Diren ÇELİK/EGEDESONSÖZ- Çiğ süt ve süt ürünlerinde üretim maliyetlerinin artışından kaynaklı piyasaya taklit ürünler sürülüyor. Merdiven altı üretimler hayatımızı tehlikeye atıyor.
4 Kasım 2020'de hileli gıda maddesi üreten firmalara verilecek cezalar, kanunda yapılan yeni bir düzenlemeyle artırılmış, ancak 15 Eylül 2020'den sonra bakanlık tarafından yayımlanan ifşa listeleri rafa kalkmıştı.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı İ.Uğur Toprak, Egedesonsöz'e yaptığı değerlendirmede halkın sağlığı ile oynayan firmaların ifşa edilmesi ve caydırıcı önlemlerin alınmasının gerektiğini söyledi. Toprak açıklamasında 'taklit, tağşiş ve hileli gıda üreten firmaların sadece ifşası yetmez. Taklit ve tağşiş kapsamı dışında ürünlerin mikrobiyolojik analiz sonuçları da açıklanmalı, pestisit kalıntı limitini aşan ürünler ile aflatoksin, okratoksin sınır değerlerini aşan ürünler ve bunları piyasaya süren firmalar da ifşa edilmeli. Ayrıca uygulanan para cezaları çok az, bu cezalar üreticinin kazandığının çok çok altında, daha caydırıcı olmalı, gerekirse bu firmalar kapatılmalı, başka bir isimle faaliyete başlamaları engellenmeli, ticaretten men edilmeli hatta hapis cezası getirilmeli dedik' ifadelerini kullandı.
CEZALAR ARTTI AMA…
Toprak, yayımlanan ifşa listelerinin kaldırıldığını kaydederek, 'Bazı firmalar son ifşa listelerinin neredeyse tamamında vardı. 4 Kasım 2020 tarihinde yürürlüğe giren 7255 sayılı Gıda, Tarım ve Orman alanında bazı düzenlemeler yapılması hakkında kanunda para cezaları artırıldı, ticaretten men ve hapis cezası da getirildi. O gün de 'geldiğimiz noktada söylemlerimizin haklılığını bir kez daha görmüş olduk. Cezai yaptırımların arttırılmış olması elbette önemli ama asıl önemli olan nokta bu yönetmeliğin uygulanması olacaktır' demiştik ki maalesef yine haklı çıktık. Son liste 2 Mart 2022 tarihinde yayınlandı. Kanun 4 Kasım 2020 tarihinde yürürlüğe girdi. Yani, cezalar arttırıldı, ama ifşa listeleri de rafa kaldırıldı' şeklinde konuştu.
DÜZENLİ YAYIMLANMALI
İfşa listelerinin yayımlanmaya devam etmesi gerektiğini ifade eden Toprak, 'Taklit ve tağşişi önlemek için yayımlanan ifşa listeleri önemli olmakla birlikte bir düzen içerisinde ve sıklıkta yayımlanmaya devam etmelidir. Bir diğer önemli husus da denetimlerdir. Bu listenin Süt ve Süt Ürünleri kısmını incelediğimizde yapılan hilelerin peynirlerde natamisin, nişasta ve bitkisel yağ, yoğurtta yine natamisin, jelatin ve bitkisel yağ, tereyağda bitkisel yağ, Keçi peyniri, manda kaymağı, manda/koyun yoğurdunda inek sütü kullanımı olduğunu görebiliriz' dedi.
Açıklamalarında Tarım ve Orman Bakanlığı 2022 Faaliyet Raporu verilerine dikkat çeken Toprak, 'Bakanlıkta görevli gıda kontrolörü sayısının yaklaşık 7 bin 500 olduğu, mevcut kadro ile ülke genelinde 1 milyon 329 bin 824 denetim yapıldığını, 18.413 işletmeye idari para cezası kesildiğini ve sadece 243'ü için savcılığa suç duyusunda bulunulduğunu görebiliriz. Ülkemizde 31.12.2022 tarihi itibariyle toplam 708.702 gıda işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmelerin 13.388 adedi onay kapsamında, 704.588 adedi ise kayıt kapsamında bulunmaktadır. Kayıtlı işletmelerin 82.575'i üretim yeri, 347.426'sı satış yeri, 278.701'i toplu tüketim yeridir. Bu tabloya göre her işletmenin ortalama 2 kez bile denetlenmediği görülmektedir. Şüphesiz ki, halk sağlığı ve gıda güvenliği, işletme başı yılda ortalama bir kez yapılan denetimle sağlanamaz. Aslında sorun sadece denetim sayısının yetersizliği de değil. Yaklaşık 7500 Gıda Kontrol Görevlisinin yaklaşık 2000'i Gıda Mühendisidir. Tüm bu verilerin ışığında sayılarının bu kadar az olmasına ve iş yüklerinin bir o kadar fazla olmasına rağmen bu kadar işletmeyi denetlemek için büyük bir özveriyle çalışan gıda kontrol görevlisi arkadaşlarımızın özlük hakları iyileştirilmeli, can güvenlikleri sağlanmalıdır. Tarladan çatala/çiftlikten sofraya gıda güvenliği konusunda, Tarım ve Orman Bakanlığı, daha fazla katılımcı, şeffaf ve bütünsel yaklaşımlarla