AKP'yi kuran dar kadroyu, bu kadronun yetiştirilme tarzlarını, arkalarındaki cemaat ve tarikatların hedeflerini çok iyi bildiğimiz için, AKP İktidara geldiğinden bu yana devamlı olarak insanları uyarmaya çalıştık.
Yaşamları boyunca belirlenmiş bazı dogmaların kendilerine zorla ezberletildiği, tek Reise- tek adama şartsız ve tümüyle itaat etmenin öğretildiği, aklın ve bilimin çok arka plana atıldığı, kendisine öğretilenlerin mutlak doğru sayıldığı bir ortamda yetişen insanlarla uygar bir tartışma yapılamayacağını, fikirlerin medeni bir şekilde çarpıştırılıp, doğrunun aranamayacağını anlatmaya çalıştık.
Böyle bir anlayıştan demokrasi-insan haklarına saygı-özgür ve uygar bir yaşam beklenmemesi gerektiğini, bunu beklemenin içi boş bir hayal olduğunu yazdık durduk!
Böyle bir anlayıştan demokrasi-insan haklarına saygı-özgür ve uygar bir yaşam beklenmemesi gerektiğini, bunu beklemenin içi boş bir hayal olduğunu yazdık durduk!
'Vatan' denen kutsalın, anlamsız bir arazi parçası olmadığını, 'Millet' denen birlikteliğin sadece maddi beklentiler için kurulmadığını, güçlü bir
'Türk Devletinin-Türk Ordusunun' varlığının, içinde bulunduğumuz
zor coğrafyada yaşayabilmemiz için olmazsa olmaz şartı olduğunu söyledik.
Büyük Atatürk'ün tüm bunları görerek Türkiye Cumhuriyetini-Türk Devletini kurduğunu ve bizi bir arada tutacak formülün 'Ne Mutlu Türk Olana' değil,
'NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE' ilkesi olduğunu bilerek söylediğini defalarca anlatmaya çalıştık. Bu yüzden bazı dostlar tarafından yanlış anlaşılıp, çok ağır yazmakla, bu sert üslubun bize yakışmadığı eleştirilerine maruz kaldık!
'Türk Devletinin-Türk Ordusunun' varlığının, içinde bulunduğumuz
zor coğrafyada yaşayabilmemiz için olmazsa olmaz şartı olduğunu söyledik.
Büyük Atatürk'ün tüm bunları görerek Türkiye Cumhuriyetini-Türk Devletini kurduğunu ve bizi bir arada tutacak formülün 'Ne Mutlu Türk Olana' değil,
'NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE' ilkesi olduğunu bilerek söylediğini defalarca anlatmaya çalıştık. Bu yüzden bazı dostlar tarafından yanlış anlaşılıp, çok ağır yazmakla, bu sert üslubun bize yakışmadığı eleştirilerine maruz kaldık!
Bizim yıllardır anlatmaya çalıştığımızı fakat medyanın tamamına yakınının karşı propagandası sebebiyle anlatamadığımızı, gençler birkaç gün içinde hem bizlere, hem de dünyaya anlattılar. Hem de kafalardan hiç çıkmamacasına anlattılar. Tabii ki bu anlatımda da AKP Genel Başkanının ve sözcülerinin kaba-uzlaşmaz konuşmaları yardımcı oldu.
Erdoğan'ın, 'onlar yüz toplarsa, biz milyon toplarız' ve 'evdeki yüzde elliyi zor tutuyorum', 'anladığınız dilden konuşuruz' şeklindeki suç oluşturan,
Türk Milletini bölme amaçlı ve aklı başında hiçbir Başbakan'ın söylemeyeceği konuşmalarından sonra Erdoğan'ın sözcüsü Hüseyin Çelik; 'Birileri istiyor diye Başbakan kelle vermez' dedi.
Türk Milletini bölme amaçlı ve aklı başında hiçbir Başbakan'ın söylemeyeceği konuşmalarından sonra Erdoğan'ın sözcüsü Hüseyin Çelik; 'Birileri istiyor diye Başbakan kelle vermez' dedi.
Bunların jargonunda, başarısız yöneticiyi görevden almak, 'Kelle Vermek' anlamına kullanılır.
Doğru işleyen ve 'Biat' etmeyen beyinlere düşman oldukları için, hedefleri hep kafadır. Menemen'deki gibi, 31 Mart Vakasında olduğu gibi 'Kelle Almak' bunların geçmişlerinde vardır.
Erdoğan'ın aziz şehitlerimize 'Kelle' demesinin sebebi de budur.
Doğru işleyen ve 'Biat' etmeyen beyinlere düşman oldukları için, hedefleri hep kafadır. Menemen'deki gibi, 31 Mart Vakasında olduğu gibi 'Kelle Almak' bunların geçmişlerinde vardır.
