İzmir'de Erdoğan geçerken balkonunda eli kolu sallanan terörist bir kadın (!) Başbakanlık Korumaları- MİT elemanları ve Terörle Mücadele Timleri tarafından gerçekleştirilen ve James Bond filmlerine taş çıkartacak olağanüstü bir operasyonla derdest edilip, gözaltına alındı. Tomalar, kadının balkonuna su sıktılar. Çeşit olsun diye, İzmir'in destan yazan polisi 45 derece kuralına uyarak birkaç kapsül biber gazı attı.
Çünkü ortada 'Büyük bir suç vardı!'
CHP Zihniyetine sahip bir kadın, 'Kadın başına bakmadan' Türkiye'nin devlet büyüğüne hakaret etmişti. Hadi erkek olsa neyse ama erkek te o hareketi yapamazdı…
Erdoğan miting meydanında, elinde mikrofon bu olayı anlatıyordu.
Kadının kolu, bir anda Türkiye'nin en önemli meselesi haline gelmişti.
Çünkü ortada, 'BÜYÜK BİR SUÇ VARDI…'
17 Aralık'ta Türk Cumhuriyet Tarihinin en büyük yolsuzluk-hırsızlık-rüşvet operasyonu yapıldı. Bakan çocuklarının evinde milyonlarca dolar-avro-para kasaları-para sayma makineleri bulundu. Resimlendi, belgelendi ve tüm millet seyretti. Ayakkabı kutularından Milyonlarca Avro tutarında avanta para fışkırdı.
Erdoğan ile Bilal oğlan arasındaki konuşmalar yayınlandı. Erdoğan 'bunlar montaj-dublaj' dedi. Fakat bu ses kayıtlarının sahte olduğunu kanıtlayacak işlemleri nedense başlatamadı.
Aksine, konuşmanın doğruluğunu, Prenses Sümeyye'nin o gün 09.00 THY uçağı ile 1F koltuğunda seyahat etmesinden, saat 11.00 de Bilal oğlanın yanına gelmesinden, aynı gün aile Avukatı Ömer Faruk Akbulut'un Şehrizar Konaklarından 1-2-3-4-5-6 numaralı 6 villa almak için 14 Milyon 507 Bin 391 TL karşılığı döviz yatırmasından anlıyoruz. (Bilal paraları acilen sıfırlıyor)
Erdoğan, operasyonu yapan Savcıları-polisleri darmadağın etti. Kış günü binlerce aileyi perişan etti.
Bakanların konuşmaları, insanlara küfretmeleri ortaya çıktı.
Hırsızlık-rezillik o kadar büyüktü ki, artık saklanamıyordu.
Erdoğan'ın göreve yeni getirdiği Savcı bile yolsuzluk-hırsızlık iddialarını doğrulamış ve fezlekelere bunları yazıp TBMM'ye göndermişti. Yani yeni Savcı şunları diyordu; 'Evet burada ciddi boyutlarda, hırsızlık-yolsuzluk-resmi evrakta sahtecilik var…'
Erdoğan'ın-Çocuklarının-Yakınlarının-Bakanlarının yaptığı yolsuzluklar, yabancı basında çarşaf-çarşaf yayınlandı. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti hür dünyada alay konusu olmaya başladı.
İzmir Mitinginden sonra, Başbakan Erdoğan, Deniz Feneri paralarıyla kurduğu kendi televizyonuna geçti, o geniş ve yumuşak koltuğuna oturdu.
Karşına kulları gazeteciler, Menemen Testisi gibi dizildiler.
Bunlardan biri korka-korka Erdoğan'a şunu sordu;
'Efendim, suçlanan Bakanlar Adalete gidip, yargılanmayı düşünüyorlar mı?'
Erdoğan sert bir sesle; 'Ben yargıdan bahsetmiyorum kardeşim. Mecliste kurulacak komisyondan bahsediyorum. Hem Bakanlar niçin yargıya gitsinler! 'ORTADA BİR SUÇ YOK Kİ…'
*Erdoğan, Camide içki içtiler diye yalan söyleyecek.
*Erdoğan, Başörtülü kızımıza belden üstleri çıplak 50 kişi saldırdı, üzerine işediler, küçücük çocuğun arabasını devirip darp ettiler diye yalan söyleyecek.
*Damadın Gazetesi için 'Haram Havuzuna' 630 Milyon Dolar koyan sapık işadamı, Türk Milletinin a…na koyacağız diye küfür edecek.
*Türk Milletinin Milyarlarca Avro-Dolar parasını hırsızlar götürecekler.
*Bir İran Ajanı, parayla TC Hükümeti Bakanlarını maymuna çevirecek.
*Eski İçişleri Bakanı, Türk Milletini kulağından tutar s..ip atarım diyecek.
*Yeni İçişleri Bakanı, Or…u Çocuğu Savcıyı takmayın. Gerekiyorsa bir ekip kurup, onu da içeri alın diyecek.
*Erdoğan bizzat Beşiktaş ve Fenerbahçe Başkanlarına arkalarından ana-avrat dümdüz gidecek.
Evliyalar Evliyası olduğu söylenen, Allah'ın sıfatlarının hepsini üzerinde topladığı iddia edilen, Obama'nın Eşbaşkanı olduğu bilinen Sultan Erdoğan tüm bu gerçek olayları görmezden gelerek 'ORTADA BİR SUÇ YOK Kİ' diyecek, İzmir'de bir kadın elini-kolunu sallayınca, ortada 'BÜYÜK BİR SUÇ VAR' diyecek…
Ohhh, yarasın tosunuma karpuz kabuğu, namuslu delikanlıya bakın…
Ey Erdoğan, sen sen ol, sakın İzmir'e yalnız gelme. İzmirli Kadınlar seni çok kötü benzetecekler. Paçanı aşağı alıp, karizmanı çizecekler. Sakın parana güvenme…
Not; Bazıları paranın öteki tarafta hiçbir işe yaramayacağını, kefenin cebi olamayacağını yakında çok acı bir şekilde öğrenecek.
'Melekler, adamın birini, hayatta hiç iyiliği yok, kötülüğü çok diye cehenneme götürüyorlarmış. Birden adam bağırmaya başlamış; 'Durun, ben bir keresinde dilencinin birine 100 lira vermiştim. Lütfen beni cennete alın.'
Baş Melek; 'Verin şuna 100 lira, sonra da cehenneme atın'
!…