İZMİR - Öncelikle sanatçıyı tanıtalım. Evrim Duyar; Airbrush (havalı püskürtme) tekniği ile 9. Ana Jet Üssü’ndeki uçakları, Türk Yıldızları’nı ve pilotların kasklarını boyayan tek kadın olma sıfatını ve de gururunu taşıyan kişi. Hatta üs de bir filo komutanı çok uzun zaman askeriyede mesai harcaması nedeniyle şaka da olsa fahri rütbe bile vermiş. Hava Kuvvetleri için çalışmak onun hedefiymiş. Bunu da çok erken başarmış.
Genç ve güzelliğinin yanı sıra yeteneği ile de dikkat çeken Duyar, trafik canavarları arasında motosiklet kullanarak, tıpkı Ormanlar Kraliçesi Zeyna gibi ne kadar cesur olduğunu da gösteriyor. Şehirlerarasında dahi motosikletiyle seyahat ediyor. Bir keresinde büyük bir kaza geçirip ölümün kıyısından dönse de 14 yaşından bu yana kullandığı motosikletinden asla vazgeçmeyeceğini söylüyor. Gazeteci babası Cengiz Duyar’dan geçen bu özelliğine, resim tutkusu da eklenince karşınızda kendine güvenen, başarılı, hobilerini tutkuya, mesleğe dönüştürmüş, güzel bir genç bayan görüyorsunuz. ‘Uluslararası Sanatçı Belgesi’ne sahip olan ve Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği -International Association Of Art-(IAA / AIAP) üyesi olan Evrim Duyar, her anne - babanın gurur duyacağı bir evlat modeli yani. Biz de kendisini daha yakından tanımak üzere Çiğli Ata Sanayi’ndeki atölyesinde, çalışma ortamında ziyaret ettik ve nasıl aranan bir Airbrush ustası, sanatçısı olduğunu öğrendik.
- Resim ve Airbrush tekniğine olan merakın nasıl başladı?
Küçüklükten beri resim yapmayı seviyorum. Hobimdi. Ama üstüne düşmedim. Çanakkale’de İşletme Bölümü’nde okudum. Okul sonrası iyi de bir işe girdim. Koşullarım da gayet iyiydi. Ama bir türlü resim yapma duygumun önüne geçemedim. Resim yapmak bir tutku benim için. Bir diğer tutkum da motosiklettir. 14 yaşımdan beri motosiklet kullanırım. Babamdan geçmiş bu da bana. 2003’te çok ciddi bir kaza yaptım. Beyin kanaması geçirdim. Ölümden döndüm. Geçirdiğim kaza benim dönüm noktam oldu. Hayatımın akışı değişti diyebilirim. Ölümle burun buruna gelince hayatın sonsuz olmadığı dank etti.
- Bu arada bizi sanayi kapısında motosikletinle karşıladın. İçimden ‘Helal be sana’ dedim. Çok yakışıyorsun motosiklete ama ölümle burun buruna gelmene rağmen hala biniyorsun.
-Her şeye rağmen motosiklette kendimi daha güvende hissediyorum. Arabaya bindiğimde konserve kutusunun içinde gibi hissediyorum kendimi. Tutku ağır basıyor yani. Kazadan sonra iyileşince işimden ayrıldım ve 2003 yılında Airbrush denen, pek denenmeyen, yeni bir resim tekniği ile tanıştım. Aslında böyle bir teknikten haberdardım ama uygulamayı bilmiyordum. Bu boyama türü, ABD’de Harley Davidson motosiklet tutkunlarından dünyaya yayılan bir teknik. Öğrenmek için ben de İstanbul’a gittim. Orada Maslak’ta boyacıların yanına gidip püskürtmeyle boya yapma tekniğini öğrendim. Sanayide çok eskiden beri kullanılıyor ama sanatsal çalışmalarda kullanılması o dönemde pek yaygın değildi. (Burada bir dipnot düşüyor hemen Evrim; 1990’ların başına kadar (henüz bilgisayar yokken) grafikerlerin sıkça kullandığı bir teknik aslında. Bilgisayar çıkınca piyasadan çekilmiş ve müzelik olmuş. Dolayısıyla 2000’lerin başlarında şu anın VHS kasetleri gibi bir şeydi airbrush). Pistole ve tabancayla boyamayı öğrenince bu işe başladım. İlk çalışmalarımı duralit üzerinde yaptım. Sonra arkadaşların motosikletlerini, kasklarını boyadım. Bir süre sonra da siparişler gelmeye başladı. İlk ciddi işlerimden biri de; 2005 yılında Vespa- Fenerium Mağazaları işbirliğiyle hazırlanan "Fenerbahçeli Vespa" serisinin tasarımı ve uygulamasını yaptığım iştir. Bir süre sonra işler artınca İstanbul’da kendi atölyemi kurdum.
