HABERLER>YEREL MEDYA
26 Şubat 2010 Cuma - 00:00

''İzmir, İzmirlilerden kurtulursa, iyi bir İzmir olur!''

Sabah Gazetesi’’nin bugün yayınladığı İzmir ekinde Yeni Asır ve Sabah yazarı Öncel Öziçer ile Sabah yazarı, gazeteci Hıncal Uluç’’un röportajında, çarpıcı tespitler yer aldı.’

''İzmir, İzmirlilerden kurtulursa, iyi bir İzmir olur!''

Sabah Gazetesi’’nin bugün yayınladığı İzmir ekinde Yeni Asır ve Sabah yazarı Öncel Öziçer ile Sabah yazarı, gazeteci Hıncal Uluç’’un röportajında, çarpıcı tespitler yer aldı.’
 
İki İzmir sevdalısının, İzmir’’i enine boyuna çekiştirdiği bu röportajı, Sabah Gazetesi Ege Bölge Temsilcisi Ünal Ersözlü ve röportajı gerçekleştiren Öncel Öziçer’’in izniyle yayınlıyoruz’…
 
Söyleyenin de, söyletenin de ağzına sağlık diyerek’…
 
RÖPORTAJ: ÖNCEL ÖZİÇER
 
Şöyle bir hesap yaptık. Bundan tam 16 yıl önceymiş. Ben henüz yeni yetme bir muhabirken ve de Hıncal Uluç o zaman da Türkiye'nin en şöhretli köşe yazarlarından biriyken, İzmir Efes Oteli'nde kendisiyle bir röportaj yapmıştım. Yerel seçimler zamanıydı hatta...
Aradan geçen yıllarda bir daha hiç karşılaşmadık. Ama puslu ve gri bir İstanbul ikindisinde, tam 16 sene sonra tekrar bir araya geldiğimizde, birbirimizi öyle dostane kucakladık ki, bu hayatta aynı havayı değil aynı gönlü paylaşmanın ne denli önemli olduğunu, en azından kendimize bir kez daha kanıtladık.
Konumuz İzmir'di. Kilis'te doğan, Ankara'da büyüyen, İstanbul'da yaşayan Hıncal'ın İzmir sevdasını artık bilmeyen yoktu. Ve böyle bir İzmir ekinde de Hıncal, olmazsa olmazdı.
 
ÖNCEL ÖZİÇER: Kafanızdaki ilk İzmir fotoğrafını merak ediyorum?
 
HINCAL ULUÇ: Ağabeyime kız istemeye gittik. Yengem İzmir'de öğrenciydi. Annem, babam, ağabeyim ve İzmir'i görmek istediğim için de ben, Kilim Otel'e geldik ki o zamanın en iyi oteliydi. Onu hatırlıyorum. Fazla kalmadık. Cumhuriyet Meydanı'nı hatırlıyorum bir de.
 
ÖZİÇER: Peki sevdanın başladığı zaman?
 
ULUÇ: Esas İzmir sevdam 1970 yılında, Modern Folk Üçlüsü'nün menajerliğini yaparken Fuar zamanında başladı.
 
ÖZİÇER: Ortam mı güzeldi, İzmir mi?
 
ULUÇ: Ortam da, İzmir de. Efes Oteli'nde kalırdık. Pahalı bir oteldi ve aşağı yukarı kazandığımız tüm parayı İzmir'de bırakır dönerdik. Derdik ki, 'bu güzel bir tatil ve biz de bu tatili bedavaya getirdiğimizi düşünelim'.
 
ÖZİÇER: Nasıl bir atmosferdi, biraz anlatsanıza?
 
ULUÇ: Ülkenin tüm sanatçılarının panayırı gibiydi. Aklına kim gelirse’… Efes'in o muhteşem efsane lobisine girdiğinde Türkiye'nin tüm ünlüleri orada olurdu.
 
ÖZİÇER: Otelden dışarı çıktığınızda?
 
ULUÇ: İkinci vakit geçirdiğimiz yer İkinci Kordon'da Bonjour'du. Akşamüzeri Ali Kocatepe ile giderdik. Ve o Bonjour'da gördüklerimi ben Paris'te bile görmedim.
 
ÖZİÇER: Şu meşhur İzmir'in kızları meselesi mi?
 
