Bugün Pazar...
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...
Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...
Bir kez daha...

Atatürk'ün 'az bilinen' özelliklerini paylaşalım...
Bunu yaparken de...

Böylesi kıymetli anıları bugünlere taşıyan herkesi…

Saygıyla analım…

***

CUMHURBAŞKANLIĞI O'NU SIKIYORDU!

Hayatının çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra…

Cumhurbaşkanı olarak yaşadığı yıllar…

Atatürk'ü olumsuz etkiliyordu…

Çünkü…

Çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından…

Uzaklaştığını düşünüyordu…

ŞAŞIRTAN BİR ŞEKİLDE 'DÜZEN TAKINTISI' VARDI…

Nerede olursa olsun…

Hatta konuk olduğu evlerde bile…

Eğri duran eşyaları mutlaka düzeltirdi…

Bunu yapamazsa rahatsız olurdu…

KENDİSİNE 'ATA' DENMESİNİ HİÇ İSTEMEZDİ…

Soyadı için 'Atatürk' kelimesi O'nu çok mutlu etmişti…

Beğendi, teşekkür etti…

Ancak…

Kendisine 'Ata' diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı…

KURU FASULYE VE PİLAVA DAYANAMAZDI…

En sevdiği yemek kuru fasulye ve pilavdı…

Bu lezzetli alışkanlık…

O'na Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıktı…

Tatlıya düşkün değildi ama canı istediğinde…

Çok sevdiği 'gül reçeli'ni tercih ederdi…

DÜNYA TURUNA ÇIKMAYI ÇOK İSTEMİŞTİ AMA…

Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp…

Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek…

En büyük hayaliydi… Ömrü yetmedi…

BAŞUCUNDE SADECE 'ÇALIKUŞU' ROMANI VARDI…

Dört bine yakın kitabı vardı…

Gelgelelim…

Bunların arasında sadece birini hayatı boyunca…

Hatta cephede bile başucundan ayırmadı…

Reşat Nuri Güntekin'in ünlü 'Çalıkuşu' romanını…

Ömrü boyunca hep yanında taşıdı…

Çünkü…

O romanı, her gün rastgele bir yerinden açar ve…

Mutlaka birkaç sayfa okurdu…

HERKESE KARŞI HOŞGÖRÜLÜYDÜ…

Bir Ege köylüsü…

Gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmıştı…

O can acısı ve sinirle…

'Alın bunu kendi içsin' diyerek Atatürk'e küfretmişti…

Mahkemede hesap verecekti…

Atatürk olayı dinledikten sonra şöyle dedi:

'Bırakın mahkemeyi vatandaşın doğru - dürüst sigara içmesini sağlayın…'

FİKRİYE'NİN MEZARI BİLİNSİN İSTEMEDİ!

Fikriye…

Atatürk'ün hayatında bir dönem çok önemli yer tutmuştu…

Gazi'nin evlenmesinden sonra…

Hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanım'ın…

Hala mezarının nerede olduğu bilinmiyor...

DOKTORUYLA SİGARA PAZARLIĞI…

Hastalığının başlangıç günleriydi…

Kendisini muayene eden Dr. Fissinger, dayanamayıp…

Günde kaç paket sigara içtiğini sordu…

Atatürk 'sekiz' dedi…

Doktor bunu günde iki pakete indirmesi gerektiğini söyleyince…

Gülümseyerek şöyle cevap vermişti:

'Ben zaten iki paket içiyorum… Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım!'

BAYRAM'DA HEP KURBANLARI BAĞIŞLARDI…

Atatürk, kısa yaşamında…

Yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamazdı…

Böyle durumlarda sırtını döner ya da…

Koyunun kesilmesini engellerdi…

FASULYESİNE POKER OYNAMAYI SEVERDİ!

Atatürk, kumardan hiç hoşlanmazdı…

Ancak arkadaşlarıyla 'fasulyesine' poker oynardı…

Oyun sonunda ne kazandıysa…

Hepsini iade ederdi…

KABUL SALONUNDAKİ AT YAVRUSU…

Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti…

'Foks' adını yakıştırdığı köpeği…

Gazi Paşa'nın, yatağının ayak ucunda uyurdu…

Hayvanlara düşkünlüğü doruklardaydı…

Bir gün misafirlerinin de görebilmesi için…

Yeni doğmuş bir tayla annesinin…

Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini emretmişti…

GERÇEK BİR SALON BEYEFENDİSİYDİ!