İşinde çok çabuk ilerlemişsin. Profesyonelliğe ‘Fenerbahçeli Vespa’ projesiyle adım atmışsın ama biz de seni Hava Kuvvetleri için yaptığın çalışmalarla tanıdık. Hava Kuvvetleriyle tanışman ve çalışmaya başlaman nasıl oldu?
Aslında Hava Kuvvetleri’yle çalışmak benim hayalim, hedefimdi. 2006 yılında bir gün Balıkesir 9. Ana Jet Üs ekibi (pilotları) uçak boyatmak (airbrush yaptırmak) istemişler ve Google'da arama yapmışlar "bu işi kim yapar" diye. Bu vesileyle beni bulmuşlar. İşlerimi değerlendirip beğenmişler ve beni aradılar. Projeyle ilgilenip ilgilenmeyeceğimi sordular. Ben de "Adresi verin, hemen geliyorum!" dedim. İki adet anıt uçağın ( F 104) boyamasını yapmamı istediler. Balıkesir 9. Ana Jet Üssü Komutanlığı’ndaki 191'inci Filo'nun amblemi kobra ile 192'nci Filo’nun amblemi olan kaplan resimlerini F 104'e uyguladım. Beş buçuk ay üs de çalıştım. 3 jet uçak ve 65 civarında kask boyadım.
ÜSSÜN FAHRİ RÜTBELİSİ
Nasıl bir çalışma yaptın?
191 ve 192 ‘Avcı Filo’ların kaskları için tasarımlar yapıp airbrush'la tek tek uygulamalarını gerçekleştirdim. Pilotlarımızın ve komutanlarımızın beğenileri doğrultusunda ‘avcı’ konseptine uygun desenler uyguladım. Yırtıcı, vahşi desenler ve Türk Bayrağımız gibi milli figürler üzerinden tasarımlar hazırladım. 2009 yılında, Türk Hava Kuvvetleri 91. Filo'ya ait F 104 uçağına yine farklı bir Airbrush çalışması uyguladım. Her filonun bir sembolü var ve o tema üzerinden desen çalışması yapıyorum daha çok, talebe bağlı olarak. Türk Hava Kuvvetleri bünyesinde uçan F 16 pilotları için toplamda 300'ü aşkın kask çalışması yaptım. 2008 yılında Anadolu Kartalı Tatbikatı dahilinde Türkiye'ye gelen Birleşik Arap Emirlikleri pilotlarının da tüm kasklarına Airbrush çalışması uyguladım. Aynı zamanda bu yılki tatbikata katılan Suudi Arabistan ekibinin de kasklarını boyadım. Bunların dışında Türk Hava Kuvvetleri'nin Akrotimi olan Türk Yıldızları’nın, Solo Türk pilotlarının kasklarının desen ve uygulamaları da bana ait. Son 5 yıldır Hava Kuvvetleri’yle çalışıyorum. Yılın önemli bir bölümünü hava üslerinde geçiriyorum. Karşılıklı memnuniyet sonucunda uzun yıllardır birlikte çalışıyoruz. Yaptığım işi beğeniyorlar. Bu da bana gurur veriyor. Askeriyeden espri olarak da olsa, gerçekliği olmasa da fahri rütbem bile var.
