savunmasına bak…

'Ramazan'da böyle giyinmeye utanmıyor musun?'

***

Neden biz bu denli 'kadın düşmanı' olduk?

Bu vahşi cinayetler Türkiye adına ne ifade ediyor?

Yoksa tüm bunlar, toplumsal bir faciaya mı işaret?

Şiddet neden bu kadar azgınlaştı?

Neden en çok kadınları vuruyor?

Sayalım, bilimsel verilere göre…

***

Hatırlayın…

Türkiye'nin eski sosyal ve siyasi hayatında…

Kadın müstesna bir yere sahipti…

Her şeyden önce bir anneydi…

Ve toplumda kadının, annenin önemi büyüktü…

Orta Asya'dan gelen atalarımız Uygurlar'da böyleydi…

16 Türk Devleti'nden biri olan…

Mete Han İmparatorluğu'nda da böyleydi…

Öyle ki…

Büyük Hun İmparatorluğu adına…

Çin ile yapılan ilk barış anlaşmasını…

Mete Han'ın karısı imzalamış…

Bugün bir bakıyorsun ki…

Tecavüzcü, duruşmada kravat taktığı için…

'İyi hal indirimi'nden yararlanıyor…

Şimdi bu ülkede tecavüzün önüne nasıl geçersiniz?

***

Son araştırmalara göre…

Türkiye'deki kadın cinayetlerinde baş neden 'namus'

Yani, erkeğin kadını istediği gibi kullanabileceğine inanmış olması…

Kadınlara sormuşlar…

'Kızınızın başına gelse ne yapmasını istersiniz?'

Cevap, acıların yumağı:

'Kocasının yanında kalmasını, sabretmesini isterim…'

İyi de…

Zaten çocukları bırakıp 'baba evi'ne gitse n'olacak?

Küçüklüğünden beri kendisini döven babası da eve almayacak…

Boşansa nasıl geçinecek?

Bir kereliğine kocasını affetse…

Bu sefer şiddet daha da artacak…

Yani 'iki ucu şeyli değnek' misali…

Olacak şey değil ama…

Türkiye'de böyle oluyor ne yazık ki…

***

Son beş yılın 'kadın cinayeti' rakamları neden yükseliyor?

2013'te 237…

2014'te 294…

2015'te 303…

2016'da 328…

Ve…

2017'de…

409 kadının hayatı bir erkeğin elinde sönmüş…

2018'de bu tablo kadınların lehine değişir mi?

Umutsuzum…

Çünkü…

Global Cinsiyet Ayrımcılığı Raporu'na göre…

Türkiye, 142 ülke arasında…

Tunus ve Bahreyn'in gerisinde, 125'inci sırada…

***

Bunları içim ezilerek yazarken…

Aklıma merhum Aziz Nesin'in 50 yıl önce yazdığı…

'Ha'di Öldürsene Canikom' adlı tiyatro eseri geldi…

O oyunda…

Bir apartmanın bodrum katında, birbirlerine 'tutunarak' yaşayan iki dul, yalnız ve kentli kadının öyküsü anlatılıyor…

Yaşımız kaç olursa olsun, yaşamın neresinde bulunursak bulunalım…

Umutların hiçbir zaman bitmeyeceğini…

İnsanoğlu yaşadıkça kendisine yeni umutlar bulabileceğini…

Hissettiren bir konusu vardı oyunun…

Cinsel baskı altındaki kişilerin değişik konumlardaki yönelimlerini de izlemek mümkündü…

Düşünün…

Toplumsal baskılara, sosyal yaralara, tabulara inceden inceye dokunan…

Dokunurken de güldüren tam bir 'hayatın içinden' oyun…

Yarım asırdır Türk Kadını'nın değişmeyen bahtsızlığından söz ediyorum…

Keşke…

Yine sahnelense de, Türkiye bi'kez daha izleyebilse…

Sonsöz: 'Erkeklik kadına vurmakla değil, O'nu korumakla gösterilir…'