EGEDESONSÖZ - MHP’de 4 Kasım’da yapılacak 10.Büyük Kurultay öncesi heyecan yavaş yavaş artarken, parti için yaşananlara İzmir kanadından sert bir bakış geldi.
İzmir Eski İl Başkanı Müsavat Dervişoğlu yazılı bir açıklama yaparak parti içi muhalefete gelen çıkışlara tepki gösterdi. Mevcut yönetimi net bir dille eleştiren Dervişoğlu, Bahçeli cephesinden gelen açıklamalara ‘Kraldan çok kralcı’ vurgusu yaptı, “Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin kıymeti kendinden menkul koruyucu meleklere, siyasi vasilere ihtiyacı yoktur” dedi.
Dervişoğlu ayrıca, “MHP genel başkanlığına aday olmak, MHP yönetim kadrolarında görev yapmayı istemek de aynı yeterlilik sahibi her ülkücünün doğal hakkıdır” ifadesiyle adaylığa bir kez daha göz kırptı.
İŞTE O AÇIKLAMA
Yaklaşan 10.Büyük Kurultay öncesinde yaşanan gelişmeler sorumluluk ve vicdan sahibi hemen her Ülkücünün durumdan vazife çıkarmasını ve vaziyet almasını zorunlu kılmaktadır.
İç ve dış odakların Milliyetçi Hareket’i şahsi ve siyasi çıkar hesaplarıyla içten içe çürütmek ve çökertmek için seferber olduğu hassas bir dönemden geçildiği herkesin malumudur.
Bu yadırganacak bir durum değildir. Zira Türkiye üzerinde planı olanın, MHP üzerinde hesabı olması kaçınılmazdır.
Bizlere düşen asli görev, mel'un planları bozmak ve milli varlığımıza kast eden hesapları ters yüz etmektir.
Bu noktadan bakıldığında tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya bulunduğumuz aşikardır.
Yüzyılla sözleşen ve büyük buluşma hedefiyle siyasi yolculuğunu sürdüren Milliyetçi Hareketin artık gerçeklerle yüzleşmesinin zamanı gelmiştir.
Bir başka ifadeyle Milliyetçi Hareket Partisi 43 yıllık şerefli mücadelesinde tarihi bir yol ayrımındadır.
Gelişmelerden anlaşıldığı üzere bu kurultay, geçmişte de örneklerine birkaç kez rastlanan cok adaylı bir genel başkanlık seçimine sahne olacaktır.
Ömrünü bu davaya adamış Ülkücü-Türk Milliyetçilerinin mevcut gelişmeler karşısında ilgisiz, kayıtsız ve hareketsiz kalması düşünülemeyecektir.
Bu konularda gerçekçi ve sağduyulu bir değerlendirme yapmak, iç ve dış husumet ve fesat odaklarını doğru teşhis etmek ve Milliyetçi Hareket’in geleceğine sahip çıkmak hepimiz için bir namus borcudur.
Milliyetçi Hareket’in ocağından feyz almış, Türkiye sevdasının gönül eri olarak davamızın ve partimizin geleceğine ilişkin düşüncelerimi çeşitli vesilelerle kamuoyu ile paylaşmıştım.
Son gelişmeler ve yönetici sıfatı taşıyan bazı şahısların sürece ilişkin talihsiz beyanları ışığında, bu konuda değişmez rehberimiz olan ilke ve düşünceleri bir kere daha Ülkücü vicdanın değerlendirmesine sunmak isterim.
Bizim siyasi geçmişimiz, sicilimiz, duruşumuz ve safımız ortadadır ve herkesin malumudur.
Milliyetçi Hareket’in kutsal davasına hizmet aşkı bir ruh ve sevda işidir.
Bu konuda kırığı, kayması ve sapması olmayan siyasi çizgimiz ülkücü vicdanda tescil edilmiştir.
Bizler için tek bir hedef ve hesap vardır: Milliyetçi Hareket’in ilke ve inanç sistemini yüceltmek, siyasi kimliğini ve misyonunu koruyarak partimizi iktidara taşımaktır.
Bunun dışında şahsi bir hesabımız, beklentimiz ve derdimiz yoktur.
Tesadüf eseri sıfat sahibi olmuş bazı şahıslarla bizi farklı kılan en temel özelliğimiz; konuşma hakkımızı statülerimizden değil, mücadele geçmişimizden almış olmamızdır.
Gerçek dava adamları ile MHP’yi şahsi çıkarları için basamak olarak kullanmak isteyen ve boyundan büyük laflar sarfeden fason ülkücüler arasındaki mücadele, bu yönüyle de dikkate şayandır.
Bugüne bakarak çok ciddi bir yönetim anlayışı sorunu ile karşı karşıya bulunduğumuz, hiç kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçektir.
