Demokrasimizi, gelişmiş ülkelerdeki demokrasiler düzeyine çıkaramadığımız için,başka ülkelerde yaşanmayacak acayiplikleri-yanlışları bizler yaşıyoruz.
Bu arada çok komik olaylara da şahit oluyoruz.
Bu arada çok komik olaylara da şahit oluyoruz.
Önümüzde Yerel Seçimler var, her yer 'Aday Adayından' geçilmiyor.
Partilerimizde parti içi demokrasi olmadığı, adaylık bir kişinin iki dudağı arasında olduğu için, Genel Başkanlara-Yardımcılarına yaranmak ve aday olabilmek için önlerinde dokuz takla atan atana!
Özellikle Büyükşehirlerde ve Büyük İlçelerde tam bir 'adaylık kapma' yarışı var.
Partilerimizde parti içi demokrasi olmadığı, adaylık bir kişinin iki dudağı arasında olduğu için, Genel Başkanlara-Yardımcılarına yaranmak ve aday olabilmek için önlerinde dokuz takla atan atana!
Özellikle Büyükşehirlerde ve Büyük İlçelerde tam bir 'adaylık kapma' yarışı var.
Adam, partili değil. Partinin programı, tüzüğü, çalışmaları nedir bilmez. Ömründe bir gün olsun aday olmak istediği partinin kapısından geçmemiştir, ama o partiden Belediye Başkanı olmak ister!
Geçen hafta İzmir'de bir toplantıda, adı 'Başkan Adayları' arasında konuşulan'yeni zengin' birine sordum;
*Belediye Başkanı olmak istediğinizi duydum!
-Doğrudur Rifat Bey, kendimi hazır hissediyorum. Tecrübelerimi İzmirlilerin hizmetine sunmak istiyorum.
*Güzel, siz hangi partiden aday olmak istiyorsunuz?
-Valla benim için fark etmez. AKP'den de olur, CHP' den de! MHP'nin İzmir'de pek şansı yok:
*Nasıl olur, iki partinin dünya görüşleri birbirine yüz seksen derece zıt?
-Benim Başkan olmam önemli. Projelerim var, hizmet etmek istiyorum.
*Belediye Başkanı olmak istediğinizi duydum!
-Doğrudur Rifat Bey, kendimi hazır hissediyorum. Tecrübelerimi İzmirlilerin hizmetine sunmak istiyorum.
*Güzel, siz hangi partiden aday olmak istiyorsunuz?
-Valla benim için fark etmez. AKP'den de olur, CHP' den de! MHP'nin İzmir'de pek şansı yok:
*Nasıl olur, iki partinin dünya görüşleri birbirine yüz seksen derece zıt?
-Benim Başkan olmam önemli. Projelerim var, hizmet etmek istiyorum.
Dondum kaldım. Adam sanki b.kunda boncuk varmış, bulunmaz Hint kumaşı imiş gibi neredeyse kendisini partilerüstü ilan edecek!
İstanbul-Ankara Adaylarını da şaşkınlıkla izliyorum;
*Öcalan'ın ve Kandil Çıyan Yuvasının adayı filmci Sırrı Süreyya Kürtçülerin-Bölücülerin adayı olmak için 'Davulcuya bahşişi önceden veren damat adayı' gibi kasılıp, geziyor.
*Partilerüstü, 'müteahhitler altı' Sarıgül, ne kadar komik ve ilginç olduğuna bakmadan CHP'yi dışardanteslim almaya çalışıyor. Sarıgül'e bakarsanız İstanbulluların oylarınıcebine koymuş, Tekirdağ'da, Şişli'den taşıdığı kişilerle miting yapıyor!
*Egemen Bağış, Emine Sultan'ın desteğini aldığını ve en güçlü adayın kendisi olduğunu her yerde anlatıyor. Kadir abisi için; 'İyi hoş da, hem başarısız hem de çok yaşlı' diyor.
*Öcalan'ın ve Kandil Çıyan Yuvasının adayı filmci Sırrı Süreyya Kürtçülerin-Bölücülerin adayı olmak için 'Davulcuya bahşişi önceden veren damat adayı' gibi kasılıp, geziyor.
*Partilerüstü, 'müteahhitler altı' Sarıgül, ne kadar komik ve ilginç olduğuna bakmadan CHP'yi dışardanteslim almaya çalışıyor. Sarıgül'e bakarsanız İstanbulluların oylarınıcebine koymuş, Tekirdağ'da, Şişli'den taşıdığı kişilerle miting yapıyor!
*Egemen Bağış, Emine Sultan'ın desteğini aldığını ve en güçlü adayın kendisi olduğunu her yerde anlatıyor. Kadir abisi için; 'İyi hoş da, hem başarısız hem de çok yaşlı' diyor.
