Herkes Pazar günkü…

(Muhtemelen tarihe geçecek…)

O canlı yayına kilitlendi…

Neden?

O nedeni, Siyaset Bilimcisi Prof. Dr. Tanju Tosun

'Sonsöz TV'nin canlı yayınında tek cümle ile özetledi:

'Bütün mesele sandığa gitmeyen seçmen kitlesini ikna etmek!'

Kolay mı?

Değil…

Çünkü Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu arasındaki…

31 Mart farkı…

Heyecan dozunu arttıracak miniklikte…

Sadece,

'21 bin 462 oy'

Bu da 'Yüzde 0.25' demek…

***

'İkna etmek' demek…

Birini, bir konuda inandırmak demektir…

31 Mart'ta yeteri kadar 'ikna' dozu iş görmedi mi?

Gördü…

Bir taraf kazandı, diğer taraf az farkla kaybetti…

Ama, şimdi o seçim yenileniyor…

Tek fırsat kaldı önlerinde…

Pazar günkü canlı yayın…

Son bi'kez milyonlarca izleyici ile…

Beyaz camdan bakışacaklar…

İkna, işte tam bu sırada devreye girecek…

Şunu unutmayalım…

İkna etmek, bir fikri zorla ya da manipülasyonla…

Kabul ettirmek değildir...

İkna etmek, insanların fikirlerini, tutumlarını, davranışlarını kendi rızalarıyla değiştirmeyi kabul etmelerini sağlamaktır…

Son düzlüğe girildiği için…

Pek kolay değil…

Neden?

Çünkü, 31 Mart'ta sandığa gidenler zaten…

Yeterince 'ikna olmuş' seçmenlerdi…

Onların oylarında 'zerre kadar' sapma, değişme olmaz!

Ama, ya gitmeyenler?

(1 milyon 700 bin seçmenden söz ediyoruz…)

Ve dahi…

Onların arasından, 'şeytanın bacağını kırıp' 23 Haziran'da…

Kafasını yeniden toplayıp sandığa gidenler n'olacak?

Denge işte böyle değişecek…

***

Şu son 9 gün içinde…

Kapı kapı dolaşıp 'oy istemek' yetecek mi?

Telefonla 'oy rica etmek' sevindirecek mi?

Pazar günü…

İki adayı 'İkisi de birbirinden merdane' deyip seyrederken…

Aylardır beynimizi yiyen 'yılan hikayesi' bir seçimin…

Adresi belli yüz binlerce oyu…

Ne ölçüde adres şaşırır?

Hep beraber bu iki ünlü adayın…

Dudak kıpırdatmalarından bile…

Ne diyeceklerini anlar hale gelmedik mi?

Geldik…

O zaman 23 Haziran'dan 'yeni' neler bekleyebiliriz?

***

O canlı yayının 'tek' faydası olacaktır…

31 Mart'ta sandığa gitmeyeni…

Ekstra 'ikna' yöntemiyle sandığa getirebilmektir…

İstanbul'da milyonlar zaten tercihini yapmış…

Pastayı, 'milimetrik biçimde' ortadan kesmiştir…

(Ekrem İmamoğlu: 4 milyon 171 bin 118 oy…

Binali Yıldırım: 4 milyon 149 bin 656 oy…)

Geriye…

Son atış, son ikna faslı kalıyor…

Prof. Dr. Tanju Tosun'un dediği gibi…

'Seçmen 31 Mart'ta değişim talebini çok net ortaya koydu!'

TV'deki bir canlı yayın…

31 Mart'ta her iki aday için kararını vermiş…

8 milyon 320 bin 774 İstanbullu'yu…

Zerre kadar etkilemez…

***

Sadece…

Seçimi 'ciğerinden' etkileyecek…

İki şeyi merak ediyorum…

Birincisi şu:

Saadet Partisi adayı 31 Mart'ta…

104 bine yakın oy almıştı…

Bu rakamdan kopma olur mu?

Olursa…

Binali Bey'e mi gider, İmamoğlu'na mı gider?

Yoksa…

Olup bitenlerden 'bıkan' seçmen…

Bilakis Saadet'in oylarını arttırır mı?

Yoksa…

Dengeyi bozmak için Saadet'in seçmeni…

Kalbindeki 'son tango'yu dinleyip…

Sizce mevcut iki kafa adaydan hangisini uçurur?

Merak edilen ikinci soru şu:

Sokakta çok seslendiriliyor…

'Bu yenilenen seçimin iptali de mümkün mü?'

Hukuki gerekçeleri sağlam olduktan sonra…

Her seçim iptal edilebilir…

Diyeceksiniz ki…

31 Mart'taki gerekçeler çok mu sağlamdı?

Haklısınız…

Belki de…

Sırf bu nedenle 'belli bir seçmen kitlesi' sandığa gitmeyebilir…

***

Bitiriyoruz…

Kendimizi TV karşısında bağlasak da…

O canlı yayının…

Yenilenen seçime etkisi…

Bir, bilemediniz iki puanlık seçmen bazında olur…

Ama…

O oran bile…

31 Mart'ın hal ve gidişine bakılırsa…

Seçim kazandırıp, kaybettirecek bir rakamdır!

Nokta…

Sonsöz: 'Dün akıllıydım, dünyayı değiştirmek istedim; bugün ise bilgeyim, kendimi değiştirdim… / Hz. Mevlana…'