29 Ocak 1923'te evlendiler; 5 Ağustos 1925'te boşandılar…

Atatürk'le İzmirli Latife Uşaklıgil…

Bir yastığa baş koymaya karar verdiklerinde…

Gazi 42, Latife Hanım 25 yaşındaydı…

Tam 1000 gün evli kaldılar…

Mustafa Kemal 57 yaşında aramızdan ayrıldı, Latife Hanım 77 yıl yaşadı…

Büyük kurtarıcı bir daha hiç evlenmedi…

Peki; 'Neden boşandılar?'

O günlerden bugünlere taşınıp gelen söylentileri…

Bi'kenara bırakırsak…

Zaten 'gerçek nedeni' bilmek imkansız gibi bi'şi…

***

Latife Hanım'ın tuttuğu bi'miktar 'günlük' var…

Ancak…

Latife Hanım'ın akrabaları ile…

Tarih Kurumu'nun yaptığı anlaşma sonucu o 'anılar' da…

Sonsuzluğu kadar…

Karanlıkta kalacak…

Ancak…

Latife Hanım'ın bizzat anlattığı 'yaşanmış' bir olay var ki…

Taaa bugünlere kadar…

Gerçek bir 'ibretlik' öykü olarak yaşıyor ve yaşatılıyor…

Üstelik İzmir'de geçiyor…

Latife Hanım, o İzmir gecesini şöyle anlatıyor:

***

'Evli bulunduğumuz sıralarda idi… İzmir'deydik… Doktorların tavsiyeleri gereği asude (üzüntü ve sıkıntılardan uzak) bir hayat geçirmesi gerekiyordu… Bu tavsiyelere ancak birkaç gün uyabildi… Hiç uyuyamadığı bir gece, saat 02.00'de…

'Latife, şimdi atlı tramvaya binmek istiyorum… Haber ver… Hep birlikte gidelim…' dedi…

O saatte bir tramvay bulmanın imkansızlığını Atatürk'e anlatmak mümkündü; fakat bu arzusunun yerine gelmemiş olması O'nu belki de üzecekti…

Az sonra tramvay hareket etti…

Yaşlı sürücü atları sürekli kamçılıyordu…

Atatürk dayanamadı, sordu:

'Sen atları kamçı ile mi idare edersin?'

Sürücü, vazifesinin ehli bir adam tavrıyla karşılık verdi:

'Tabii Paşam… Kamçısız idare edilir mi?'

Atatürk dayanamadı; sordu: 'Neden idare edilmesin?'

Sürücü, 'Biz görmedik!' deyince, Atatürk yerinden fırladı:

'Durdur tramvayı! Geç kenara, ben kamçısız da idare ederim bu atları…'

Tramvaycı derhal yerini terk etti…

Atatürk bir hamlede sürücünün yerine geçti; dizginleri eline aldı…

Kamçıyı havada şaklatarak, atları sürmeye başladı…

Şaşılacak bi'şey; atlar daha hızlı gidiyordu…

Arabacıya dönerek, sordu:

'Nasıl, idare edebiliyor muyum?'

Arabacı, biraz mahcup karşılık verdi:

'Benden daha güzel idare ediyorsunuz Paşam…'

Gazi Paşa'nın verdiği karşılık, ders gibiydi:

'Ben de senin gibi idareciyim… Ben de yüzlerce, binlerce, on binlerce insanı idare ettim… Onları ölüme giden yola seve seve sevk ettim… Fakat bir tanesine kamçı kullanmadım…'

Dayanamadım, Atatürk'e…

'Paşam, dedim; ben de biletçi olsam…'

Atatürk yüzünü ciddileştirerek karşılık verdi:

'Çok güzel olur, biletleri çaldırmazsın…'

Ardından da ilave etti:

'Kamçısız tramvay idare ediyorum… Beni fazla konuşturma…'

Atatürk, bunu birine ya da birilerine ders vermek için yapmıştı…

Fakat kime?

Bilmiyorum…

***

Sizce, bu anıdan nasıl bir 'ders' çıkarmalıyız?

Sonsöz: 'Beni övme sözlerini bırakınız, gelecek için neler yapacağız, onları söyleyiniz… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…'