Yurtdışında gazetecilik ve tv eğitimi gören, son olarak İngiltere’’de Apex Magazine Dergisi’’nde röportör olarak görev yapan İzmirli genç gazeteci Aysu Mola, ülke gündeminden hiç düşmeyen Kürt sorununa tam da ortasından atış yapan ’‘Hür Adam’’ filmin yaratıcısıyla Egedesonsöz satırlarına da sunduğu güzel bir söyleşiye imza attı.
İşte Said-i Nursi’’nin hayatını beyaz perdeye taşıyan filmin yönetmeni Mehmet Tanrısever’’in ağzından Hür Adam’…
Bir zamana damgasını vurmuş Minyeli Abdullah ve Sürgün gibi filmlerin yönetmeni Mehmet Tanrısever, Hür Adam filmi ile Said-i Nursi’’nin hayatını beyaz perdeye taşıyor.
Hayallerini, düşüncelerini sinemada paylaşmayı seven yönetmen, şimdi de son filmi ’’Hür Adam’’ ile gündemde...
Tanrısever ile Hür Adam filminin serüveninin nasıl başladığını ve hedeflerini konuştuk. Sürgün filmiyle yurt dışından ödüller alan yönetmen Tanrısever, yeni filmi Hür Adam’’ın Türkiye ve Avrupa genelinde ses getireceği görüşünde.
’“Üstad geldi, bana sarıldı. O zaman anladım ki, Üstad bu filmi istiyor’”
’’Hür Adam’’ filminin serüveni nasıl başladı? Kısaca filminizden bahseder misiniz?
Filmin konusu zamanın eşsiz güzelliği anlamında olan ’‘Bediüzzaman’’ nam-ı değer Said Nursi hakkında. Filmi çekmeye karar vermem 1991 yıllarına dayanıyor. Biz o sıralarda Minyeli Abdullah filmini çekiyoruz. Said Nursi’´nin talebelerinden bir abimiz dediki, Üstad’’ın filmini çekelim. O yıllarda Üstad’’ı, senarist arkadaşı rüyamda gördüm. Üstad filmi o dönem çekmeme izin vermedi. ’“Daha çekme, beni çekme zamanı değil. Beni tam tanımıyorsun’” dedi. Böylece 91 yılında bu proje rafa kaldırıldı. Aradan 19 sene geçti. Buarada elime farklı senaryolar geliyor. Ben tabi biraz çekiniyordum Üstad izin vermez diye. 2009’’da üzerinde bir daha çalışalım dedik. Eğer Üstad izin vermezse çekmeyiz keseriz yarıda, izin verirse devam ederiz. 3 arkadaşla senaryo çalışmalarımız bittiği zaman Üstad geldi, bana sarıldı. Ozaman anladım ki, Üstad bu filmi istiyor.
Bediüzzaman Said Nursi’’nin düşünceleriyle tanışmanız ne zaman oldu?
sÜstad ile ilgili düşüncelerim Fethullah Gülen Hocaefendiyi tanımam ile başladı. Said-i Nursi düşünceleriyle tanışmam 1979-80’’li yıllara dayanıyor. O dönemde Üstad’’ı çok tanımıyordum, daha sonralarda Risale-i Nur’’ları okumaya başladım. Birkaç kitabını okumuştum ama bu film dolayısıyla 6000 sayfaya yakın kitap okudum.
Geçen senelerde çekilen Yolcu belegeseli, Üstad’’ın hayatını anlatıyordu. Ama bazı sahneleri eleştirmenler tarafından abartılı bulunmuştu.
Zaten Yolcu filmi belgesel bir çalışmadır. Ama sinema filminde Said Nursi’’nin hayatını bire bir anlatıyoruz. Geçmişte de Minyeli Abdullah gibi yasaklanan ve çok tartışılan filmlerimiz oldu. Bir başka örnek de Sürgün filmimiz. Benim bizzat yönetmenliğini yaptığım bir filmdi. Bu filmler yüz binlerce seyirci ile buluştu. Geçmişteki işlerimize bakarsak bunlar bizim aynamız oldu diyebilirim.
Filminizde hangi dönemi çekiyorsunuz?
Çocukluğundan başlıyor. 1882’’den 1950’’ye kadar çekiyoruz.
Oyuncu seçiminde özellikle nelere dikkat ettiniz?
Oyuncu seçiminde çok seçici davrandık bu konuda. Burada birkaç oyun üzerine durmuştuk. Değişik oyuncularla başlamıştık, Üstad onları kovdu. Beceremez bu dedi. Birkaç alternatif daha vardı, onları da ben beğenmedim. Ama en sonunda Mürşit Beyi seçtik. İyi de uydu rolüne, iyi anlattı. İyi bir oyun sergiliyor. Oyun ve ona benzeme şekli tam uydu diye düşünüyorum. Ve çok samimi olarak onu yaşayarak oynadı.