Şovlarda yapıyorsun. Renault Megane’ın Road Show’unda yer aldın galiba.
Evet, İstanbul’da büyük ajanslarla çalışıyorum. Bu sayede çeşitli firmaların lansmanlarında ve etkinliklerinde, çeşitli performans sergiliyorum. Geçtiğimiz yıl 35 gün süren yaklaşık 40 kişilik bir ekiple Renault Megane’ın Road Show’unda performans sergiledim. Türkiye’nin 30 iline gittik bu projeyle. İzmir’de de Konak Meydanı’nda Saat Kulesi’nin önünde bir gösteri yapmıştık.
Nasıl bir şov bu?
Her şehrin meydanında beyaz bir arabayı o şehrin karakterini yansıtan şekilde boyuyordum. Bu aşağı yukarı dört saatlik bir çalışma. İzmir’de yaptığım çalışmada Kadifekale, Saat Kulesi, İzmir kızı, boyoz gibi İzmir’in sembollerini kullandım. Performans sonunda araba meydanda gün boyu teşhir edildi. Rexona için de benzer bir çalışma yapmıştım. O kampanyada hedef kitle genç kızlardı ve o performanslarda da t-shirt boyayarak gösteriler yaptım.
Airbrush’la desen çalışmasını pek yapan yok galiba?
İlk başladığımda tek gibiydim. Ama bu iş talep görmeye başladıkça yeni jenerasyonun da ilgisini çekti. Açıkçası artık son derece başarılı bulduğum meslektaşlarım var piyasada. Yeniler de fena değil, ancak Bu işte tecrübe çok önemli, hemen meyvelerini alamıyorsunuz. Tutunabilmek için sabırlı olmak lazım.
PARA ÖN PLANDA DEĞİL
Her zaman emeğinin karşılığını alabiliyor musun? İyi para kazanıyor musun?
Para kazanıyorum elbette ama fiyatlarım astronomik değil. Meslek hayatım boyunca ‘hiçbir zaman boş kalmayayım’ diye bir politika izledim. Hava Kuvvetleri’ni bunun dışında tutuyorum. Uçakların bazılarını ücret almadan bile boyadığım olmuştur. Bazen yaptığınız işi görmek, takdir almak bile yeter. Bu tatmini yaşamak bana huzur ve mutluluk veriyor. Askerlerimizin bu ülke için yaptıklarının karşısında birkaç uçağı ücret almadan boyamam beni yıkmaz. Yaptığım her işin sonucunda maddi bir karşılık beklemiyorum. Ortaya çıkan iş bana gurur veriyorsa bu da bana yetiyor. Hava Kuvvetleri’ne verdiğim hizmet de bana çok büyük gurur veriyor.
Bu röportajı okuyanlar yine de çok merak edebilir. Meraklıları için ortalama bir fiyat verir misin?
O zaman şöyle diyeyim; desenin uygulama zorluğuna, zaman alışına göre fiyat değişir. Motosikleti baz alırsak; uygulaması çok zaman almayacak bir desen çizilecekse 500 liradan başlar. İşçiliğe ve zorluğa göre bu fiyat 4 binlere kadar çıkar. Bunların dışında duvar boyaması da yapıyorum ama benim işimi bazen kaplamayla, çıkartma, yapıştırma yöntemiyle yapılan duvar boyamalarıyla kıyaslıyorlar. Benim ki tamamen el işçiliği. ‘Araç giydirmesi’ denen şey, bir nevi duvar kâğıdı kaplaması gibidir. Dijital çalışmadır. Baskı yapılmış deseni arabaya ya da duvara kaplamak ayrı bir şey, benim Airbrush yöntemiyle ve tamamen el işçiliği ile yaptığım desen farklı bir şey. Birisi fabrikasyon, standart bir halı, diğeri el dokuması bir ipek halı. Bu örnek aslında durumu tamamen açıklıyor.
