Yeşim YAVUZER/EGEDESONSÖZ – İzmir Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri adına KESK, DİSK ve TMMOB ortak bir basın açıklaması yaparak 'Türkiye'ye barış, akademiye özgürlük' istedi.
Açıklamaya DİSK, KESK ve TMMOB temsilcileri, Konak Belediye Başkanı Sema Pektaş, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP İl Başkanı Alaattin Yüksel, CHP PM Üyesi Mustafa Moroğlu, CHP İzmir Milletvekilleri Tacettin Bayır ve Murat Bakan, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve akademisyenler katıldı.
DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı'nın okuduğu açıklamada, Barış İçin Akademisyenler'in 'Bu Suça Ortak Olmayacağız' başlığıyla 11 Ocak'ta 1128 imzayla kamuoyuna duyurduğu metni 22 Ocak'ta Türkiye'den 2212, yurtdışından ise 2279 akademisyenin imzasıyla TBMM'ye sunulduğu bildirildi.
Akademisyenlere yönelik yapılan uygulamaları haksız ve kabul edilemez bulduklarını ifade eden Sarı, 'Akademisyenler günlerdir aşağılanmaya çalışılmakta, hedef gösterilmekte ve tehdit edilmektedir. İmzacı akademisyenler hakkında Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu uyarınca soruşturmalar başlatılmıştır. Gözaltına alınan, yurt dışına çıkma yasağı getirilen, hakkında idari soruşturma başlatılan, işinden atılan, görevinden uzaklaştırılanlar bulunmaktadır. Bütün bunları haksız ve kabul edilemez buluyoruz' dedi.
REKTÖRLÜKLERE MEKTUP!
YÖK emriyle akademisyenlere idari soruşturma başlatmaya hazırlanan üniversitelerin rektörlüğüne mektup gönderdiklerini belirten Sarı mektuptaki başlıkları şu şekilde sıraladı: 'Fikirlere ancak başka fikirlerle karşı çıkılır, soruşturma ve ceza tehditleriyle karşı çıkılamaz. İfade özgürlüğünü bir evrensel ilke yapan, yalnızca savunduğumuz görüşler için değil; benimsemediğimiz hatta karşı olduğumuz görüşler için de geçerli olmasıdır. Üniversiteler bu evrensel ilkeye koşulsuz olarak sahip çıkması gereken kurumlardır. Meslektaşlarımızın sadece ve sadece görüşlerini açıkladıkları için üyesi oldukları üniversiteler tarafından idari soruşturmalara maruz bırakılmaları, başta ifade özgürlüğü olmak üzere, üniversiteyi üniversite yapan tüm değerler açısından kabul edilemez bir durumdur. Olası soruşturmalar, bilim insanlarını aynı zamanda kimi çevrelerce yürütülen linç kampanyasının da açık hedefleri haline dönüştürecektir. Üniversitenizin adını tarihe, tamamen politik saiklerle alınmış kararlara dayanan, hukuka uygun olmayan ve evrensel bir hak olan düşünce ve ifade özgürlüğüyle çelişen bir uygulamanın destekçisi olarak geçmesini istemeyeceğinizi düşünmekteyiz. Bu nedenlerle rektörlüğünüzün üniversiter yapının temeli olan ifade özgürlüğü ilkesine bağlı kalmasını beklemek en doğal hakkımızdır. Modern üniversite geleneğinin tarihsel misyonuna sahip çıkmanızı ve fikirleri cezalandırmamanızı talep ediyoruz.'
BARIŞ'I VATANDAŞI OLDUĞUMUZ DEVLETTEN TALEP EDİYORUZ
Savaştan ve ölümden değil, barıştan ve yaşamdan yana olduklarını belirten Sarı, 'Yaşanan her ölüm için derin bir üzüntü duyuyoruz. Barış koşullarının sağlanmasını vatandaşı olduğumuz devletten talep ediyoruz. Ülkemizde herkesin kendini güvende hissettiği koşulların yerleştiği güne kadar bu yönde çaba harcamaya devam edeceğiz' ifadelerini kullanarak sözlerini tamamladı.
Sarı'nın açıklamasının ardından, toplantıya katılan siyasi parti ve STK temsilcileri de açıklamalarda bulundu.
AKADEMİSYENLERİN DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ NOKTASINDA YANINDAYIM
Düşünceyi açıklama ve yaymanın anayasayla teminat altına alınmasına rağmen akademisyenlere yönelik yapılan uygulamaların doğru olmadığını belirten CHP İzmir Milletvekili Avukat Murat Bakan, 'En iyi kanunlar kötü insanlar elinde kötü sonuç verir; en kötü kanunlar iyi insanların elinde iyi sonuç verir. Bugün iktidar anayasanın hükümlerini uygulamamakta… Biz demokrasiden yana olan insanlar olarak bu basın açıklamasının arkasında olduğumuzu, akademisyenlerin düşüncelerini ifade etme hürriyeti noktasında yanlarında olduğumu ifade etmek isterim' diye konuştu.
