Aydın'ın pamuk başkenti Söke'de…

Göçebe çadırında…

Bohçacı Ünzüle ile Sepetçi Selami'nin…

Roman çocuğu olarak dünyaya geldi…

Çadır dediğin, dört direk üstüne naylon branda…

Ne elektrik var, ne soba…

Ateşin üstünde sadece bir tencere…

O gün ne pişiyorsa, onu yiyorsun…

Topu topu bi'öğün…

Garibanlık ve yoksulluk diz boyu…

***

Bugün buradaysa, yarın başka bir köyde…

Çadır dedikleri de onlarla birlikte…

Sepeti yapacaksın, 250 gram peynirle takas edeceksin ki…

Çoluk-çocuk aç kalmasın…

Hepsi bu, üst-baş hak getire…

Çadırı kursan, rahat yok…

Yeri geliyor, bi'gün jandarma yıkıyor…

Yeri geliyor, bi'gün muhtar, 'Ha'di gidin buradan' diyor!

Roman ya bunlar…

Hep ayrımcılık, hep ayrımcılık…

Kaderleri böyle…

Rüzgarla bi'oraya, bi'buraya…

Karnın doyuyorsa o gün, şükrediyorlar Allah'a…

Bunlar hep, 70'li yılların sonunda yaşanıyor…

***

Kahramanımız henüz sekiz yaşında…

Çadırın önünden çocuklar geçiyor…

Siyah önlüklü, beyaz yakalı çocuklar…

İmreniyor onlara…

Baba Selami de sepet yapıyor, çadırın önünde…

'Baba…' diyor:

'Bana da çanta alsana; okula gitmek istiyorum…'

Şaaaak, bi'tokat…

Baba köpürüyor:

'Ne demek okul, biz nasıl gideceğiz bu halimizle okula?'

Tam üç hafta…

Yaşıtları geçerken çadırın önünden…

Hep ağlıyor…

İçin için ağlıyor…

Sesli sesli ağlıyor…

Ana yüreği bu, dayanamıyor Ünzüle…

Kocasına sert çıkıyor:

'Al bunu götür yazdır okula, okul bak na'buracıkta…'

Sepetçi Selami, alıp görüyor oğlancağızı okula…

Müdür, 'Ver bakalım oğlanın kimliğini' diyor…

Kimlik nedir, onu bile bilmiyorlar o tarihte…

Ha'di nüfus müdürlüğüne…

Bizimkinin ilk o gün nüfus kağıdı oluyor!

***

Erkenden…

İlkokul yıllarında 'hayatın ne olduğunu' öğrendi…

İşte, o Roman çocuğu..

O zaman karar veriyor; 'Sonuna kadar okuyacağım' diye…

Minicik dimağı ile…

***

Arkadaşlarına bakıyor…

Öğretmenlerine bakıyor…

İmreniyor, onların hayatına…

Bi'de kendi hayatına bakıyor…

Çadırda uyan, kahvaltı yok…

Üstünde elbise yok, ayakkabın yok…

Annen baban ayrı dünyada…

Oysa…

Roman kültüründe 'okumak' diye bi'şi yok…

Tahsil filan hep, hayatının neredeyse 50'inci sırasında…

Öncelikler daha önemli…

Ne yesek, nereye göç etsek?

Sepeti kaç liradan satsak, kaç sepet öreriz?

Kışı nerede geçireceğiz?

Okulda çocuklar seninle oynamıyor, 'Roman çocuğu' diyor…

Fakir diyor… Bitli diyor… Pis diyor… Çingen diyor…

Gerebilir misin göğsünü bunca sıkıntıya?

Sen okumak istiyorsun, aile evlendirmek istiyor…

Bu sorular, adamın hayatını kaydırır…

Ama, O kaymadı…

'Bırak ders yapmayı, çapaya gidiyoruz' dediler mi?

Çapaya da gitti…

Çok çalıştı… Çok yoruldu… Ama, adam oldu…

Ortaokul, lise derken; üniversiteyi bile tamamladı…

***

Bakın, bu olay yaşanmıştır…

Lisedeydi…

Tören yapılacaktı okulda…

Ayakkabısı yoktu…

Babasının arkadaşı çöplerden bi'çift ayakkabı buldu, getirdi…

Bi'sevindi ki, sormayın…

Ama ayakkabılardan biri 38, diğeri 40 numaraydı…

Biri cuk diye oturdu, diğeri feci şekilde sıkıyordu…

O halde okuldaki törene katıldı…

Yürürken o kadar acıyordu ki ayağı…

Topallamaya başladı…

Sıkan ayakkabı ayağında yara açmıştı…

O günleri anlatırken…

Bugün gözlerinden akan yaşlara engel olamıyor…

***

Sıktı dişini…

Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü'nden mezun oldu…

Kendisi şaşırmadı ama…

Herkesi şaşırttı…

Çok aktifti…

İçinden çıktığı beş milyonluk Roman Toplumu'nu hiç unutmadı…

İzmir'de ilk Roman derneğini kurdu; başkanı oldu…

Avrupa Konseyi'nde…

Türkiye Romanları temsilcisi seçildi…

İzmir'de kurulan ilk Roman Federasyonu'na başkanlık etti…

Avrupa Birliği projelerinde yer aldı…

Onlarca yabancı ülkeyi dolaştı…

Romanlarla ilgili çalıştaylarda…

Hem Türkçe hem Romanca konuştu; herkesi etkiledi…

***

Sonra ne oldu?

Şu oldu…

'Ben CHP'de siyaset yapacağım' dedi…

Kararlıydı…

Genel Merkezi'nin altından girdi, üstünden çıktı…

Sekiz yıl önce…

2011 Genel Seçimleri'nde…

O'nu İzmir İkinci Bölge 11'inci sırada aday yaptılar…

Çok çalıştı…

Ama seçilemedi…

Hiç yılmadı, bilakis hırslandı…

Kafasına koymuştu Cumhuriyet Tarihi'nin…

İlk Roman Milletvekili olmayı…

2015 genel seçimleri gelip çattığında…

Bu kez Birinci Bölge 5'inci sıradan aday gösterilmişti…

Ve muradına erdi…

Artık milletvekiliydi…

Türkiye'de bir ilk yaşanıyordu…

Kendi ifadesi ile…

'92 yıldır görülmeyen!' insanların…

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde temsilcisi olmuştu…

Tarihe geçti…

Çünkü, o tarihlerde…

Koca Avrupa'da sadece iki Roman milletvekili vardı…

O'nunla birlikte üç oluyorlardı…

***

CHP'nin İzmirli Roman Milletvekili Özcan Purçu'nun…

Aslında…

Hayatı roman!

O romanı da…

Meslektaşım, dostum İzmir Milletvekili Atila Sertel kaleme alıyor…

Yakında…

'Hayatım Roman' adlı eser…

Kitapevlerinin raflarında yerini alacak…

İbretlik bir eser olacağı tartışılmaz…

Benimkisi, ucundan azıcık tadımlık…

***

Bitiriyoruz…

Neyle?

İzmirli şarkıcı Kibariye'nin…

Bi'zamanlar dillerde marş yaptığı…

Dokuz sekizlik bir roman şarkısının sözleriyle…

'İlle de roman olsun,

İster çamurdan olsun…

O da Allah kuludur,

Her kim olursa olsun…

Kırmızıyı severler,

Birbirini överler…

Romanlar böyledirler,

Çalgısız yaşayamaz ölürler…'

Nokta…

Sonsöz: 'Her insan bir yağmur damlası gibidir… Kimi çamura, kimi gül yaprağına düşer… / Hz. Mevlana…'