10.Olağan Büyük Kurultay'ın gerçekleşmesine yönelik olarak icra edilen alt kademe kongrelerinde yaşananlar bu sorunun kangren haline geldiğini göstermiştir.
Liyakat ve hizmete değer vermeyen, cefakar ülkücü gönül erlerini incitip rencide eden ve ülkücü iradeyi hiçe sayan bu yönetim anlayışı çok vahim bir güven bunalımına yol açmıştır.
İstenmeyen bu durumun sorumlusu yöneticilerin kimler olduğunu Milliyetçi – Ülkücü camia çok iyi bilmektedir.
Bu durum kökten değişmediği sürece Milliyetçi Hareket’in ufkunun ve siyasi geleceğinin karanlığa mahkum kalacağını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.
Bazı yöneticilerinin son dönemdeki yazılı açıklamaları bu sakat yönetim anlayışının hazin örnekleri ile doludur.
MHP’nin geleceği için samimi görüş ve temennilerini dile getiren ülkücüleri, müktesebatları çerçevesinde herhangi bir ayrıma tabi tutmadan fitne ve fücürle karalamaya çalışan, MHP’ye düşman çevrelere hizmet eden gafiller olarak suçlamaya yeltenen ve ülkücü ahlak testinden geçiren çeşitli beyanlar, MHP’yi içten içe kemiren gerçek fitne ve fücur odaklarının kimler olduğunu bir kere daha ortaya koymuştur.
Bizler muhataplarımızla ülkücü ahlak tartışmasına girmeyi zul sayarız.
Bizim ülkücü ahlakımız ve terbiyemiz siyasi geçmişimizin kefaleti altındadır.
Ne söylenmesi gerektiğini bildiğimiz kadar, ne söylenmemesi gerektiğini de idrak edecek şuura sahip halimizle, MHP’nin geleceği hakkındaki düşüncelerimizi açıklamak için kimsenin iznine ve onayına ihtiyacımız yoktur.
Mevcut şartlara bakarak Milliyetçi Hareket Partisi’nde bugün hüküm süren sakat yönetim anlayışının değişmesini istemek her ülkücünün hakkı, görevi ve ödevidir.
MHP genel başkanlığına aday olmak, MHP yönetim kadrolarında görev yapmayı istemek de aynı yeterlilik sahibi her ülkücünün doğal hakkıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin kıymeti kendinden menkul koruyucu meleklere, siyasi vasilere ihtiyacı yoktur.
Bu, genel başkanlık makamına ve Sayın Bahçeli’nin şahsına hakaret anlamı içerir.
Genel Başkanın arkasına saklanarak siyasi kariyer yapmaya çalışanlar unutmasınlar ki, böyle kişilere MHP'de yer olmadığı gibi ihtiyaç da yoktur.
Parti yönetiminde görev almak isteyenlerin teşkilatlarımız nezdinde karşılığının olup olmadığını takdir etmek, bu konuda ahkam kesmek hiç kimsenin harcı değildir.
Şahsına ve makamına sonsuz saygımız olan Sayın Devlet Bahçeli’nin bu gerçekleri görüyor olması en samimi dileğimizdir.
Herkes emin olmalıdır ki, Milliyetçi Hareket’in geleceğini sadece ve sadece ülkücü irade belirleyecektir.
Ülkücü iradeyi ahlak dışı yol ve yöntemlerle baskı altına almak, çeşitli ayak oyunları ve entrikalarla yönlendirmeye çalışmak asla sonuç vermeyecektir.
Hiç kimse meydanı boş sanmamalı, yanlış hesaplar peşinde koşmamalıdır.
Bizim için MHP’nin geleceği herşeyin üstündedir.
4.Kasım.2012’de yapılacak 10.Olağan Büyük Kongre sürecinde tutumumuz ve tavrımız, bu ilke ve düşünceler ışığında şekillenecektir.
İnsanları durumlarını merhametsizce eşitleyerek haksız yere yaftalamak, onun bunun adamı diye karalamak, MHP düşmanlarının amacına hizmet etmekle suçlamak, partimizi şahsi ihtirasları için kullanmaya kalkışanların insafsızca sarıldıkları ahlak dışı bir yöntemdir ve bu kutsal harekette artık karşılığı yoktur.
Milliyetçi Hareketçiler feraset ve basiretleri ile kötüyü iyiden ayıracak ve bu oyunu mutlaka bozacaklardır.
“Hak, hak edenin değil, haklınındır” sözü gerçekle buluşuncaya kadar inandıklarımızı dile getirmeye devam edeceğiz.
Hiçbir güç bizi, Milliyetçi Hareketin mutlak zaferi için inandığımız doğruları söylemekten alıkoyamayacaktır.