Siyasi bir liderin hayatını çekmeyi düşündünüz mü?
Sinema filmi çekilecek siyasi lider Adnan Menderes’’dir. Onun ile ilgili de bir senaryomuz var, o da duruyor şu anda. Başkaları çekmezse onu da çekebiliriz, diye düşünüyorum.
Bu film Kürt Türk sorununu yüzde 80 çözer!
Üstad Hazretleri ’“Türkler beyindir, Kürtler de güçtür’” diyor bildiğiniz gibi Tarihçe-i Hayat kitabında.
Üstad Hazretlerinin yorumu, genel bu soruna bakışı sizce Türk- Kürt sorununu çözmeye yeter mi?
Bu film vizyona girdiğinde Türk ’– Kürt sorununu yüzde 80 çözer diye düşünüyorum. Yüz binlerce para değerinde bu film çok daha etkili hale getirecek. Bizim de bu kadar harcadığımız paraya değecektir. Bu filmi seyrettikten sonra Kürt Türk sorununa farklı açıdan bakılacak, kardeş gibi görecekler. Çok daha etkili hale getireceğini umuyorum.
Neden uzun zamanda bu kadar az film çektiniz? Maddi kaygılarınızdan mı yoksa kendinize olan saygınızdan mı?
Yirmi senedir film çekmiyoruz. 90’’lı yıllarda bizim filmlerimiz öyle bir yere geldi ki 6-7 tane film çektik. Ama daha sonra filmler fazla para kazanmadı. O sıralar ben iş hayatına daha çok sarıldım, öylece 10-15 sene geçti. Bir de o zamanlar 90’’lı yıllarda Türkiye’’deki bazı muhtıralar, sıkıntılar vardı malum. Müslümanlara karşı bunlarda belki engel oldu çekimlerde. Film çekilecek zamanım daha çok var. İnşallah bundan sonra sürekli film çekeceğim. Bir de bu işi vakıf haline getirip sinema vakfı kurmayı düşünüyorum. Diğer Müslümanların da vakfa iştirak etmelerini sağlamak için. Vakıf olduğu zaman binlerce insanların imkanları bu vakfa kanalize edebilir ve belki yılda 10 veya 15 film çekilebilir.
Tabi şimdi film çekmek daha kolaylaştı ama 80’’lerde 900’’e yakın sinema filmi yasaklandı. Birçok yönetmen hapse atıldı. Peki, sizi nasıl etkiledi o dönem?
O zamanlarda 26 -27 yaşlarındaydım. Film çekmiyordum ama o dönemde bizim filmlerimize de yasaklar kondu ama sonradan kalktı.
Yani 80 dönemi sizi etkilemedi...
Benim filmim yoktu ama hatırlıyorum Fethullah Gülen Hocaefendi’’nin arandığı bir dönemdi. Bu duruma çok üzülüyordum o zamanlar tabi. 25 yaşlarındaydım tanıştığımızda.
Hayata dair hiç pişmanlıklarınız oldu mu?
İyi ki yaşıyorum ama bir daha bu dünyaya gelmek istemem. Çok zor bir hayat... Keşke dediğim bir pişmanlığım olmadı. Allah ’‘seni bir daha yaratacağım kral yapacağım’’ dese gelmek istemem bu dünyaya bir daha. Yaşlanıyorum, ölüme doğru gidiyorum ölümü özlüyorum. Ne gençliğe imreniyorum ne de bu dünya hayatına.
Sizce Türkiye demokratikleşme yolunda ilerliyor mu?
Benim fikrim evet tabi. Türkiye’’de her şey daha da şeffaflaşıyor. Bir kere herkes haddini bilecek. Siyasiler gelmiş insana balyoz vurmalar, tepeden vurmalar olur mu hiç? Ama hep burada bir menfaat var. Menfaat yoksa hepsi kuzu gibi olur. Bir gün Mevlana’’ya diyorlar efendim köpeklere bak ne kadar güzel geçiniyorlar, uslu uslu yatıyorlar. 3,5 köpek bir arada gölgede yatıyorlar. Bunların birinin önüne et koyarsan ne mal olduğunu anlarsın diyor Mevlana da. Sonra biri geliyor önüne et atıyor. Hepsi birbirine giriyor. Burada da makam, mevki olunca hepsi birbirine düşüyor. Hepsi menfaat peşinde diye düşünüyorum.