Arabasını ve ya motosikletini sana getiren biri bir fikirle, desenle mi geliyor, yoksa sana mı bırakıyorlar tamamen.
İkisi de olabiliyor. Veya birlikte de karar verebiliyoruz.
Bu işleri nerede, nasıl yapıyorsun? Geniş bir yer lazım çünkü?
İstanbul’daki atölyemi kapatıp İzmir’e döndüm birkaç yıl önceve Çiğli Ata Sanayi’nde bir atölyem açtım. İşlem sırası ise (çok kabataslak özetlemek gerekirse) şöyle; Boyama yapılacak motor, araba veya kaskın önce tek tek parçalarını sökerim. Zemin hazırlığını yaparım. Macun, astar, zemin boyası gibi işlem yapılır. Sonra deseni uygularım. En son da cila, yani vernik yapılır. Ben bu işleri tek başıma yapmıyorum tabii. İşin erbaplarından yardım alıyorum. Astar, cila, montaj-demontaj işleri için ustalardan yardım alıyorum. Aslında hepsini biliyorum ama daha usta biri varken neden ben yapayım. Sanat bana, zanaat işi ustalara ait. İşi müşteriye en iyi sonuçla teslim etme anlayışındayım.
Hiç müşterinin istemediği bir iş oldu mu? Sonuçtan memnun olmayan çıktı mı?
Ön görüşmelerde müşteriye her zaman en detayına varana kadar konuşurum. Şimdiye kadar hiç sonuca itiraz eden, beğenmeyen olmadı. Ancak sonradan ufak tefek değişiklikler, eklemeler veya renk değiştirmek isteyenler oldu. Bu işin erbabıysanız biten bir işte ufak değişiklikler yapmak da kolay oluyor. Bu da deneyimle ve tecrübeyle oluyor. Çünkü bu öğretilen bir şey değil. Deneme yanılma ile bazen bir şeyleri keşfediyorsunuz.
Kendi motosikletine desen yaptın mı?
Hayır. (Gülüyor) Klasik olacak ama ‘terzi söküğünü dikemezmiş’ derler, çok doğru. İşlerden fırsat bulup yapamıyorum. Zaten çok yoruluyorum uzun saatler çalışıyorum, bir de kendim için zaman ayıramıyorum.
ÖĞRETMEKTEN KAÇMIYOR
Airbrush sanatının öğretildiği bir yer yok madem senin bu işi öğrettiğin birileri var mı? Öğretmeye, aktarmaya açık mısın?
Tabii. Bu işe ilgi duyanlara yardımcı oluyorum. Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri geliyor bazen. Okullarında bunu öğrenmiyorlar çünkü. İşimi öğretmekten korkmuyorum.
Kendine rakip yaratabilirsin.
Konuya böyle bakmıyorum. Bu işin yaygınlaşmasını istiyorum bilakis. Bu iş gerçekten yaygınlaşıp tanındıkça, müşterinin bilinç seviyesi artacak; işin değeri fark edilecek. İyi işi kötü işten ayırabilmeye başlayacak o zaman insanlar. Sektör büyüyecek, farklı ve kaliteli malzemeler Türkiye'ye gelmeye başlayacak. Bunların hepsi güzel şeyler. Böyle bir yaklaşımım var. ‘Bu işi benden başkası bilmesin’ gibi yaklaşım, hem çok küçük ve fesat bir hesap, hem de şu devirde çok komik bir tavır olurdu. Kaldı ki ‘bilgi’nin kolektif bir şey olduğunu düşünüyorum. Benim başladığım yıllarda tek sayfa broşür bile bulamazdım ekipmanlarla ilgili. Şu an ise, sırf youtube'da "airbrush" diye arama yaptığınızda 15 bin tane "how to" videosu (yapım tekniği anlatımları) çıkıyor.
