Biz…

Her söyleneni tersinden anlayan bir milletiz…

Bu konuda üstümüze yok…

Mesela…

'Arkadaş, ne manyak geceydi o yav!' deriz…

Nasıl çılgınca eğlendiğimizi, iyi vakit geçirdiğimizi…

Tek kelime ile özetleriz…

Mesela…

Çok kızdığımız birisine…

'Ne manyak adamsın sen?' deriz, gözümüzün üstüne yumruğu yeriz!

***

Aslında…

Manyaklığın tam karşılığı…

Ruhsal bozukluk…

Bizim mahallede buna 'delilik' deniyor…

Bu gibi kişiler…

Genelde toplumun 'geçerli' tayin ettiği…

Düşünceleri…

Değer yargılarını…

Davranış özelliklerini göstermezler…

Topluma aykırıdırlar…

Herkese bi'değişik bakarlar…

Dıştan görüntüsü normaldir, anlayamazsın…

Aramızda normal ruh halinde gezerler…

Bunlardan bıktığımız için…

Çoğu kez…

'Manyaklık parayla mı?' der, geçeriz…

***

Manyaklığın, zarif söyleniş biçimi ise…

'Sosyopat'

Kişilik bozukluğu olanların sosyal ortamda görülen hali…

Sosyopat'lar da kurallara uymakta zorluk çekerler…

Kanunları çiğnerler…

Kimselerin hakkına saygı duymazlar…

***

Manyaklığın ileri boyutu hep şiddet!

Kadına şiddet…

Çocuğa şiddet…

Erkeğe şiddet…

Hayvana şiddet…

Her yerden bir şiddet haberi geliyor…

Toplumsal şiddet neden artıyor?

Çünkü…

Ceza sistemi adil işlemiyor…

Adalet yetersiz kalıyor, suça eğilim artıyor…

Özellikle…

Kadınlara yönelik şiddet ve taciz / tecavüz suçlarında…

Arabuluculuk… Erteleme… Paraya çevirme… Tahrik indirimi…

Filan derken…

Suçu işleyenin yaptığı yanına kar kalıyor…

***

Dün iki haber düştü Türkiye'nin gündemine…

Görmemiş olabilirsiniz…

Biri, Konya'nın Selçuklu İlçesi'nden…

Kim olduğu belli değil…

Biri ya da birileri…

Bir evin 'Boncuk' arındaki kedisi, kapıyı açık bulup sokağa çıkıyor…

Manyağın biri…

Kediye işkence yapıyor…

Sonra da apartmanın bodrum katına bırakıyor…

Sopayla dövüyor, çenesini kırıyor…

Gözünün birini kör ediyor…

Yetmezmiş gibi; bi'de tutuyor…

Zavallı kedinin kanıyla…

Binanın yanındaki mermer çeşmeye…

Arapça, 'visal' diye yazıyor…

Visal, 'kavuşma' anlamına geliyor…

Artık, neye kavuşuyorsa bunu yaparak; Allah bilir!

O manyak hala kayıp; avuç içi kadar ilçede bulamadılar!

'Boncuk' ise…

Yaşarsa, ne ala…

***

İkinci ibretlik olay, Antalya'nın turistik Kemer ilçesinden…

İnşaat demircisi bir genç adam…

Norveçli turist kadına parkta tecavüz etmeye kalkıyor…

Mahalle ayağa kalkıyor, polis yetişiyor…

Polis gelinceye kadar da zanlıyı bi'güzel ıslatıyorlar…

Sonra da cezaevine…

İlk duruşmada; hakim sordu:

'Ne oldu anlat bakayım…'

Demirci ustasında hiç pişman hali yoktu…

Üstelik kendisini dövenlerden şikayetçiydi:

'Gece kulübünde tanıştım... Sürekli bana bakıyor ve gülümsüyordu... Bir parkta oturduk… Sigara ikram edince beni yanağımdan öptü... Ben de karşılık verdim... İngilizce bilmediğim için vücut diliyle anlaşıyorduk... Mahalleli beni dövmeye başladı… Polis kurtardı, karakola götürdü…'

Mahkeme başkanı sordu:

'Kadının seninle ilişkiye girmek istediğini nereden anladın?'

Sanık pişkin pişkin cevap verdi:

'Bana gece kulübünde sürekli bakıyor ve gülümsüyordu... Ben de ilişkiye girmek istediğini düşündüm…'

Hakim dayanamadı:

'Sen her gülümseyenle ilişkiye mi girmek istiyorsun? Demek ki, sana gülümsememek gerekiyor…'

Mahkeme duruşmayı erteledi, sanık hala cezaevinde…

***

Bitiriyoruz…

Aslında 'manyaklığı' daha ilk basamakta önlemenin yolu var…

Tanınmış bir psikiyatr şöyle diyor:

'Bir evin içinde nasıl konuşursanız sonuçlarına katlanırsınız… Duygularınızı, kızgınlığınızı, üzüntünüzü ifade ederken ne derseniz ve de ne yaparsanız, çocuk bunu papağan gibi öğrenir ve harfiyen uygular… Çocukları şiddete karşı korumak istiyorsak, önce anne babanın kendi iletişimlerini uygun hale getirmeleri gerekir…'

Yüzde 100 doğru…

Çünkü…

'Manyaklık bir yerden sonra karşılıklı ilişkiye dönüşüyor…'

Ve biz farkında değiliz…

Nokta…

Sonsöz: 'Dost acı söyleyen değildir; acıyı tatlı söyleyebilendir… / Hz. Mevlana…'