Oğuz Kaan Köksal: Emniyet Genel Müdürü
Beşir Atalay : İçişleri Bakanı
Recep T. Erdoğan : Başbakan

Sizler, görev ve yetkileri yasalarla belirtilmiş devlet ve siyaset adamlarısınız. Sizler, yasaların size verdiği yetkileri, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında herhangi bir ayrım yapmadan, vatandaşlarımızın hak ve hukukunu korumakla görevlisiniz.
Şu an yürürlükte bulunan Anayasamız, tüm devlet görevlilerini bağladığı gibi sizleri de bağlar.
Bu ülkede yaşayan her vatandaşın, etnik kökeni, inancı,kimliği ve statüsü ne olursa olsun namusu, özgürlüğü, mal ve can güvenliği Anayasa emriyle sizlere emanet edilmiştir.
Sizler yasaların verdiği görevleri hakkıyla yerine getirmezseniz, yasalar karşısında ’“suçlu’” duruma düşersiniz ve bağımsız yargı önünde mutlaka hesap verirsiniz. Bugün size yanlış yaptıranlar, kanunsuz emir verip uygulatanlar yarın hiçbiri yanınızda olmayacaklardır!...
İki konuda, hiçbir Cumhuriyet Hükümeti sizin hükümetiniz kadar ciddi itham altında kalmadı. Susmakla, ’“ispatlamayan müfteridir’” , ’“Biz bu yola çıkarken beyaz gömlekle çıktık’” gibi basit ve saçma sapan sözlerle bu ithamların altından kalkamazsınız’…
Suçlamalar;
1)AKP, 12 Eylül referandumunda ’“evet’” demesi şartıyla PKK terör örgütü önderi Abdullah Öcalan ile anlaştı!
2)Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı; ’“Fethullah Gülen cemaatinin başta Emniyet olmak üzere Yargı, Ordu ve diğer devlet kurumları içinde yapılandığını’” söyledi.

Sırtlarında ’“Habur Rezaleti’” gibi bir ayıbı ömür boyu taşıyacak bu üçlü, bu iki suçlamaya açık, net, belgeli ve doğru yanıtlar vermek zorundadırlar. Bu iki konu her yönüyle aydınlanmadığı ve kamuoyu ile paylaşılmadığı takdirde, Türkiye’’de yaşayan hiç kimse ’“güvenlik’” içinde değildir. Eğer bu söylenenlerin bir kısmı bile doğru ise, eşkıya devletin içine girmiş demektir. Bu konu aydınlanmadan, şahsen ben yanıma yanaşacak Polisin, ’“devletin mi’” yoksa ’“cemaatin mi’” adamı olduğunu bilemeyeceğimden her polise şüphe ile bakacağım.

Birinci konu bizzat PKK Lideri Apo tarafından ortaya atıldı ve Avukatları aracılığıyla, Türkiye’’yi bölecek,’”Katalan Modeli’” olarak adlandırıldı. Kandil dağındaki akrep yuvasının elebaşısı Murat Karayılan, bu anlaşmayı doğruladı ve İmralı’’dan bu yönde talimat aldığını söyledi. PKK’’nın siyasi kanadı BDP yöneticileri de beyanatlarıyla bu gelişmeyi doğruladılar. Ayrıca Başbakan Erdoğan’’ın danışmanı Yalçın Akdoğan da; ’“Devletin yetkilileri elbette ki cezaevinde kalan bir mahkumla(Apo) ilişkiye girmişlerdir’” dedi.
*Yukarıda isimlerini yazdığım ’“üç ruh ikizi’” bu yüzkarası suçlamayı, Türk kamuoyuna derhal açıklamak zorundadırlar.
İkinci konu ise bir kitap olarak, Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı tarafından ortaya atıldı.
Hanefi Avcı, sıradan bir emniyetçi değildir. Daha önce İstihbarat Daire Başkanlığı yapmış, dinleme ve istihbarat konularında uzmanlaşmış, çok sayıda yolsuzluğu gün yüzüne çıkarmış bir polistir. Bu korkunç iddialarını önce tüm ilgili birimlere ve bakanlıklara yazı ile bildirip, kayda geçirtmiş, cevap alamayınca ve bizzat Emniyet Genel Müdürü tarafından dilekçesinin işleme konamayacağı kendisine bildirildikten sonra bildiklerini kitap haline getirmiş ve kamuoyu ile diğer devlet görevlilerini uyarma görevini yerine getirmiştir.
Kitap yazmanın zorluğunu bilen az sayıdaki insanlardan biriyim. Ortaya koyduğunuz kitap, yanlış bilgi ve belgelerle dolu ise sizi perişan ederler. Bu sebepten, kitap yazarken her belge, her bilgi defalarca gözden geçirilir. Hanefi Avcı da dikkatli bir insan ve çok iyi bir istihbaratçı olduğundan elbette ki bu kontrolleri yapmıştır. Bu yüzden ben yazdıklarını, şimdilik doğru kabul ediyor ve bu üç ruh ikizinden belgeli, inandırıcı açıklamalar bekliyorum.
Buradan, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tüm görevlilerinin vicdanlarına seslenmek istiyorum.
Sizler bu devletin kalıcı ve onurlu unsurlarısınız. Siyasetçiler gelir geçer. İçlerinde ihanete meyli olanlar da çıkabilir. Sizler onları çok iyi bilirsiniz. Dürüst, namuslu siyasetçi ile sahtekar ve haini sizler çok iyi ayırt edebilirsiniz.
Şimdi görev zamanıdır. Geldiğimiz durumda sadece yolsuzluk çamuruna batmış hükümet söz konusu değildir. İç ve dış düşmanların vatanımızı bölme senaryoları son aşamaya gelmiştir. Lütfen susmayın, konuşun. Sizler Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yaşayan hafızalarısınız. Sizler çocuklarınıza şerefli birer isim bırakacak bu aziz milletin pırlantalarısınız. Korkmayın ve konuşun. Ülkemizin İran tipi bir İslam Cumhuriyetine dönüşmemesi için, ortaçağ karanlığından fırlamış tarikat ve cemaatlerin geldikleri yere gönderilmeleri için lütfen bildiklerinizi şimdi, özellikle 12 Eylül referandumundan önce söyleyiniz.
Oğuz, Beşir, Recep biraderlere sorularımıza yarın da devam edeceğiz. Kimse bu çirkin iki olayın üstünü kapatamaz.
Kimse bu pisliğin kokusunu örtemez. Kimse bu iki korkunç iddianın hesabını vermeden rahat uyku uyuyamaz.