İZMİR'DE BİLE ÖZGÜR DEĞİLİZ
İzmir'de bile özgür olmadıklarını belirten Konak Belediye Başkanı Sema Pektaş, şu şekilde konuştu: 'Geçen ay bir kadın çalışması yapıyorduk. Kadına yönelik şiddete karşı İtalyan ortaklarla bir toplantı yapacaktık ancak İtalyan hükümeti 'Türkiye ve İzmir güvensiz' diyerek vatandaşlarını göndermedi. Yine Hollanda'da bir tasarım sergisi var, onu İzmir'e getirmek için görüşme yapacaktık, 'Türkiye güvensiz ülke bu sergi materyallerini gönderemeyiz' dediler. Buraya sergiler gelmiyor, çalışmalarımızı yürütemiyoruz. İzmir'de bile özgür değiliz. Bunu yıkmak için hepimiz çalışmalıyız.'
KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA, YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!
Gezi Direnişi'ne atıf yapan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, 'Gezi'nin bir sloganı vardı, 'Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz' diye. Hepimiz bu noktadayız. Tek başlarına kendi kurtuluşlarının peşinde koşamayacak kadar içine alındık. Bir çığlık olacaksa bu çığlık 'Kurutuluş yok, tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz' olmalıdır' dedi.
İKTİDARA VE TOPLUMA BİR MESAJ VERMEMİZ GEREKİYOR
Hak ve özgürlüklerin çiğnendiğini vurgulayan İmece Dostluk Derneği Günseli Kaya, 'Güçlerimizi birleştirerek bu iktidara ve bu iktidarın yaratmak istediği itaatkar, uysal ve sindirilmek istenen topluma birlikte bir mesaj vermemiz gerekiyor. Bugün İzmir'de yürüyüş fiili olarak yasaklanmıştır. Eğer yerel yöneticiler de dahil olmak üzere güçlerimizi birleştiremez, 'hayır' demeyi beceremezsek sıra hep en son susarak bekleyene gelecektir. Biz tarihten biliyoruz ki en koyu ve kanlı diktatörler bile iktidarlarını yenilgiye sonuçlandırmıştır. Ezilenler ve emekçiler cevabını vermiştir' şeklinde konuştu.
BU SADECE FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ MESELESİ DEĞİL
HDP adına konuşan İbrahim Akın ise, Ertuğrul Kürkçü ve Müslüm Doğan'ın İzmir'de olamadığı için toplantıya katılamadığını belirterek, 'Bölgede insanların yaşam hakkının inkar edildiği, neredeyse toplu katliamların yaşandığı bir ortam var. 12 Eylül'ü aratan bir durumla karşı karşıyayız. Bu sadece fikir özgürlüğü meselesi değil. Bu böyle devam edemez Türkiye kendi duyarlılığı içinde aşacaktır, bu umutla hepinizi selamlıyorum' dedi.
SONUNA KADAR ARKALARINDA OLACAĞIZ
Sonuna kadar akademisyenlerin arkasında olacaklarını söyleyen Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Coşkun Üsterci, 'Bu düşünce ve ifade özgürlüğüne saldırıdır. Akademisyenler bu suça ortak olmuyoruz derken, çok basit bir şey istiyor, 'yaşam hakkı'nı savunuyorlar. Evrensel normlara ve anayasamıza tümüyle aykırı olan sokağa çıkama yasaklarının bitmesini ve barış istediler. Temel hak ve özgürlükleri güçlendirmeyi hedefleyen taleplerin bu linç uygulamasıyla soruşturmalar açılması gözaltına alınması kabul edilemez. Akademisyenlerin yanındayız, sonuna kadar da arkalarında olacağız, çünkü haklılar' ifadelerini kullandı.
ÜNİVERSİTE DEMEK EVRENSEL KENT EVRENSEL VİCDAN DEMEK
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Başkanı Kemal Kocabaş, 1981'de üniversitede asistanlık yaptığı dönemle 2016 Türkiye'sindeki üniversiteleri karşılaştırarak, 'Üniversite demek evrensel kent, evrensel vicdan demek. Demokratik hukuk devleti iddiası olan bir devletin bu içgüdüye sahip olması lazım. Her türlü siyasiden, cemaatten, sektörden bağımsız düşüncesini özgürce ifade ettiği aydınlık ve özgür bir Türkiye özlemiyle selamlıyorum' diye konuştu.
ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ VE HÜRRİYET KAVRAMIMIZ BİZİ BİRLEŞTİRİYOR
Memiş Sarı toplantıyı şu sözlerle sonlandırdı: 'Buradan çıkarken düşünmenizi istiyoruz. Hitler Faşizmi nasıl bütün kurumları yok ettiyse, bugün akademiden başlayanlar yarın tüm demokratik kurum ve kuruluşları yok edecek. Biz İzmir'den bu sesin daha yüksek çıkacağına inanıyoruz. Renklerimiz farklı farklı da olsa özgürlüğümüz ve hürriyet kavramımız bizi birleştiriyor' dedi.