TBMM'de ki partilerin 'Grup Toplantıları' gerçekte, ülke siyasetinin en üst düzeyde tartışıldığı, milletin problemlerine çözüm önerilerinin arandığı, Milletvekillerinin seçim bölgeleriyle ilgili taleplerini Genel Başkanlara, Bakanlara aktaracakları, yeni Milletvekillerinin deneyim kazanacakları 'kaliteli' toplantılar olmalıdır. Bu toplantıların yapılmasının sebebi budur.
Her şeyin çürüdüğü, basitleştirildiği, rayından çıkarıldığı son zamanlarda bu toplantılar da amacından saptırıldı. Sayıları gittikçe azalan kişilik sahibi, Genel Başkanın değil milletin vekili olan milletvekillerinin konuşmasını engellemek, gerçeklerin üzerini örtmek ve rakip partilerin Genel Başkanlarına hakaret edip onları açığa düşürmeye dönüşen bu toplantılar en sonunda birer ucubeye, laf kalabalıklığına, küfürleşmeye olanak verir hale dönüştü.
Toplantı salonu önceden, Genel Başkanı alkışlayacak, 'Türkiye seninle gurur duyuyor' diye bağıracak, gruplarla dolduruluyor.
Kürsüye çıkan genel başkan, ülke meseleleri ile ilgili görüşlerini söyleyeceğine, bir önceki hafta rakip genel başkanın söylediklerine cevap vermeye başlıyor.
Hem de hangi üslupla… En fazla bağıran, en fazla meydan okuyan, rakibine en sert yüklenen genel başkan kendi seçmenleri tarafından Salı gününün galibi sayılıyor.
Bu durum, hem siyasette ki kalite düşüklüğünü ortaya çıkarıyor, hem de özellikle aydın gençlerimizin siyasetten uzak kalmalarını sağlıyor.
Defalarca duydum. Grup toplantılarını seyreden gençler; 'Bu mu siyaset, bu mu hizmet anlayışı, ben bu işin içinde niçin olayım ki' diye konuşuyorlar…
Yarın Salı. Partilerin grup toplantıları var. Ben bir vatandaş olarak, iktidar partisi AKP Genel Başkanından şu konularda açıklama bekliyorum;
*Avrupa'da hala devam etmekte olan ekonomik krizin Türkiye'ye yansımaları,
*Ekonomimizi ciddi olarak riske sokan 'Cari Açığın' nasıl düşürüleceği,
*İthale ve baskılı kura dayalı ekonomi politikasına devam edilip, edilmeyeceği,
*Elektrik-Benzin-Mazot-Doğal Gaz'a yapılan ve yapılacak zamların tutarı,
*Suriye'nin neden bizim 'iç meselemiz' olduğu,
*Stratfor'un Türkiye'deki 'ortağı' Başbakan'ın yakın akrabalarının yönetimindeki gazete, ve en önemli haber kaynağı Başbakan'ın Başdanışmanı olan Stratfor'un korkunç iddialarının açıklanması,
*Murdoch'la yapılan görüşmeden, satın alınmak istenen medya grubu ile ilgili konuşmalar,
*Uludere'deki gerçeğin ne olduğu? T.C Başbakanının aylardır çözemediği ve kamuoyundan gizlediği sırın ne olduğu? 35 kişinin öldüğü bu olayda istihbaratın kim tarafından verildiği,
*250 günden beri PKK'nın elinde bulunan askerlerin ne zaman kurtarılacağı,
*Kendisinin sağlık durumu ile ilgili, altında doktorlarının ıslak imzası olan bir 'Sağlık Raporu' açıklamayı düşünüp düşünmediği,
*Özel Yetkili Savcıların, MİT'çilerin yargılanması talebine ne cevap vereceği,
*Deniz Feneri davasında son olarak hangi safhaya gelindiği,
Bu ve benzeri ülke gerçeklerini öğrenmek bizlerin en doğal hakkımızdır. Başbakan olarak milletten yetki alan kişinin de millete doğru bilgi verme sorumlulukları vardır.
İzleyelim görelim, bu ve benzeri sorulara cevap bulabilecek miyiz, yoksa küfür ve argo bilgimiz artmaya mı devam edecek…
Not: Yazıyı tamamlamak üzereyken, Milli Eğitim Komisyonundan gelen tekmeleme-yumruklama- kafada iskemle kırma görüntüleriyle sarsıldık.
AKP'nin 'İleri Demokrasi' safsatası gerçek yüzünü gösteriyordu.
Muhalefet milletvekillerinin, kendilerine 'TBMM İçtüzüğünün' verdiği yetkiyi kullanmalarına saygı duymayan AKP'liler, Genel Başkanlarından gelen emre uyarak, muhalefet milletvekillerini komisyon toplantısına sokmadılar.
Görevli AKP milletvekilleri ön tarafta kavga çıkarırken, komisyonun AKP'li Başkanı ve üyeleri, 22 maddeyi sadece okuyarak(tartışmaya açmadan) oylayıp kabul ettiler. Aynen yangından mal kaçırır gibi.
Artık, fikir-tartışma ve doğruyu bulma çalışmaları TBMM'de yasak. Kimin gücü kime yeterse. Yazıklar olsun…
Yarın ki Salı gününün Grup Toplantılarının gündemi de belli oldu. Seyretmeye gerek kalmadı…