T.C Başbakanı 13 Mart Salı günkü grup toplantısında, Milli Eğitim Komisyonundaki 'zorbalığa' sahip çıktı. Genel Kuruldaki görüşmeler için muhalefet partilerine peşinen meydan okudu;
'Hangi dilden anlarlarsa, o dilden konuşuruz' dedi.
Tıpkı, mahalle kabadayısının rakibine rest çektiği gibi…
Adeta; 'Gidin söyleyin o çakala, hangi dilden anlarsa, yumruk-sopa-bıçak-falçata-silah' biz varız, yer ve zaman söylesin, ondan korkan ondan beter olsun' der gibi…
Yanlış duymadınız, bu şekilde mahalle kabadayısı edasıyla meydan okuyan kişi, Kasımpaşalı bitirim, Jilet Talip değildi. Dünyanın en önemli devletlerinden Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı, yine Türk Milletinin kendilerine muhalefet görevi verdiği partilere meydan okuyordu !...
Modern Hukuk Devletinde Başbakan kimseyi tehdit etmez, edemez. Meydan okumaz, okuyamaz.
Kendisinin geçici bir süre görevde olacağının bilinciyle, rakipleriyle çağdaş insanlar gibi konuşmaya, uzlaşmaya çalışır. Uzlaşma olmazsa, kanun koyucu böyle durumlar için hukuk devletinde her türlü tedbiri zaten almıştır. Herkes TBMM İçtüzüğüne uyar, kendisine ayrılan süreyi konuşarak kullanır, sonunda oylama olur ve olumlu-olumsuz sonuca ulaşılır. Eğer sonucu beğenmeyen olursa, Anayasa Mahkemesine başvurmanın şartları bellidir. Bunu da beğenmeyen olursa, gidilecek tek yer kalır, orası da emanetin esas sahibi
Türk Milletidir. Herkes gider derdini Türk Milletine anlatır…
Başbakan Erdoğan bu meydan okumayı, demokrasinin neresine yakıştırıyor, ben çok merak ediyorum…
T.C Başbakanı Erdoğan, efelenerek-meydan okuyarak rahatlayacaksa önünde çok konu var;
*Büyükşehirlerde, belediye otobüslerini içinde insanlarla beraber yakanlara,
*Türk Devletinin Askerinin-Polisinin, kafalarına arkadan kahpece kurşun sıkıp şehit edenlere,
*Türk Askerini-Polisini 256 gündür terör örgütünün elinden kurtaramayan sivil ve resmi devlet görevlilerine,
*Kendi vatanımızda Türk Bayrağını yakıp, yerine PKK paçavrasını asanlara ve bu rezalete göz yuman devlet görevlilerine,
*Kuzey Irak'ta Türkmen kardeşlerimizi, Barzani'nin peşmergelerinin insafına bırakanlara,
*Irak'ta on binlerce Müslüman kadın tecavüze uğrarken, seyredip Barzani ile çalgılı eğlence düzenleyenlere,
*Sahte dijital belgeler düzenleyerek, suçsuz insanları hapse attıranlara,
*Gariban Müslümanların sadaka paralarını dolandıranları koruyup gözetenlere.
Gördünüz işte meydan okuyacak o kadar çok konu var ki…
Başbakan Erdoğan şimdilik bunlara efelensin, meydan okusun, rahatlasın…
Ege'de bir laf vardır;
'Ağalık vermekle, efelik vurmakla olur' diye. Yani 'Ağayım' diyorsanız vereceksiniz, yok ben 'Efeyim' diyorsanız vuracaksınız, yani dediğinizi yapacaksınız. Kendine ağa dedirtip vermiyorsan, garip gurebayı-fakir fukarayı korumuyorsan, efe geçinip vurmuyorsan yani konuştuğunun gereğini yapmıyorsan, size kimse inanmaz, güler geçerler…
Türk Milletinin onurunu-hakkını koruyacak kişi, askerinin kafasına çuval geçirildiğinde susup, bir kenara sinmez, gereğini yerine getirirdi…
İçinizden bilen biri; Atatürk'ün 'Bana çizmelerimi giydirmeyin' cümlesini niçin kullandığını ve sonucunda ne olduğunu Başbakan Erdoğan'a lütfen anlatıversin…
Başbakan Erdoğan'dan özel bir ricam var;
Devamlı olarak 'İstiklal Mahkemelerinden' bahsedip, lafı yarım bırakıyor.
Bu konuda ne biliyorsa açık-açık konuşmalıdır. Devletin tüm arşiv belgelerine ulaşma olanağına sahip. Geçmişi belge ve bilgi göstermeden karalamak Başbakana yakışmıyor. Geçmişte bir yanlışlık yapılmışsa Başbakan bunu açıklamalıdır. O zaman tarihçiler de, hilafet ve şeriat uğruna İngiliz'le- Yunan'la işbirliği yapanları, Türk Askerini arkadan vuranları açıklarlar ve gerçek ortaya çıkar, sonucuna da hepimiz katlanırız.
Lafı söyleyip kaçmak, civanım delikanlıya hiç yakışmıyor…