ULUÇ: Kızların tavırları, havaları, yaklaşımları... İzmir'in Türkiye'nin çok önünde olduğunu ta o zamanlar hissettim. Erkeklerde bir açlık yok. 'Vay bu kız bana baktı'nın arkasına bağlanan senaryolar yok. Avrupa kafelerindeki ortam. Hele ki Ankara'dan gelince tam bir Avrupa kentine gelmiş gibi olmuştum. İzmir çok başkadır, çok!
 
ÖZİÇER: Peki hiç aklınıza gelmedi mi bu şehre yerleşmek?
 
ULUÇ: Hiç düşünmedim. Tek sebebi de benim sıcakla yaşamam mümkün değil. İzmir'de mutlu olacağım ay nisan sonu biter, sonbaharda tekrar başlar. Yazın güneye tatile gittiysem otel lobisinden çıkmam.
 
* * *
 
ÖZİÇER: Gelelim en merak ettiğim meseleye. Şu meşhur İzmirli sevgiliye... Ne zaman girdi hayatınıza?
 
ULUÇ: Onları konuşamam. O sır!
 
ÖZİÇER: İzmirli aşkı çok merak ediyorum.
 
ULUÇ: Olmaz, o sır.
 
ÖZİÇER: Peki o zaman şöyle sorayım; İzmir kadın nasıl bir aşık? Nerelerde hata yapıyoruz mesela?
 
ULUÇ: Yapmıyorsunuz ki! Benim hiç şikayetim yok.
 
ÖZİÇER: İyi de genelde şöyle bir durum var; erkekler çok methini duydukları o İzmirli kadınlara koşa koşa gelirler, sonra da koşa koşa kaçarlar?
 
ULUÇ: Valla ben kaçmadım. Beni İzmirli terk etti. Buna rağmen hala hayatımda en sevdiğim insandır, çünkü bana çok güzel bir altı sene yaşattı.
 
ÖZİÇER: Dost musunuz hala?
 
ULUÇ: Tabii. Gerçi beni terk ettiği zaman çok kızmıştım ama şimdi düşündüğüm zaman, o hayatıma girmese, o güzel altı yıl da olmayacaktı. Belki de ona teşekkür borçluyum.
 
ÖZİÇER: Ne yaptınız da bu kadar öfkelendirdiniz acaba?
 
ULUÇ: Devamlı terk edilen ben olduğuma göre, demek ki bende var bir kabahat!  Bu kadar insan beni boşuna terk etmiyor.
 
ÖZİÇER: Tamam o sır ismi geçelim, genel olarak ne farkımız var bizim?
 
ULUÇ: Dün gazetelerde okudum İzmir kadınlarının farkı yargı kararlarına geçmiş, daha ne dememi bekliyorsun ki! Bir kere yetişme farkı var. Seninle yıllar evvel yaptığımız röportajı hatırla. Efes Oteli'nin bir odasındaydık. Bir otel odasında bir adamla genç bir kızın buluşmasının arkasını, eğer kötü niyetliysen, nerelere bağlayabilirsin. Ha! Ama röportajın dışında ne senin ne de benim aklımızdan böyle bir şey geçti mi? Ya da ben sana burada yapalım röportajı dediğim zaman sen bunun arkasında bir art niyet aradın mı?
 
ÖZİÇER: Aklımdan geçmezzz...
 
ULUÇ: Eh, İzmirlinin geçmiyor işte!
 

 
ÖZİÇER: Gerçekten bu İzmirli kafası mı? Ben bu söylediğiniz örnekte bir gazetecinin kötü niyet sezebileceğini düşünemiyorum bile?
 
ULUÇ: Bak şimdi! Bir kere İzmir batıya açılmış bir liman kenti. Levantenler, Balkanlar'dan göç edenler. İzmir zaten çoktan batılı olmuş. İzmir'de çok rahat hissediyorsun kendini, çünkü karşındaki rahat. Bir şey konuşunca yanlış anlaşılabileceğini düşünmüyorsun. Yani bu kız benimle röportaj yapacak. Efes'in gireni çıkanı belli değil, lobide oturacağız, 80 kişi gelip selam verecek, bölünecek, o yüzden odada rahat rahat konuşuruz diye düşündüğüm zaman, o röportaja gelen kızın da öyle düşüneceğini biliyorum ben.
 
