Aslında ölümsüz bir şairin…

Ve…

Yine O'na ait…

Kendisi gibi 'ölümsüz' bir şiirin…

Sadece…

Dört kelimesi…

Yıllarca unutulmayacak bir sergiye…

Nasıl 'isim babası' olur?

Zor soru…

Tabii, o sergiyi gezmediyseniz…

Ancaaak…

Gönül aşkıyla adımlarınızın izini bıraktıysanız o sergiye…

Ve dahi…

Gönül gözüyle kalbinize hapsettiyseniz…

O'nun her biri çok özel fotoğraflarını…

El yazması mektuplarını…

Her biri san'at eseri bastonlarını…

Elinden düşürmediği sigarasının paketlerini…

Bizzat cephede çizdiği savaş planlarını…

Dokunamasanız bile…

Bugün çekilmiş gibi capcanlı siyah-beyaz fotoğraflarını…

Kahvesini yudumladığı fincanlarını…

Kravatlarını…

Özel yazışmalarının aslını…

Madalyalarını…

En kritik anlarda çektiği telgrafları…

Anacığı Zübeyde Hanım'ın yazdığı tek mektubu…

Kapak olduğu TİME dergisinin orijinallerini…

Sigara tabakalarını…

Her biri san'at eseri kol düğmelerini…

Taaa 'bir asır önce' kullanılan…

Cumhuriyet ve Atatürk için üretilmiş 'en özel' objeler…

Bir rüya gibi karşınızda…

Elinizi süremiyorsunuz ama…

Her birini kalbinizde hissediyorsunuz…

İşte…

O zaman hak vereceksiniz…

İzmir 'Folkart Gallery' deki unutulmaz…

'Mustafa Kemal Atatürk Sergisi'nin adının…

Neden?

'Karanlıkta Akan Bir Yıldız' olduğunu…

***

Nazım Hikmet'in…

Tamamını…

Üç ayrı cezaevinde tamamladığı…

'Kurtuluş Savaşı Destanı'nın son satırlarını hatırlayın:

Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu… / Ve yıldızlar öyle ışıltılı öyle ferahtılar ki… / Sayak kalpaklı adam… / Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden… / Güzel, rahat günlere inanıyordu… Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında… / Birdenbire beş adım sağında onu gördü… / Paşalar onun arkasındaydılar… / O, saati sordu… / Paşalar 'üç' dediler… / Sarışın bir kurda benziyordu… Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı… / Yürüdü uçurumun kenarına kadar, eğildi durdu… / Bıraksalar ince uzun bacakları üstünde yaylanarak… / Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak… / Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı…

***

İzmirliler ve Egeliler…

Bu efsane serginin…

Dayanılmaz gururunu kalbinizde saklarken…

Çocuklarınız, torunlarınız…

Bilsinler ki…

'Folkart' imzasının tek hedefi vardı:

Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlanırken…

Kurucu liderimiz…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e milletçe duyduğumuz minneti göstermek…

Sessiz ama içten bir saygı duruşuyla…

Atamız'ın ve dahi…

Cumhuriyet'imizin 'eşsiz değeri' konusunda…

'Al kalbim senin olsun…' diyerek…

Yıllarca unutulmayacak bir farkındalık yaratmak…

***

Çok özel bi'ayrıntıyı bilmek hakkınız…

Bu sergi…

Tam yedi yıllık bir hazırlığın ürünüdür…

Birbirinden nadide…

'A'dan Z'ye' Ulu Önder'in elini değdirdiği her şey…

İşte o sergide sizi bekliyor…

Şaşıracaksınız…

Atatürk'ün bizzat imzaladığı ve hediye ettiği fotoğraflar bile var…

Sadece ilk gün…

O serginin efsunlu havasından…

'2000'e yakın' ziyaretçi etkilenmiş…

Bu bile…

İzmir'e özel bir Türkiye rekordur…

***

Folkart'ın…

İzmir'deki 'Karanlıkta Akan Yıldız' sergisi…

Cumhuriyet'in…

100'üncü yaşını doldurduğu gün kapılarını açtı…

O gün…

Yıldız tarihi; '29 Ekim 2023' olarak kayda girmişti…

Bu eşsiz sergi…

Son kez 31 Mart 2024 Pazar günü gezilecek…

Minik bir aradan sonra…

Eşi, benzeri olmayan o sergi…

Önce Ankara'da…

Ardından da İstanbul'da gala yapacak…

Bu ne demek?

Şu demek…

Artık, Türkiye'nin gözbebeği İzmir…

Başta, Ankara ve İstanbul olmak üzere…

Türkiye'nin çeşitli kentlerine…

Biraz esprili olacak ama…

'Folkart imzasıyla sergi ihraç eder hale geldi…'

Bu da 'özel' bir gurur…

Nokta…

Hamiş: 'Kuvayi Milliye Destanı' adını taşıyan manzum eser, Nazım Hikmet'in Kurtuluş Savaşı'nı anlattığı destan… 1939'da yazmaya başladı; 1941'de tamamladı... Nazım, yazıldığı yer ve tarihleri eserinin sonunda '939 İstanbul Tevkifhanesi, 940 Çankırı Hapisanesi, 941 Bursa Hapisanesi' şeklinde not etmişti…

Sonsöz: 1930'yu yılların ortaları… Bir temsil sonrası sanatçılar Çankaya'ya davet edilirler… Veda zamanı geldiğinde sanatçılara Atatürk'ün elini öperek veda etmeleri söyleyince Gazi Paşa itiraz eder: 'Hayır, sanatkar el öpmez, sanatkarın eli öpülür…'