İstanbul - Yeşilköy / 26 gün sonra...
Paris'teki ünlü St. Simon Hastanesi'nde dokuz ameliyat geçiren Nurten, babasının kolunda uçağın merdivenlerinden indi...
Çok bitkin ve yorgun görünüyordu...
Başında yüzünün iki tarafını da örten kırmızı bir eşarp vardı...
Binecekleri otomobil apronun çıkışında bekliyordu...
Bu Süha Bey'in makam aracıydı...
Ama baba-kıza kapıyı açan şoför İsmail değildi!..
Genç kız birden durdu!..
'Baba, İsmail nerede?' diye sordu...
Sesinde tuhaf bir tını vardı!..
Meraktan çok, endişe ifade ediyordu...
Yaşlı adam 'Bin kızım, arabada anlatırım' diye karşılık verdi, Nurten'in yüzüne bakmadan...
Bu kaçamak tavır kızı daha çok endişelendirmişti...
***
Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra İzmir'e geldiler...
Annesi ve Yalı'daki görevliler onları kapıda karşıladı...
Ama İsmail yine yoktu!...
Fakat Nurten bunun sebebini biliyordu!..
Babası yolda ona herşeyi anlatmıştı...
Odasına çıkartıldığında uyumak istediğini söyledi...
Herkes gidip kapısı kapandığında, yatağın içinde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı...
***
İzmir...
(Paris'teki saldırıdan 6 saat sonra)
Süha Bey, Dışişleri Bakanlığı'ndan gelen telefonu kapattığında ayakta durmakta zorluk çekiyordu...
Bakan bizzat aramış, feci olayı ve kızının yaralandığını üzüntü içinde bildirmişti...
Bu esnada eşi Çeşme'deki yazlıklarındaydı...
İsmail'e seslendi...
Genç adama olayı kısaca anlattıktan sonra, kendisini havaalanına bırakmasını ardından da eşini Çeşme'den alıp İzmir'e getirmesini istedi...
Haberi duyan İsmail dondu kaldı...
Tekrar tekrar, 'Nurten nasıl, iyi mi?' diye sorup durdu...
Ağlamamak için kendini zor tutuyordu...
Otomobile bindiklerinde İsmail adeta uçuyordu...
Havaalanına kadar gazdan ayağını hiç kesmedi...
Süha Bey arabadan inerken, 'Şimdi git hanımefendiyi al ve eve getir. Ama sakın bir şey söyleme, ben İstanbul'a indiğimde onu arayacağım' diye sıkı sıkı tembih etti...
Genç adam arabayı deliler gibi sürdü...
Gaza yüklendikçe yüklendi...
Ama o yolu bitiremedi...
Kullandığı araç 8-10 takla attı...
***
1 yıl sonra...
Yüzündeki derin yanıklar Nurten'i hayattan koparıp almıştı...
Evden çıkmıyordu...
Hatta anne ve babasıyla bile aynı sofraya oturmuyordu...
Süha Bey bir akşam kızının odasına girdi...
'İsmail bugün bana gelip seninle evlenmek istediğini söyledi...' dedi!
Nurten 'Beni bu halimle mi karısı yapacak' diye sorduktan sonra, yüzünü peçe gibi örten eşarbını çıkardı...
Genç kızın yüzü tamamen yanmıştı...
Hatta erimişti!..
'Evet' dedi Süha Bey...
Ve arkasından ekledi...
'Sen de biliyorsun, o kazadan sonra kör oldu. Asla seni böyle göremeyecek'
Kör bir adam, yüzü olmayan bir kadını istiyordu!..
Nurten önce direndi, ama İsmail'in başına gelen kazadan kendini de sorumlu tuttuğu için teklifi kabul etti...
Belki, o feci olaydan sonra kendisini terk eden Ekrem'in ihaneti aklına gelmişti!..
Bilinmez!..
Belki de, babasının söylediği 'Seni asla göremeyecek' sözü onu ikna etmişti!..
Bu da bilinmez!..
Ve evlendiler...
Nurten 2013 yılında vefat etti...
38 yıl mutlu bir evlilikleri oldu...
İki de çocukları...
İsmail, aniden kaybettiği hayatının aşkının gidişine fazla dayanamadı...
Nurten'in ölümünden yaklaşık altı ay sonra amansız hastalığa yakalandı...
Ölümünden bir hafta önce kızı, oğlu, torunları ve yakın dostlarıyla birlikte son akşam yemeğini yedi...
Ama o akşam akıl almaz bir sahne yaşandı masanın etrafında...
İsmail, en büyük torunu Gülşah'tan bir kağıt, bir kalem istedi...
Herkes şaşırmıştı!..
Kör bir adam kağıdı kalemi ne yapacaktı!..
Bir vasiyet yazdı İsmail ve oğluna uzattı!..
Masanın etrafındakiler şoktaydı... Yazdığı vasiyet kimsenin umurunda değildi...
'Baba, sen görüyorsun' dedi kızı, kekeleyerek...
'Evet' dedi yaşlı adam gülümseyerek...
Ve ekledi:
'Tam 38 yıldır görüyorum... Ama bunu annenizin bilmesini istemedim, çünkü bilseydi benimle asla evlenmezdi