Sizlerden çok sayıda e-posta alıyorum. Çok teşekkür ederim. E-postalarınız bana yön verdiği gibi ciddi bilgi desteği de veriyor. ’¶
Bugün sizlerle üç okurumdan gelen yazıları paylaşmak istedim. Bu okurlarım, Türkiye’’de yaşadığımız ’“Siyasi Yozlaşmanın’” yanında, korkunç bir ’“İdari Yozlaşmanın da’” varlığına değinilmesi gerektiğini vurguluyorlar;
E-DEVLET BU DEĞİLDİR
’“Ben 65 yaşında bir emekliyim. Bütün faturalarımı bir bankanın otomatik ödeme sistemi ile hallediyorum. Geçenlerde elektrik faturamın ödenmediğini ve 5 gün içinde ödeme yapmazsam elektriğimin kesileceğini bildiren bir ihtarname aldım. Doğru otomatik ödeme hesabımın bulunduğu bankaya gittim, zira o hesapta 500 TL param vardı. Bankadakiler, veraset ve intikal vergisi borcum nedeniyle bütün banka hesaplarıma el konduğunu söylediler. En son veraset vergisi mükellefiyetim 1968 yılında olmuştu, şaşırdım ve bir taksiye atlayıp Kızılay’’daki vergi dairesine gittim. Bu vergilere Ulus-Rüzgarlı sokaktaki daire bakıyor, biz buradan bilgi veremeyiz dediler. Tekrar bir taksi, Ulus’’a gittim, vergi dairesini buldum, elimdeki kağıtla danışmaya gittim, 5. Kata çıkacaksın dediler. Asansörü olmayan binanın 5. Katına çıktım, sıra bekledim ve sonunda ulaşabildiğim memur, evet 2004 yılında nüfus kağıdınızı kaybedip, yenisini çıkartmışsınız, bu nedenle 21 TL borcunuz var ,dedi. Peki, ben nüfus kağıdımı yenilerken niçin bu ceza benden istenmedi, diye sordum. Onlar yetkili değil, tahsilat yapamazlar cevabını aldım. Peki, niye bana tebligat yapılmadı dediğimde ise, biz bunları biriktiririz sonra gazete ile ilan yoluyla tebligat yaparız cevabını aldım!
Şimdi E-Devlet’’e geçtik ya, Türkiye’’de 5 ayrı banka şubesindeki hesaplarıma E-Devlet sistemi ile bloke koydurmuşlar.
E-Devlet bu mudur?21 TL için bütün banka hesaplarıma bloke koyduruyor ve çektiğim eziyet yanında, hesabım olan bankalarda uğradığım itibar kaybı da cabası, çünkü gelen yazıda blokenin kaç lira için konduğu görünmüyor!
İşte bu cahiller ordusu iktidarının E-Devleti kullanma biçimi!!!’”
SİNAN ÇETİN KAFAYI MI YEDİ?
Yine Ankara’’dan bir bayan okuyucum, 28 Haziran 2010 tarihli Hürriyet Gazetesi’’nin Ankara ekinde, Sinan Çetin’’in Melih Gökçek’’e ’“Ankara’’yı çok güzelleştirmişsiniz’” beyanatı üzerine kaleme sarılmış;
’“Sinan Çetin beni ikinci kez sinir ediyor. Birincisinde TBMM’’deki ’“90 yılda, 90 belge’” sergisi açılışında yaptığı konuşmasında Türk Ordusu için, ’“kendi çocuklarımızın üstüne bomba atıyoruz’” dediği için, ikincisi de bu beyanat için.
Ben 1948 yılında Ankara’’da doğdum ve hep Ankara’’da yaşadım. 1950’’lerin sonuna kadar, Ankara fevkalade yeşil,temiz ve uygar bir kentti. 1950 lerin sonunda başlayan müteahhit saldırısı ile kent hakikaten çok şey kaybetti. Hele Kızılay’’daki Art Deco apartmanların yıkılıp, yerine yapılan iğrenç ve derme çatma binalar kentin tarihini yok etti. Ama yine de eskisi kadar yeşil olmasa da temiz bir kentti.
Bu gün ise Ankara’’da temiz ve bakımlı ilçeler, Keçiören ve Sincan’’dır. Yani AKP yandaşlarının yaşamayı tercih ettikleri iki ilçe.
Sinan Çetin Bey’’den rica ediyorum; bir zahmet Sakarya, Selanik, Meşrutiyet, İzmir Caddesi, Maltepe, Kavaklıdere, Gaziosmanpaşa gibi bir zamanlar Ankara’’nın en güzel semtleri olan bölgelerde kısa bir tur atıversin. Pisliği bakımsızlığı görsün.
Melih Gökçek son 8-9 senedir yeni bir uygulama başlattı. Tam okulların açıldığı hafta veya ondan bir-iki gün önce Çankaya bölgesinde trafiği alt-üst edecek inşaatlar başlatır. Bu muazzam eserlerinden biri de ’“Protokol Yolu’” denen garabettir. Bu yol resmen Çankaya bölgesini ikiye bölmüş, ulaşımı mahvetmiştir. Bu gün hangi Çankayalıya sorsanız, size gülerek Melih Gökçek ona oy vermediğimiz için güya bizi cezalandırıyor, ama önemli değil diyecektir. Ben de aynı düşüncedeyim, o pek özen gösterdiği bölgelerde yaptığı üçüncü sınıf tiyatro dekoru gibi estergon kaleleri, şelaleler yapacağına hiçbir şey yapmasın daha iyi ama Sinan Çetin gibi bir sanatçının bu kepazelikleri görmemesi mümkün değil.’”
HAYAT BİÇİMİMİZİ DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR;
İstanbul’’dan bir okuyucum da önce Youtube ve Google yasaklarına değiniyor, ve bizi dünyadan koparıyorlar diye feryat ederken, Ulaştırma Bakanının ’“telefonlarımıza bile çıkmadılar’” sitemine birileri, Sayın Bakan’’a Yalova Kaymakamı hikayesini anlatmalı diyor.
’“Bizi İran, Suudi Arabistan gibi dünyadan kopuk hale getirmek birinci adım. Öte yandan gürültü yasağı diye de çağdaş yaşamı sınırlıyorlar tezini ileri sürüyor.
Dünyanın hiçbir yöresinde residantal bölgelerde böyle eğlence yerlerine izin verilmez, bizde belediyeler mahalle ortalarında pub’’lar,bistrolar açılmasına izin verirler, sonra da AKP gibi bir iktidar buna mal bulmuş mağribi gibi sarılır ve 12 de eğlence bitecek saçmalığını ortaya çıkarır, diyor. Eğlence yerlerinin şehrin belli bölgelerinde toplanmasını ve bu saçma yasağın da son bulmasını istiyor.
Ama son cümlesi acı, bunların amacı belli, bizi kendileri gibi yaşamaya mecbur etmek istiyorlar, diyor.
İşte böyle; İktidarlar insanların hayatlarını kolaylaştırmak için vardır, insanların hayat tarzlarını çalmak için değil!!!