Erdoğan'ın aziz şehitlerimize 'Kelle' demesinin sebebi de budur.
Erdoğan, Türkiye'yi süratle bir iç savaşa götürmektedir. Ülkenin her yerindeki hak arama ve özgürlük eylemlerine karşıt olarak Ankara ve İstanbul'da miting düzenlemesi emrini vermesi bu sebeptendir. Bir taraftan Taksim'deki gençlerin arasına ellerinde Öcalan posteri olan PKK militanlarını sokmaya çalışıp,
'Bakın bunlar PKK'lı' diye, Taksim eylemlerini karalamaya çalışmakta, diğer taraftan Güneydoğu Bölgemizde PKK'nın yaptığı eylemlere katılanlara Polis koruması vermektedir.
'Bakın bunlar PKK'lı' diye, Taksim eylemlerini karalamaya çalışmakta, diğer taraftan Güneydoğu Bölgemizde PKK'nın yaptığı eylemlere katılanlara Polis koruması vermektedir.
Tekrar ediyorum; Erdoğan ateşle oynamaktadır. İstanbul-İzmir-Ankara'da-Rize'de gençleri sopalarla döven Polis, Şırnak'ta PKK'lıları korumak için kullanılmaktadır.
Cani Öcalan;
Barzani'ye yazdığı mektupta, 'Sizi sadece Güney Kürdistan'ın değil, 4 parça olan Kürdistan'ın tamamının lideri olarak görüyorum' demektedir.
Bu 4 parça nereleridir? 4 parçanın içinde Türkiye'nin güneyi var mıdır?
MİT, Öcalan'ın postacılığını yaptığına göre, bu mektuptan haberi olmaması mümkün müdür? Yalnızca böyle bir mektubun yazılmasına ve Barzani'nin eline ulaşmasına izin veren MİT Müsteşarının gideceği tek yer, 'Yüce Divandır.'
Eylem yapan gençlere 'Vandal' nitelendirmesini yakıştıran Erdoğan, 54 Bin insanımızın ölümüne sebep olan bu caniye karşı niçin sessiz kalmaktadır? Aralarındaki anlaşma nedir?
Barzani'ye yazdığı mektupta, 'Sizi sadece Güney Kürdistan'ın değil, 4 parça olan Kürdistan'ın tamamının lideri olarak görüyorum' demektedir.
Bu 4 parça nereleridir? 4 parçanın içinde Türkiye'nin güneyi var mıdır?
MİT, Öcalan'ın postacılığını yaptığına göre, bu mektuptan haberi olmaması mümkün müdür? Yalnızca böyle bir mektubun yazılmasına ve Barzani'nin eline ulaşmasına izin veren MİT Müsteşarının gideceği tek yer, 'Yüce Divandır.'
Eylem yapan gençlere 'Vandal' nitelendirmesini yakıştıran Erdoğan, 54 Bin insanımızın ölümüne sebep olan bu caniye karşı niçin sessiz kalmaktadır? Aralarındaki anlaşma nedir?
Değerli Okurlar;
11 yıldır bu sepetlerin ciğerlerine kadar her yerlerini, kafalarının arkalarındakini bile tanıdık. Yalnız bunları mı? Muhalefet Liderlerinin çapsızlığını da anladık…
Gençlerin başlattığı toplumsal muhalefeti anlayamayan ve siyasete aktaramayanlar, kurtarıcı olarak Cumhurbaşkanı Gül'e koşarak gittiler ve kendilerinin toplamaları gereken primi ona armağan ettiler!
11 yıldır bu sepetlerin ciğerlerine kadar her yerlerini, kafalarının arkalarındakini bile tanıdık. Yalnız bunları mı? Muhalefet Liderlerinin çapsızlığını da anladık…
Gençlerin başlattığı toplumsal muhalefeti anlayamayan ve siyasete aktaramayanlar, kurtarıcı olarak Cumhurbaşkanı Gül'e koşarak gittiler ve kendilerinin toplamaları gereken primi ona armağan ettiler!
Türk gençlerinin başlattığı bu özgürlük-uygarlık ve demokrasi selinin önünde ne AKP iktidarı, ne de ona payanda olmaktan başka bir işe yaramayan çağdışı muhalefet partilerinin yönetici takımı duramayacaktır. Toplumsal muhalefeti başlatan ve sürdüren gençler bundan böyle bizlerin yani tüm Türk Milletinin koruması altındadırlar. Erdoğan ve danışmanları bunu çok iyi anlamalı ve devlet gücünü, kendi vatandaşına karşı kullanma çılgınlığı yoluna gitmemelidir…