AKP'nin tek başına iktidara geldiği 2002 Genel Seçimlerinden önce Erdoğan ve Baykal, birlikte Uğur Dündar'a konuk olmuşlar ve canlı yayında, Türk Milletinin huzurunda Milletvekili Dokunulmazlığı için söz vermişlerdi; 'KALDIRACAĞIZ.'
'Cinci Hocaya' göre ise gerçek niyetleri şöyleydi;
Baykal;
'Bu adamın her yeri çöplü, bu hiçbir şeyi kaldıramaz. Ama bu seçimde
'Merkez Sağ'ı' ve 'Merkez Sol'u' beraberce yok edersek, ben bu acemiyi nasılsa siyaset sahnesinden kaldırırım, Türkiye bana kalır!'

Erdoğan;
'
Türk Milleti balık hafızalıdır. Değil söz vermek, yemin versem-ant içsem
ne olur? Dar-ül Harp'ta yalan söylemek mubah değil mi? Ben nasıl kaldırırım?
Her tarafım dosya ile doldu. Bu serveti nerden buldun deseler, İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki imar değişikliklerini inceleseler, Kanal 7'yi nasıl kurduğumu bir araştırsınlar, iki defa girdiğim hapse, üçüncü defa girerim ki bu benim sonum olur. Al Kapon'u bile mali yönden yıkmadılar mı?
Kim gücü yetiyorsa kaldırsın, ben kaldıramam arkadaş!'
Seçimlerden sonra, Erdoğan Türk Milletine verdiği sözü tümden unuttu ama kendi kafasında ekmek kırarak, fakirlere dağıtmayı unutmadı.
Oh, böyle yapınca vicdanı da rahatlamıştı!
Baykal ise, Erdoğan'ı küçümsediğinden, onun Milletvekili olması için yapılan usulsüzlüklere göz yumdu, ortak oldu ve Erdoğan'ı Milletvekili yapıp, Başbakanlık koltuğuna oturttu.
Erdoğan Başbakan olduktan sonra, duymaktan en fazla nefret ettiği kelime
'Milletvekili Dokunulmazlığı' oldu. Dokunulmazlıkların kaldırılmasından
daha da söz etmedi. Baykal ise kaldırılması için ısrar ediyordu. Bir toplantıda kelimesi kelimesine aynen şunları söyledi;
' Ya size ne kardeşim, benimkini kaldıracaksın. Sen kendininkini kaldırma. Benimkini kaldır. Kaldırmam diyor. Niye kaldırmıyor? E, seninkini kaldırırsam, benimkini de kaldırmam gerekir diye korkuyor. E, sen de kaldır!..'
Baykal, kaldırma konusunda fazla konuşmaya başlayınca, medyaya bir kaset sızdırıldı.
CHP içinde kimsenin güç yetiştiremediği koskoca Baykal'ı bir küçücük kaset kaldırdı, kenara koydu. Tabii ki kasetçi lavuklar bulunmadı!
Aradan yıllar geçti, geldik 2013 yılı önlerine. Eşbaşkan Erdoğan, içerde-dışarıda zor duruma kalınca, Oslo'da gizli-gizli görüştüğü Kürtçü-Bölücü BDP'lilerin dokunulmazlıklarını kaldırmaktan söz etmeye başladı;
'Bakın uslu durun, acele etmeyin, istediklerinizi teker-teker yapıyoruz. Hepsi birden olmaz. Uslu durmaz ve beni 'Başkan' seçmezseniz, ben de sizinkileri kaldırırım' misali, tehdide başladı.
İşin doğrusunu biz anlatalım da, 'enayi' yerine konulmak istenen akıllı-uyanık Yüce Türk Milleti kendi kararını kendisi versin!..
Erdoğan, İKİ sebepten dokunulmazlıkları kaldıramaz;
1) 1982 Anayasasında, dokunulmazlıkları kaldırma oylaması 'AÇIK OY' ile yapılır diye yazıyordu. Gerekçesi ise, halkın kendisini temsil eden vekillerinin
'Anayasa değişikliği' gibi çok önemli bir konuda, nasıl oy kullandıklarını bilmesi, kuralı idi. Fakat 1986 yılında Kenan Evren'in adamı Turgut Özal, Darbecilerin koyduğu 'Siyasi Yasakların' devam etmesi ve kimin hangi oyu kullandığının bilinmemesi için 'KAPALI OY' şartını getirdi.
1950 den bu yana yapılan seçimler incelendiğinde her dönem, TBMM'deki partilerde en az 150 tane Doğu ve Güneydoğu kökenli milletvekili görürsünüz.
Bu milletvekillerin çoğunluğu, toprak ağası ve çok sayıda köy sahibi ağa ve aşiret reislerinden oluşur.(BDP'li milletvekilleri gibi)
Her birinin, davası-düşmanı-kanlısı-rakibi vardır. Bu vekiller, dokunulmazlıkların kalkması için oy kullanmadıkları gibi, etkileyebilecekleri vekillere de 'kaldırmak' yönünde oy kullandırmazlar.
Bir de her partide, Genel Başkanın yalakaları vardır. Şimdiye kadar dokunulmazlık dosyası olmayan Genel Başkan gelmediğine göre, bunlar hemen kulis çalışmasına girerler ve 'Kaldırmayın, hedef Genel Başkanımızdır. Kaldırırsanız, olan Genel Başkanımıza olur ve onun başına iner' derler ve etkili olurlar!..
Kapalı oylama olduğu ve kimin ne yönde oy kullandığı bilinmediğinden herkes
dışarıda 'Dokunulmazlıklar kalksın' der, ama dokunulmazlıklar meclisteki kapalı oy sonrası bir türlü kalkmaz. Kalkması isteniyorsa, tekrardan 'AÇIK OY' kuralı konmalıdır. Kapalı oy olduğu müddetçe, bilin ki Erdoğan samimi değildir ve hiçbir şeyi kaldıramaz…
2) Başta Erdoğan olmak üzere, çok sayıda AKP'li Bakan-Milletvekili ve yöneticinin kalpazanlıktan- ihaleye fesat karıştırmaya kadar varan ağır dosyaları vardır. Sizin gönlünüz şuna rıza gösterir mi;
Sen; Obama'nın Eşbaşkanı- Gülbettin Hikmetyar- Yasin El Kadı- Brunei Sultanı- Suudi Kralı-Katar Şeyh-Halid Meşal-Barzani-Firavun Mursi'nin dostu ol. Kaddafi'den 'İnsan Hakları' ödülü- Musevilerden 'Cesaret' ödülü al.
Ayağını yere hızla bastığında dünyayı titret, televizyon dizilerine ayar çek, koskoca iş adamları ve holding sahipleri önünde dörtayak dursunlar.
Her konuşmanda Bülent abin hüngür-hüngür ağlasın, e sonra garip bir mübaşir seni; 'Sanık Recep Tayyip Erdoğan' diye çağırsın.
Böyle densizlik olur mu yahu!
Mahkemelerdeki Hakimleri görevden alsak, Adalet Bakanlığından HSYK' da görevlendirdiğimiz arkadaşlar Eşbaşkanı yargılasalar, yine olmaz kardeşim.
Ne olur ne olmaz, Hakîm milletine güvenilir mi?
İşte bu sebeplerden dokunulmazlık kalkmaz, kalkamaz.
Fakat Türk Milleti isterse, kendi içinden çıkacak bir 'Vatan evladına' öyle bir yetki verir ki, o yetkiyi alan helal süt emmiş biri ise, dünyayı yerinden kaldırır dokunulmazlıklar ne ki?...