AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, dürüst-namuslu bir insandır. Söyleyeceği sözü iyice araştırıp, doğruluğuna kanaat getirdikten sonra açıklayan bir bilim ve siyaset adamıdır.
Kurtulmuş, şimdiki Genel Başkanı Erdoğan ve arkadaşları için
'Bunlar Harun olmaya geldiler ama Karun oldular' demişti. Söyledikleri doğru olmalı ki, Erdoğan da onu partisine aldı ve yardımcısı yaptı.
Bu girişi, Erdoğan'ın televizyon canlı yayınında 'Ben de işkence gördüm' dediğini izleyince yazdım.
Erdoğan ne zaman ve nasıl işkence çekmiş, bu işkencelerin sonucu mu
Karun olmaya karar vermiş, araştırdım ve sizlerle paylaşmak istedim.
*RTE, 1989 Yerel Seçimlerinde Beyoğlu Belediye Başkan Adayı idi. Erdoğan seçimi kaybedince İlçe Seçim Kurulu Hakimi Nazmi Özcan'a 'Siz sarhoşsunuz' demiş ve kendini kaybedip, ağır küfürlerle hakaret etmişti.
Hakim suç duyurusunda bulununca, RTE tutuklandı ve Bayrampaşa Cezaevine kondu. İlk duruşmaya kadar cezaevinde kaldı. Bu, RTE'nin hapishane hayatı ile ilk tanışmasıydı.
-Görevli Hakime hakaret etme özgürlüğü elinden alınan RTE'ye yapılan bir işkencedir!
*1991 yılında Refah Partisi İstanbul Milletvekili Adayı oldu. Milletvekili oldu. Fakat o zaman yürürlükte olan 'tercih sistemi' sebebiyle arkadaşı Mustafa Baş 'tercihli oyla' onu geçti. Yüksek Seçim Kurulu RTE'nin Milletvekilliğini iptal etti. RTE ve adamları Mustafa Baş'ı istifa ettirmek için çok aradılar ama onu bir türlü bulamadılar.
-Refah Partililerin RTE'yi değil de, Mustafa Baş'ı tercih etmeleri tam bir işkencedir!
*RTE, Aralık 1997 de, eşinin memleketi olan Siirt'ten davet aldı ve orada gaza gelip okuduğu şiir ve yaptığı konuşma nedeniyle Türk Ceza Kanununun
312. Maddesini ihlal ettiğinden dolayı 10 ay hapse mahkûm oldu.
-RTE; Erdek-Karamürsel-Çorlu-Akyazı-Pınarhisar Cezaevleri arasında seçim yapmakta çok zorlandı. Pınarhisar Cezaevi seçildi. RTE'nin kalacağı yer ve duvarlar halı ile kaplandı. Buzdolabı- çeşitli televizyonlar-modern fırın-çamaşır makineleri ve bol-bol yiyecek içecek depo edildi.
-4 ay'da 30 binden fazla ziyaretçi(günde 250 kişi) ağırlamak bir işkencedir.
-Hapiste, haftada iki gün İngilizce dersi almak ve öğrenememek gerçekten bir işkencedir.
-
4 ay'da 13 binden fazla mektubu(günde 108 mektup) kendi el yazısı ile yazmak, önemli bir işkencedir.
-Cezaevinde öldürülme korkusuyla yaşamak, fare tıkırtılarını bile suikastçı sanıp korkmak, işkencedir.
*Orman alanındaki kaçak konuttan, helikopter pisti olan havuzlu villalara taşınmak, işkencedir.
*Amatör kulüplerde top oynayıp sucuk satmaktan, dünyanın en zengin
8. Siyasetçisi haline gelmek büyük bir işkencedir.

*Kemal Unakıtan'dan-Kürşat Tüzmen'e, Zahit Akman'dan-Zekeriya Karaman'a kadar olan zinciri yönetmek ve bu dostların sıkıntıları ile baş edebilmek ciddi bir işkencedir.
*Hem kendi çocuklarının hem de bakan çocuklarının geleceklerini kollayıp- korumak, onları kimseye muhtaç olmayacak, aksine vakıflar kurarak garip-gureba'ya yardım edecek seviyeye getirmek çok ağır bir işkencedir.
*Mücahit olmaktan, müteahhit olmaya, oradan da her şeye müsait olmaya varan bir çizgide görev yapmak bir işkencedir.

*'İman Ya Rabbi' denilen durumdan, 'İmar Ya Rabbi' durumuna gelmek bir işkencedir.
*Tek Devlet-Tek Millet-Tek Bayrak-Tek Dil' deyip İmralı-Kandil-Oslo üçgeninde malzeme olmak tam bir işkencedir.
*Türkiye ve Ortadoğu'da 'İslam'ın Önderi' rolüne soyunup, fakir- fukara garip-gurebanın sadaka paralarını dolandıran hırsızlara kucak açmak, bir işkencedir.
Gördünüz işte, bu kadar işkenceye can mı dayanır?
Yazar Eren Erdem kendisini mahkemeye veren Erdoğan'a şöyle sesleniyor;
'Allah'a iman edip, kapitalizm ile amel eden,
Allah ve Resulü'nün savaş açtığı ribaya(faize) abdest aldıran,
Küfrün öncülerini tütsüleyen bir nesil yetiştiriyorsunuz.'
İnandığını söyleyememek, inandığı gibi yaşayamamak, ömrü boyunca takiye de
bulunarak yaşamak, işkencelerin en büyüğüdür.