Bugün Pazar...

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...

Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...

Bu kez yine…

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...

Bunu yaparken de...

Böylesine değerli anıyı bugünlere taşıyan…

Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun eşi Leman Karaosmanoğlu'nun…

Gazeteci Emin Çölaşan'la 35 yıl önce yaptığı röportaja…

'Gazi' adlı kitabında yer veren Oğuz Akay'ı…

Saygıyla analım…

***

Fikriye Hanım, İstiklal Harbi zamanında Ankara'da Atatürk'ün yanında, Gazi Paşa'ya hizmet etmişti… Çankaya Köşkü'nde kalıyordu… O narin kızdan bir sabah kötü haber geldi… Tüberküloz'a yakalanmıştı… Atatürk, Latife Hanım'la evlenmeden önce Fikriye'yi, Siirt Milletvekili Mahmut Soydan'ın yanına verip, Almanya'da verem tedavisi için yolladı… Kızcağız Almanya'da hasret içinde bir an önce Ankara'ya dönmek istiyordu… Çünkü, Atatürk'ü seviyordu…

***

Bir sabah, senatoryumda Alman gazetelerine bakarken, bir haberin başlığı kalbini titretti… Gözlerine inanamadı… Gazi Paşası, Latife Hanım'la evlenmişti… Hemen ilk trene bilet aldırdı, Ankara için yola çıkıyordu…

***

Bundan sonrası çok acıklı…

Fikriye…

Ankara Garı'nda bir faytona binip, Çankaya Köşkü'nün kapısına geliyor…

Nöbetçiye…

'Bana yaveri çağır…' diyor…

O sırada Köşk'te…

Yaver olarak Kılıç Ali'nin yeğeni Muzaffer Kılıç var…

O, Fikriye'yi eskiden beri biliyor…

Bir de yeni başyaver olan Rüsuhi Bey var…

Rivayete göre…

Rüsuhi Bey, içeri girip, durumu arz etmiş…

Latife Hanım da Gazi Paşa'ya…

'Hayır, kabul edemezsin!' demiş…

Ardından Başyaver'e dönüp…

'Kov, gitsin…' emrini vermiş…

Başyaver n'apsın?

O da dönmüş Yaver Muzaffer Kılıç'a yapıştırmış emri:

'Git sen söyle ve kov!'

Yaver Muzaffer Kılıç'ın gözleri doluyor…

Titreyen sesiyle Başyavere şöyle diyor:

'Ben Fikriye Hanım'ı dünyada kovamam… İstiklal Harbi sırasında dört yıl burada hepimizin çorabını yamadı, çamaşırlarımızı yıkadı; her şeyimize baktı, ilgilendi… Sadece bizlerin değil, bütün Muhafız Alayı'nda ne kadar çorapsız, yırtık pırtık üniformalı asker varsa hepimizi o giydirdi… Ben bu nankörlüğü yapamam…'

Gelgelelim, o Rüsuhi Başyaver, Muzaffer'in amiri ya…

'Gidip sen kovacaksın!' diye emrini tekrarlıyor…

Bunun üzerine kapıya giden Muzaffer Kılıç Yaver…

'Maalesef içeri giremezsiniz hanımefendi!' diyor…

***

Fikriye anlıyor n'olduğunu...

Son bir kez Köşk'ün içine, merdivenlerine bakıyor ve…

Az ilerdeki faytona doğru yürüyor…

Kapıyı açıyor, içeri giriyor…

Atlar faytonu çekmeye başladığı sırada…

Tabancasını çıkartıp, kalbine dayıyor ve…

Tetiği çekiyor…

Fakat orada ölmüyor…

Hastaneye yetiştiriyorlar…

Doktorlar Latife'yi yaşamaya çalışırken…

Atatürk her şeyi öğreniyor…

Latife Hanım'dan rica ediyor:

'N'olur gidip bir bakıver, kızcağız ölüyor!'

Ama…

Latife Hanım, hastaneye gitmiyor…

Henüz 27 yaşındaki Fikriye…

Sabaha karşı son nefesini veriyor…

Nokta…

Sonsöz: 'Beni iki kadın çok sevdi; biri yalnız ben olduğum için, öteki mevkiim için… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…'