Yaşanan en büyük sorunlardan birisi 'uzun tutukluluk'. Türkiye, uzun yıllardır hukuki sıkıntıların kaynağını oluşturan 'hukuk ve devlet' ikileminde yaratılan siyasal sorunlarının tümünü, hukuk yoluyla çözmeye çalışıyor.
Ne tuhaftır ki, hukuk yoluyla her çözüm yeni sorunlar ve çözümsüzlükler yaratıyor.
Giderek sürekli siyasal sorunlar üretiyor. Uzun tutukluluk nedeniyle kişi hak ve güvenliği, veya ifade özgürlüğü gibi hakların korunması açılmış olan ünlü ceza davaları üzerinden tartışılıyor. Bu siyasal/hukuksal ve polemiklerle yüklü tartışmaların tam ortasındaki politik hesaplaşmalar yaşamımıza egemen oluyor.
Huzursuz, tedirgin ve endişeli bir ortamda 'kanun değişiklikleri beklentileriyle' yaşayan insanların umutlarının ve onurlarının sürekli kırıldığı bir düzen yaratıldığı için, tüm yargı reformlarınız hüsranla sonuçlanır. Böyle bir ortamda ne hukuk devletini ne kurabilirsiniz, ne de insan temel hak ve özgürlüklerini sağlayabilirsiniz.
Her sorununu devam eden ceza davaları ve açılan ceza soruşturmaları üzerinden çözmeye çalışan ve yargı reformlarını tutukluluk/uzun tutukluluk/ceza davaları üzerinden yürüten bir ülkede adalete olan umudun her gün yitirildiğini herkes aklında tutmalıdır. Giderek bu sorunlar akılda tutarak ve sırayla çözmek yerine, 'akıl tutulmasına' dönüşebilir. Hukuk ve adalete olan güveni her gün zayıflatmaya devam edebilecek bir güce dönüşebilir.
Paket paket bakalım. İfade özgürlüğünün değinildiği yargıda reform ne aşamaya geldi? Birinci paket, 31.03.2011 kabul tarihli 6217 sayılı 'Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun.' Kanunun gerekçesine göre kabul amacı sadece Anayasaya ve AİHS'ne göre davaların en az giderle ve makul sürede bitirilmesiyle ilgilidir (TBMM (S. Sayısı: 725) Dönem: 23, Yasama Yılı: 5, (1/1012) sayılı Komisyon Raporu). Mahkemelerin, yargıçların, Yargıtay'ın, Danıştay'ın, savcıların, iş yükünün hafifletilmesi için kabul edilmiştir.
Kendi kendilerine yazdıkları Türkiye İlerleme Raporunda '1. Yargı Paketi' olarak adlandırılan paket bu pakettir. 6217 sayılı Kanun'da ifade özgürlüğünün sağlanması amacına yönelik en ufak bir düzenleme ve herhangi bir amaç yoktur.
'2. Yargı Paketi' olarak adlandırılan 650 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile yapılan kanun değişiklikleri ise; yargı makamları ve Danıştay ile ilgili olan değişikliklerdir (26.08.2011 tarihli, 28037 sayılı Resmi Gazete).
2. Yargı Paketi ile yapılan kanun ve kararname değişikliklerinin hiçbirisinin ifade özgürlüğü ile uzak yakın hiçbir ilgisi yoktur.
İfade özgürlüğünün sağlanması, genişletilmesi, korunması hakkında hangi hükümet, kim, hangi bakanlık ne yaparsa, bu amaçla yapılan tüm olumlu değişiklikleri desteklemek gerekir.
Avrupa Birliği Bakanlığı tarafından hazırlanmış olan Türkiye'nin 'kendi' ilerleme Raporunda Temel Hak ve Özgürlükler başlığı altında yer alan 'İfade Özgürlüğü' faslı ise ağırlıklı olarak 3. Yargı Paketi olarak adlandırılan 02 Temmuz 2012 kabul tarihli 6352 sayılı Kanunun açıklamasına dayandırılmıştır.
Türkiye'nin kendi ilerleme Raporunda 2008 yılında Türk Ceza Kanununun 301. Maddesinde yapılan değişiklikle, açılan dava sayısında ciddi bir düşüş olduğu, 2010 yılında 403 başvurudan sadece 10'u için dava izni verildiği, 2011 yılında bu sayının 8'e düştüğü belirtilmiş. O zaman, Adalet Bakanının izin vermesiyle uğraşmayın. Bu maddeden hem Adalet Bakanı'nı, hem de bizi kurtarın. TCK'nin 301. maddesini yürürlükten kaldırın.
Yapabilecek misiniz? Hiç niyetiniz olmadığı basındaki haberlerden anlaşılıyor. 4.Yargı Paketi dediğiniz paketinizde böyle bir değişiklik yok ve aklınıza bile gelmemiştir zaten.
Kendi 'ilerleme' raporunuzda belirttiğiniz, 'Söz konusu Paketle, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce açıklama yöntemleriyle işlenmiş suçlara ilişkin dava ve cezaların infazının ertelenmesi imkanı' ne amaçla getirildi acaba?
Bu konuyla ilgili Türkiye'de ifade özgürlüğünün korunması konusundaki bilimsel çalışmalar açısından veri olabilecek 'erteleme' bilgileri var mıdır? Bu geçici çözümle ortaya çıkan sonuçları açıklasanız bence iyi olur. Kimler hakkında, hangi yazılardan dolayı, kimler hakkında hangi suç soruşturması ve ceza davalarından dolayı cezalar verildi ve ertelendi ve kimlerin cezalarının infazları durduruldu? Eskiden bu yapılırdı, bizler de bilirdik…
6352 sayılı Kanunla Türk Ceza Kanununun 132, 133,134, 285 ve 288. maddelerinde ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değişiklikler yapıldı. Uygulama sonuçlarını gösterecek ve umarım birkaç yıl içinde bu maddelerde yeniden bir değişiklik yapmak zorunda kalınmaz?
5187 sayılı Basın Kanununa geçici madde eklendi. Farklı tarihlerde çeşitli mahkemelerce basılı eserler hakkında çok sayıda verilen toplatma kararları, basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması amacıyla 'hükümsüz kılınmış'. O halde hangi Bakanlığın elinde bulunuyorsa, bu basılmış eserlerin adları ile 'hükümsüz kılınmış' hükümlerin bulunduğu bir kitap, CD veya DVD, yayınlasanız iyi olmaz mı? Eminim, ansiklopedi biçiminde bir kitap basılsa belki 36 cilt bile olur. Yoksa bilgi sahibi olmasak daha mı iyi olur?
6352 ile Terörle Mücadele Kanununun 6. Maddesi ile düzenlenen süreli yayın durdurma cezası yürürlükten kaldırıldı. Çok iyi oldu. Acaba Terörle Mücadele Kanunun 6 ıncı ve 7 inci maddelerini yürürlükten kaldırabilir misiniz? Terörle Mücadele Kanunu tepeden tırnağa özgürlükleri esas, sınırlandırmaları istisna kabul edebilecek bir görüşle, ifade özgürlüğünü korumak amacıyla gözden geçirip değiştirebilecek güce sahip misiniz?
4. Yargı Reformu ve sonraki paketlerinizin yanı sıra 'ifade özgürlüğü eylem planı' hakkında konuşsak ve bu konuda neler yapmayı düşündüğünüzü öğrensek nasıl olur acaba?