En sevdiği dans valsti… Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu…

Klasik Batı müziği dışında…

Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi…

GÖMLEKLERİNİN TAMAMI BEYAZDI…

Gömleklerinin hepsi beyazdı…

Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre'de özel olarak dikiliyordu…

Sonra…

Yerli malı kullanma kampanyasına öncülük edebilmek için…

İstanbul Beyoğlu'nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı…

BİR KEZ OLSUN LACİVERT TAKIM ELBİSE GİYMEDİ…

Takım elbiselerinin tasarımlarını kendisi çizerdi…

Ömrü boyunca bi'kez olsun lacivert takım giymedi…

Laciert rengini hiç sevmezdi…

BOYU VE KİLOSU NE KADARDI?

Boyu 1.74 metreydi…

Hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu…

Hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü...

43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi…

BAYILIRDI RUMELİ ŞİVESİNE…

Türkçe'yi, özenli ve temiz konuşurdu...

Ancak bazı kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi…

KENDİ BAŞINA HİÇ TRAŞ OLMAZDI…

Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi...

Yataktan kalkar kalkmaz…

Odasındaki divanın üzerine bağdaş kurarak oturur ve…

Günün ilk kahvesini sigarasını içerdi…

Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı…

YABANCI DİLE ÇOK MERAKLIYDI…

Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca'yı…

İlerleyen yıllarda geliştirdi…

Zengin bir kelime dağarcığı vardı…

Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi…

'ARKADAŞLAR BU NASIL HALKÇILIK?'

Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmış nedenini sormuştu… Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince sinirlenmiş, 'Ne de güzel halkçılık ama…' demişti…

LAİKLİK DEMEK ADAM OLMAKTIR!

İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri…

Laikliğin ne anlama geldiğini anlamadığını söyleyince…

Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye vurarak…

Bir din bilgini olan üyeye şöyle cevap vermişti:

'Adam olmak demektir hocam, adam olmak!'

GÜVERCİNLER O'NU ÇOK ETKİLERDİ…

Kuşları çok severdi…

Çankaya Köşkü'nde özel bir bakıcının ilgilendiği güvercinliği vardı…

MATEMATİK'TE ELİNE SU DÖKÜLMEZDİ…

Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti…

Pozitif bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü…

KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI…

Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak…

En ilginç özelliği…

Savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı…

'KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİYİ CUMHURBAŞKANI YAPMIŞLAR!'

Fransız tarihçisi Herriot Ankara'ya geldiğinde…

Gazi'nin kulaklarının duyuyor olmasına şaşırmıştı…

Anılarında bunu esprili bir dille anlatmıştı:

'Türkiye Cumhuriyeti'nde bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar…'

BİR RİCA ETMESİ BİLE YETERLİYDİ…

Bir gün halk arasında dolaşırken…

Çarşaflı bir kadına rastlayınca dayanamayıp sormuş:

'Hafız Hanım benim hatırım için başındaki örtüyü açar mısın?'

Kadın başörtüsünü açıyor ve…

Atatürk'ün önünde eğilerek ellerini öpüyor…

BİLARDO OYNAMAYA BAYILIRDI…

Şaşıracaksınız ama gerçekten sportmen kişiliği vardı…

Her gün at biner, yüzmeye gider ve bilardo oynardı…

PAPA'YA NASIL KIYAFET HAZIRLATTI?

Kıyafet Kanunu çerçevesinde…

Din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa çıkmaları yasaklanınca…

Monsenyör Roncalli'ye…

Kendi terzisi Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.

EN ÇOK 'YAĞ ÇEKEN'LERE SİNİRLENİRDİ…

Yağcılara çok kızardı…

Bir akşam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden…

Abdülhak Hamit'e bile 'yeter artık' demişti…

…VE SON YILBAŞI GECESİ…

1937'yi 1938'e bağlayan son yılbaşı gecesini…

Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile baş başa geçirmişti…

O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana hediye etmişti…

Kim bilir?

Belki de hissetmişti hayatının 'son yılbaşı' gecesini…

O saatlerde yaşadığını…

Nokta…

Sonsöz: 'Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir… Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterdir… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…'