*Abdullah Öcalan Şanlıurfa-Halfetilidir. 65 yaşındadır. Melih Gökçek'te Şanlıurfa-Halfeti doğumludur. O da tam tamına 65 yaşındadır. Bu ikilinin yaş haddinden emekli olması gerekirken, Türkiye'yi karıştırmaya devam ediyorlar. Gökçek, 65 yaşına rağmen saçlarında ve bıyıklarında tek beyaz tel bulunmayan bir 'boyama' ustasıdır. Elinde, AKP'li üst düzey yöneticilerin kasetlerine güvenip, tekrar aday olmak istiyor. Bu saç-sakal-bıyık ve göz boyama ustasının bu kez Erdoğan ve ailesi engelini aşması zor görünüyor.
*Devlet Bahçeli, MHP'nin en az oyu alması ve AKP'ye yandan destek vermek için, geçen seçimde %27 oy alan Mansur Yavaş'ı aday yapmadı.
Tam bir 'Az olsun, benim olsun' mantığı, yazık…
*Devlet Bahçeli, MHP'nin en az oyu alması ve AKP'ye yandan destek vermek için, geçen seçimde %27 oy alan Mansur Yavaş'ı aday yapmadı.
Tam bir 'Az olsun, benim olsun' mantığı, yazık…
Tüm bu saçmalıklar, partilerimizde her şeyin Genel Başkanların istedikleri yönde düzenlenmesi yüzünden yaşanmaktadır. Genel Başkanlar, tam birer Kral gibidirler. Onlar istemesin partilerinde rüzgar esmez. Genel Başkanlar önce kendilerini seçecek delegeleri belirlerler, sonra o delegeler Genel Başkanı tekrar seçerler. Herhangi bir partinin tüm Büyükşehir İl Başkanlarının tamamının ağırlığı, Genel Başkanın eşinin ağırlığı karşısında buhar olur gider!
Modern demokrasilerde o partiye üye olanlar, seçim öncesi bir araya gelirler. Seçimi yönetecek bir heyet seçerler. Seçim günü, partiye kayıtlı tüm üyeler oy kullanarak partinin adaylarını belirlerler.
Bu yüzden seçimi kazanan Milletvekili, Belediye Başkanı, Belediye ve İl Genel Meclisi üyelerin gözü-kulağı öncelikle Genel Başkana değil, kendisini seçenlere dönüktür.
Bu yüzden seçimi kazanan Milletvekili, Belediye Başkanı, Belediye ve İl Genel Meclisi üyelerin gözü-kulağı öncelikle Genel Başkana değil, kendisini seçenlere dönüktür.
Bu arada, paraşütle gelen Genel Başkanlar, parti teşkilatlarında çalışanların çektikleri sıkıntıları bilmediklerinden kendi teşkilat mensuplarına kıymet vermezler. 'Seçim Kazanma Kapasitesi' olanla, kamuoyunda popüler olanı karıştırıp, yanlış aday belirlerler.
Örneğin, Bülent Ersoy veya Acun Ilıcalı çok popülerdirler, yani herkes tarafından tanınırlar. Ama bunların ne seçim kazanma kabiliyetleri vardır, ne de siyasi icraat yapabilme yetenekleri. Hakan Şükür bu konuya tipik örnektir. Milletvekili olarak tüm icraatı, seçilince eşinin başını örtmek-TRT'den etik dışı para almak ve
Başbakan'ın tatil yaptığı 'Cennet Koyuyanındaki büyük araziyi satın alabilmek için mal sahibine baskı uygulamak! Bu Şaban milletvekili olmasa bunları yapabilir miydi?
Örneğin, Bülent Ersoy veya Acun Ilıcalı çok popülerdirler, yani herkes tarafından tanınırlar. Ama bunların ne seçim kazanma kabiliyetleri vardır, ne de siyasi icraat yapabilme yetenekleri. Hakan Şükür bu konuya tipik örnektir. Milletvekili olarak tüm icraatı, seçilince eşinin başını örtmek-TRT'den etik dışı para almak ve
Başbakan'ın tatil yaptığı 'Cennet Koyuyanındaki büyük araziyi satın alabilmek için mal sahibine baskı uygulamak! Bu Şaban milletvekili olmasa bunları yapabilir miydi?
Bizim Genel Başkanlar aynen fıkradaki Temel gibiler;
'Temel rüzgarda sigarasını yakmak istemiş. Bir kibrit çakmış, püf sönmüş. Bir daha denemiş, yine sönmüş. Üçüncüde sigarasını yakmayı başarınca, o kibriti itinayla kutuya tekrar koymuş ve'Hah bu kibrit iyidir da, saklayayım ben onu, gene kullanırım' demiş.
'Temel rüzgarda sigarasını yakmak istemiş. Bir kibrit çakmış, püf sönmüş. Bir daha denemiş, yine sönmüş. Üçüncüde sigarasını yakmayı başarınca, o kibriti itinayla kutuya tekrar koymuş ve'Hah bu kibrit iyidir da, saklayayım ben onu, gene kullanırım' demiş.