Yani dediğim gibi, başlamak isteyenlere elimden gelen desteği (telefon, mail, vs yoluyla) veriyorum. Ancak düzenli ve toplu ders vermek gibi bir şansım yok, çünkü iş nedeniyle ne zaman nerede olacağım belli olmuyor. Çok fazla yoğun ve gezginim.
Bu işin ucu açık değil mi? Pek çok alanla çalışabilirsin.
Evet. Mimarlardan talep alıyorum. Onun dışında modacılarla çalışıyorum. Bir defile öncesi performans sergileyebiliyorum. Rexona ve Renault’ta olduğu gibi ürün tanıtımlarında da yer alıyorum. Devamlı çalıştığım birkaç kurumsal ajans var. Geçtiğimiz ay İstanbul Moda Haftası’nda Vogue Dergisi’nin davetlisi olarak Nişantaşı’nda açık hava etkinliklerinde bir performans gösterisi sergiledim. Bunlara benzeyen ve benzemeyen bir çok farklı proje sonrasında biriken portfolyom, ‘Uluslararası Sanatçı Belgesi’ne sahip olmamı ve Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği’ne (International Association Of Art) üye olmamı sağladı. İşimi çok severek yapıyorum. Bu da başarıyı, başarı da yeni işleri beraberinde getiriyor.
Her şey boyanabilir mi?
Her şey… Var olan bütün nesneler, cisimler boyanır, vücutlar dahil.
Hiç vücut boyadın mı peki?
Henüz değil.
Bir hedef koydun mu kendine? Bundan sonra neler yapmak istiyorsun?
Bu işe başladığımda en büyük hedefim savaş uçaklarını boyamaktı. Bu hedefimi ilk üç yılda gerçekleştirdim. Bunun için de çok mutluyum. Şimdi ürün tasarımı yapma isteğim var. Tasarımlarımı iki boyuttan üç boyuta taşımayı planlıyorum.
HERŞEYE RAĞMEN KADIN OLMAK
Bu işte kadın olmanın dezavantajını yaşadın mı?
Fiziken yahut manen kadın olmanın dezavantajını yaşamadım pek. Çünkü pek kadın gibi davranmadım galiba. (gülüyor)
Motosiklet kullandığın için hep spor giyinmen gerekiyor sanırım. Hiç süslü giyinmeyi sever misin? Takıp, takıştırmayla, makyajla aran nasıldır?
Çoook severim ve sık sık da yapıyorum bunu. Takıp takıştırmak, sürüp sürüştürmek filan yani... Hobilerimden biri de Tango’dur. Haftada bir veya iki gece Tango gecelerine katılıyorum. Dolayısıyla ister istemez süs püs, topuklu ayakkabı ihtiyacımı gidermiş oluyorum. Ayrıca yerel danslara meraklıyım. Zeybek ve sirtaki oynuyorum. Dövüş sanatları ve şimdilerde merak saldığım yelkencilik de ilgi alanlarım arasında.
Ooo on parmak da on marifet.
Çok seviyorum farklı şeyleri öğrenmeyi.
Peki yapmak isteyip de yapamadığın bir şey var mı?
İçimde ukde kalan şey, komik ama oje sürememektir. Ellerim hep boyanın içinde olduğumdan oje süremiyorum, tırnaklarımı uzatamıyorum. Ojeli tırnak veya oje gördüğümde gözlerim dolar, o derece yani. (Gülüyor)
Peki arkadaş, dost sohbetleri yapmak için zaman ayırır mısın?
Tabii. Özellikle zamanım olduğunda kız arkadaşlarımla buluşurum. Onlar benim için çok kıymetlidir. İşim ve hobilerim sonucu genellikle erkekler arasında olduğum için arkadaşlık ve dostluk ihtiyacımı tamamıyla kız arkadaşlarımla karşılıyorum. Yıllardır iş, hobi filan derken sürekli erkekler arasında olmaktan sıtkım sıyrıldı artık. (Gülüyor)