Size sesleniyorum, ’“İyilik yapan iyilik bulur’” diyen atalarımız. Sizin devriniz çoktan kapandı. ’“İyilikten maraz doğar’” diyenlere inanıyoruz artık ve maalesef onlar haklı çıkıyor. ’¶
Bir çocuk tanımıştım. İlkokul 5’’teydi. Sınıfının en çalışkanı, en efendisiydi. Bir gün, kötü bir öğretmen, yere atılmış kağıt parçası için can arkadaşını tokatlamaya kalktı. ’“Ben attım o kağıdı yere’” diye öne çıktı. Öğretmen, ’“Demek suçluyu korumaya kalkarsın ha’” deyip ilk tokadı ona, diğerini de arkadaşına aşketti. Oysa kağıt atılmamış, sıranın altından düşmüştü. Suç neydi, ceza kimeydi?Yanağında ve yüreğinde bir sızıyla kala kaldı olduğu yerde ve hafızamda’…
Yıllar sonra, başarı haberleri geldi hep. İyi bir yönetici olmuş. Hatta uzak ülkelere bile gitmiş. Çalışkanlığı, mütevaziliği dillere destanmış. Denirdi ki; çalışırken, hiç oflamazmış. Kendisiyle ilgisi olmasa bile o an ihtiyaç varsa, ’“elime mi yapışır’” der, kolları sıvarmış. Bir sürü gence, gocunmadan, kıskanmadan mesleği öğretmiş. Elinde, avucundakileri hep yakınlarıyla, ihtiyaç sahipleriyle paylaşmış. Bilirmiş ki hayattaki en kötü şey, muhtaç hale gelmekmiş. Ona öğretildiği gibi hiçbir karşılık da beklememiş, zaten iyilik karşılık beklemeden yapılan bir şeymiş.
Bilmiyorduk ki, iyiliği başına dert olmuş. Hem de ne dert. O uzak ülkelerin birindeyken, yolda kanlar içinde yatan bir kadın görüp, arabasına almış, hastaneye kaldırmış. Yetmemiş, kan vermiş. Kadın silahla yaralandığı için polis devreye girmiş. İfadesi alınmış, herşeyi olduğu gibi anlatmış. Ancak, kocasını ihbar etmek istemeyen ya da korkan kadın, iyileşir iyileşmez, ’“Beni onunla olmak istemediğim için vurdu’” demiş. Yüreğinde o ilk tokattan sonraki sızı alevlemiş, boğazı düğümlemiş.
İftiradan sonra derdini anlatamamış, tutuklamış, işinden olmuş. Hapishanede ziyaretine gidenlerin sayısı günler geçtikçe azalmış. 1 yıl sonra suçsuzluğu anlaşılmış ama o korktuğu muhtaçlık durumlarına düşmüş, çok yazık’…
Bana tüm bunları annesi anlattı. Emekli maaşından kredi çekmiş, onu buraya getirmeye çalışıyormuş. ’“Eh be teyzecim’” dedim, ’“Siz ona öğretmediniz mi?Artık herkes elinde bir semerle dolaşıyor, eşek arıyor. İyiliğinden, tevazusundan eğilmiş olanı eşek bilip semer vurmaya kalkıyor. Herkes zalim olmuş. İyilik yapandan zarar gelmez ya, insan kazık atacaksa korktuğuna değil korkmadığına atar ya, bak o yüzden kimse artık iyi olmak istemiyor. Söyle ona, şimdi buraya gelecek. Hele Türkiye’’de hiçbir iyilik cezasız kalmaz, hiçbir başarı da. Kollasın kendini, hep tetik olsun’”
Çizdiğim bu karamsar tablo, yaşlı kadını daha da üzdü biliyorum. Ama maalesef, kötüleri bir kenara bırakırsak, yaptığı iyilik cezasız kalmadığı için iyi olmaktan vazgeçen, ’“İyilikten maraz doğar’” deyip elini taşın altına koymayan çok kişi tanıyorum. Siz de onlardan mısınız?