sistemini en kısa sürede yeterli ve etkin seviyede denetimi sağlayacak biçimde geliştirmeli ve daha fazla gıda mühendisi istihdam etmelidir. Ayrıca, gıda işletmelerinin sayıca % 70'ini oluşturan küçük işletmelerde kamu bütçesinden kaynak ayrılarak uzman kontrolünde üretim yapılabilmesi, güvenli gıda arzının sağlanması için Odamızın bir projesi olarak Tarım ve Orman Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu ile değişik zamanlarda görüşülüp paylaşılan küçük ve orta ölçekli gıda işletmelerinin hem daha güvenilir ürün üretmelerini sağlayacak hem de istihdam yüklerini azaltacak olan 'Yetkilendirilmiş Gıda Danışmanlığı Sistemi' de ivedilikle yürürlüğe konmalıdır. Yaşamak nasıl bir insan hakkı ise sağlıklı, güvenli ve yeterli gıda ile temiz suya, uygun fiyatlarla sürdürülebilir bir biçimde ulaşabilmek de bir insan hakkıdır. Bunu sağlamak da kamunun en önemli görevlerinden biridir.Taklit ve tağşiş ile mücadelede elbette ifşa etmek, denetimleri arttırmak, caydırıcı para ve hatta hapis cezası vermek önemli. Ama ülkemiz için asıl önemli nokta da işin sosyoekonomik boyutudur. Bu noktada da asgari ücret, açlık sınırı, gıda enflasyonu ve alım gücü gibi kavramlar devreye giriyor. Gıda enflasyonu durdurulamaz artışı ile ülkemiz için adeta bir kanayan yara haline gelmiş durumdadır ve her ay artmasının ekonomik, sosyal, coğrafi, politik gibi birçok nedeni vardır. Tarımsal üretim yapısındaki gelişmeler, her yıl etkilerini çok daha fazla görmekte olduğumuz küresel iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan olumsuzluklar, mazot, gübre, yem ve elektrik gibi girdi fiyatlarındaki artışlar, tarım alanlarının madencilik, enerji, inşaat, sanayi vb gibi tarım dışı kullanılması, köyden kente göç, üretimin planlı ve verimli olmaması gibi etmenler gıdada fiyat artışlarına neden olmaktadır. Gıda enflasyonunun yüksek olması gıda harcamalarının toplam harcamasının büyük bir bölümünü oluşturan dar gelirli kesimleri çok daha fazla etkilemektedir. Bu da özellikle gıda ithalatçısı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en temel sorunlarından biridir' ifadelerinde bulundu.
GIDA ENFLASYONU ALIM GÜCÜNÜ AZALTTI
Gıda enflasyonundaki artışın emek gücüne dayanan kesimler için yıkıcı olduğunu vurgulayan Toprak, son olarak, 'Türk-İş'in Şubat 2023 verilerine göre; mutfak enflasyonundaki artış ise yıllık %112,87 açlık sınırı 9.425,15 TL. Yani asgari ücret açlık sınırının altında. Bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti 12.265,88 TL. Yoksulluk Sınırı 30.700,83 TL. 4 kişilik bir ailede 3 kişi asgari ücrete çalışsa dahi yine de yoksul. Mevcut duruma baktığımızda hepimiz yoksuluz, çoğumuz açız desek yanlış olmaz. 2023 yılı için ülkemizde belirlenen asgari ücret ise 8 bin 500 lira. Asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu ülkemizde gıda harcamaları, çok büyük bir kesim için en fazla harcama kalemidir ve hane bütçesinde önemli bir paya sahiptir. Yükselen döviz fiyatları ve artan işsizlikle birlikte gıda enflasyonundaki artış vatandaşın alım gücünü büyük ölçüde azaltıyor. Bu durum vatandaşın gıda alışverişinde öncelikli olarak fiyat kriterini baz almasına ve hangi ürün, nerede ucuzsa oraya yönelmesine neden olmaktadır. Burada da karşımıza iki büyük sorun çıkmaktadır; birincisi neredeyse hammadde fiyatına satılan ve merdiven altı veya kayıt dışı şekilde uygun olmayan koşullarda üretilen gıda maddeleri, ikincisi ise taklit ve tağşiş. Her iki durum da halk sağlığı açısından risk teşkil etmektedir. Yurttaşlar indirim günlerini takip edip hangi ürün nerede daha uygun fiyatlı diye araştırıyor. Halk ekmeklerin önünde uzun kuyruklarda çoğu zaman saatlerce bekliyor. Çünkü 5 kuruş dahi hane bütçesi için oldukça önemli. Pazarın kapanma saatlerine yakın alışverişe giden hatta ne yazık ki pazar toplandıktan sonra geride kalanları toplamak zorunda kalan yurttaşlarımızı da görüyoruz. Sonuç olarak; enflasyon, sabit bir geliri olan ve emek gücüne dayanan kesimler için yıkıcıdır' şeklinde konuştu.