Latif Doğan'ı şiddetle kınıyorum. Çok kızdım, bir daha kınıyorum.
Tam da 'Barış Süreci' rüzgarlarının estiği, PKK'lıların gezdiği dağlarda
Enis Berberoğlu'nun tek başına piknik yaptığı, Mustafa Erdoğan'ın iki Vali arasında Şeref locasında oturduğu(Eşbaşkan'ın kardeşi) ,
İstanbul'da içi yolcu dolu Belediye Otobüsünün Molotof bombası atılarak yakılmasının haftasına Çankaya'daki Abdullah'ın 'Çok iyi şeyler oluyor' dediği, Akil İnsanların Cani Öcalan tarafından belirlendiğinin BDP tarafından açıklandığı bir anda, nasıl 'Küstüm' adlı bir türküyü söylersin efendi!
Senin yüzünden canıma/Damarımdaki kanıma/Kur-anıma Kitabıma/Küstüm.
Ekmeğimin tuzu olsan/Kaderimde yazı olsan/Padişahın kızı olsan/Küstüm
Ahmet Türk'ün Avrupa'da 'PKK'yı Terör örgütleri listesinden çıkarın' dediği,
Mehmet Metiner'in 'Kürdistan'ı kurmak için PKK silahlı mücadele yapabilir' dediği, Akil Baskın Oran'ın, 'Ulus Devlet başımızın belasıdır' dediği,
Türkiyeli Milliyetsiz Eşbaşkan'ın kendi milletvekillerini ikna etmek için yeminler ettiği, Ampul ile Kandil aşkının nikah töreni hazırlıklarının tamamlandığı bir anda,
'Küstüm' isimli bu türküyü niye söyledin be efendi? Hem de damardan!
Ah be Latif, türküyü bir söyledin olan oldu, Eşbaşkan küstü!
Hem de eski dostu, arkadaşı işadamı Mesut Toprak'a küstü.
Mesut Toprak, İstanbul Belediyesinden inşaat ruhsatı aldı, kuleleri dikti. Kendisine inşaat ruhsatı verenler ve arkadaşı Erdoğan onu tebrik etti. Kuleler öyle saklanacak kadar ufak-tefek binalar da değillerdi. Aradan çok zaman geçti, bir gün Erdoğan onu Dolmabahçe Sarayına çağırdı ve;
'Bak Mesut, sen mesut olabilirsin ama ben değilim. Laf aldı yürüdü. İstanbul'un siluetini senin binaların perişan etmiş, bu nasıl olurmuş, falan-filan. Nankör bu insanlar kardeşim. İstanbul'un her tarafına seninkinden daha büyük kuleler diktim, kimsenin çıtı çıkmadı. Ama seninkiler battı bunlara yahu! Tıraşla bu binaları da, kurtulalım şu edepsizlerin dilinden' dedi.
Mesut Toprak, saraydan çıktıktan sonra, elindeki ruhsatlara- oturma raporlarına baktı ve basına bir açıklama yaptı;
'Benim her türlü ruhsatım var. Hem de Belediye'den aldım. Her işim yasal.
Başbakan benimle niçin küstü anlayamadım. Tıraşla diyor, ben berber miyim? Koskoca kuleler nasıl tıraşlanır? İzin verirken akılları neredeydi' dedi ve kolunda Latif Doğan, dilinde Küstüm türküsü yürüdü gitti…'
Not: 1994 yılından beri yani tam tamına 20 (YİRMİ) yıldır İstanbul'u Tayyip Erdoğan ve onun adamları yönetiyor. Burada pişenler, sırasıyla Milletvekili-Bakan yapılıyorlar. Tüm Türkiye'de yaygın kanaat şudur; İstanbul'da Erdoğan'dan habersiz tek taş oynatılmaz, imar değişikliği için tek çizgi çizilmez.
Eşbaşkan Erdoğan küsmekte ne kadar haklı değil mi?
Ben de, bu kuleleri Erdoğan'dan saklayanlara küstüm ve türkümü yazdım;
Damına-mamına, binasına-minasına küstüm, küstüm.
Kadir bilenine- bilmeyen topbaş'ına küstüm, küstüm.
Kulesine-mulesine, siluetine-miluetine küstüm- küstüm.
Sarayına bile küstüm, daha da gitmem kuleye-muleye, küstüm.
Bir hakikatli dostum Apo kaldı, gerisi yalan, Mesut'a da küstüm…