Ana kuzusu, baba kuzusuydu onlar…
Beş yavru…
Alevlerin kucağında son nefeslerini verdiler…
Aras Bulut henüz bir yaşındaydı…
Masal Işık iki…
Aslan Miraç üç…
Funda Peri dört…
Ve…
Fadime Nefes ise en büyükleriydi; o da beş yaşındaydı…
Artık yaşamıyorlar…
Baba cezaevinde…
Anne hurda toplayıp satıyor…
Hayatta böyle ayakta kalmaya çalışıyorlar…
İddiaya göre…
Anne Fadime hurda toplama çıkmış…
Yavrularına süt almak için (!)
Başlarını soktukları barakadan farksız evin kapısını…
Yavrularının üstüne kilitleyerek…
Sonra?
Sonrasını Türkiye gözyaşlarıyla takip etti…
***
Selçuk’taki cenazeye…
Acılı babayı kelepçemi getirdiler…
Adalet Bakanı…
Son anda müdahale edince kelepçeleri çıkardılar!
Biz böyleyiz işte…
***
Buraya kadar…
Son yılların en korkunç aile faciasının gözlerde ve belleklerde…
Bir ömür boyu kalacak…
O ana – baba…
Bundan sonra normal hayata ayak uydurabilirler mi?
Kuşkuluyum!
***
Böylesi korkunç olayları neden yaşıyoruz?
Neden hep yeni doğanlar…
Melek olup gidiyorlar?
Neden onların da “aydınlık ve sağlıklı” yarınları olmuyor?
Neden?
Doğduktan sonra hükümetin desteğine muhtaç oluyor?
***
Gerçekçi olalım…
Neden?
Bakamayacağımız çocukların…
Anne ve babası olmak için paralanıyoruz?
Gözümüzün önünde…
Elimizden, kolumuzdan kayıp giden canların…
Acısı önce kalbimizi…
Sonra belleğimizi kavururken…
Neden?
Bir kutu süt bile alamayacak “hal-i perişanlık” yaşarken…
Aklımızı kaçıracak kadar…
Bebek sahibi olmak için yanıp tutuşuyoruz?
O yavrucuklara sağlam bir gelecek sunabilecek miyiz?
O’nun bile farkında değiliz…
O zaman…
Neden bu ısrar?
***
Bu ısrarın (!) başlangıç takvimi…
Neredeyse 17-18 yıl öncesine gidiyor…
Hemen hemen ilk unutulmaz söylemlerinden biriydi…
Öncesi de vardı ama…
Takvimler 10 Ekim 2009’u gösterirken…
Başbakandı Recep Tayyip Erdoğan…
“Yaşlılık Konseyi”nin davetlisiydi…
Kürsüden şöyle seslendi Türkiye’ye:
“İş işten geçmeden her ailede en az 3 çocuk olmalı… Nüfusumuz ne kadar artarsa o kadar güçlü olacağız, bundan emin olun…”
İnanır mısınız?
O tarihlerde bu güzel ülkenin nüfusu “72 milyon”du…
Bugün, “86 milyon”a koşuyoruz…
***
Sayın Cumhurbaşkanının yıllar önceki şu sözleri ilginçtir:
“Derler ya, (Okullar olmasa milli eğitimi yönetmek ne kadar kolay olurdu…) Neye benziyor? Nüfus, çocuk olmazsa Türkiye'yi yönetmek ne kadar kolay… Yok, biz böyle demiyoruz... Biz diyoruz ki, olsun… Ne kadar nüfusumuz artarsa o kadar güçlü olacağız… Bunu böyle bilin… Hiç endişeniz olmasın…”
***
Bitiriyoruz…
Selçuk’taki büyük acı…
Türkiye’yi şoke etti…
Kilitli barakada beş masum yavru…
Baba cezaevinde…
Anne çöplerden hurda toplayıp satacak…
Beş yavrusuna süt getirecek…
Alın yazısı bu, deyip geçemeyiz…
Bunu yapamadığımız içindir ki…
Yeri gelmişken…
Bir siyasetçi de olsa…
CHP Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka’ya kulak vermek gerek:
“Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’a sesleniyorum: Çocukların Korunması ve Gelişiminin Sağlanması Programı adına 2025 yılı için ayrılan bütçe 41 milyar 2 milyon 548 bin lira... 2023 sonu itibarıyla 22 milyon 206 bin 34 olan çocuk sayısı ile hesaplandığında, bütçeden ayrılan pay çocuk başına yıllık 1.846 lira, aylık 153 lira 871 kuruş, günlük ise 5 lira... O beş lira çocukları korumuyor, bunu anlamak için daha kaç çocuk göz göre göre ölecek?”
Nokta…
Hamiş: Narin Cinayeti 90’ıncı gününe koşuyor… Davası yeni başladı, katil ya da katiller belirlenemedi… Mahkeme aralık ayına ertelendi…
Sonsöz: “Dünyada evlat gibi insanı kendisine çeken, hiçbir bağ yoktur… Ve sağlam çocuklar yetiştirmek, arızalı insanları düzeltmekten kolaydır… / Anonim…”