ÖZİÇER: İstanbul'da durum farklı mı olurdu yani?
 
ULUÇ: Bu yaşadığımız olay 15 yıl önceydi. Sana bugünden bir örnek vereyim. İstanbul'da aynı hafta içinde iki gece üst üste bir hanımla yemeğe çıktım. İkinci gece evine bırakırken dedi ki 'Hıncal sana bir şey söyleyeceğim ama sakın alınma!' 'Hayrola', dedim. 'Sen eşcinsel misin?' dedi. 'İkidir beni yemeğe götürüyorsun ve bir şey teklif etmiyorsun.' Şimdi, böyle bir ortamda nasıl rahat olursun, nasıl rahat konuşursun. Her şeyin ölçülü, hesaplı olacak.
 
ÖZİÇER: Yani sadece İzmir'in kadınları mı bir erkekle sevgili dışında da dost olunabileceğini düşünüyor? Gerçekten inanmak zor.
 
ULUÇ: Daha örnek verebilirim. Hepsi tesadüf olamaz. Bir kaç sene önce Karşıyaka'da bir gece kulübüne gittik. Kalabalık bir grubuz. Yan masada da kumru misali bir çift. Bir ara ben masadan kalktım. Döndüğümde masamızın en köşesinde, ben kalkınca yalnız kalmış arkadaşımızı o yan masadaki bayanla dans ederken buldum. Oturunca da kızdım hatta. 'Bizim masada onca bayan varken elalemin sevgilisini neden dansa kaldırdın?' diye.
 
ÖZİÇER: Evet, cesur hareket doğrusu...
 
ULUÇ: Ama işte işin asıl öyle değilmiş. Kız onu dansa kaldırmış. Meğer, ben masadan kalkınca bizimkini öyle en uçta bir anda yalnız kalmış gibi görmüşler ve iki sevgili böyle bir karar almış. Bu başka bir yerde olmaz. Beni kaldırsa hadi anlarım şöhretli adam falan diye. Bu gerçekten başka bir kafa...
 
* * *
 
ÖZİÇER: İnsan en çok sevdiğin hırpalarmış ya, siz de İzmir'i ve İzmirlileri çok seviyorsunuz ve sanırım o yüzden de bizi en çok eleştiren isimlerden biri sizsiniz...
 
ULUÇ: Evet, çok kızıyorum İzmirlilere. Mesela, o Karşıyakalıların, Göztepelilerin, Altaylıların birbirlerini tepelemelerine çok kızıyorum. Türkiye'nin en büyük futbol sahasına sahip İzmir'in neden bir İzmir ruhu olamıyor?
Bir gün rahmetli Asfalt Osman'la (İzmir'in efsane belediye başkanı Osman Kibar) oturuyoruz. 'Hıncal İzmir'de her şeyi yaptım ama bir tek şeyi başaramadım, gözüm açık gidecek' dedi. 'Bir İzmir hemşehrililiği yaratamadım! Burada sor, kimse İzmirliyim demez. Ya Karşıyakalıdır, ya Göztepeli, ya Eşrefpaşalı.'
Bu günümüzde de hala böyle. Yahu ben İzmir diye ölüyorum İzmirli İzmirliyim demiyor!
 
ÖZİÇER: İlla İzmir'i sevdiğini belli etmek için 'ben İzmirliyim' diye bayrak açmak şart mı?
 
ULUÇ: Ama statlarda bu ayrım yüzünden korkunç kavgalar yapılıyor. Benim iki yeğenim Karşıyaka'da büyüdüler. Yani onların ne kadar 'kötü Karşıyakalı' olduklarını bizzat ben biliyorum. Onlar maç günü evden çıktıklarında zavallı yengem, akşam çocukları eve dönene kadar, deplasmana gittiklerinde de pazartesi sabahına kadar, dualarla eve sağ salim gelmelerini bekliyor. Böyle bir şey olabilir mi?
 
 
İZMİR’’İN İZMİR’’DE DOSTU YOK!
 
 
ÖZİÇER: Bir zamanlar Konak Pier için ne çok mücadele vermiştiniz. Yaşamadığınız bir şehri bu kadar koruyup kollamanız çok ilginç değil mi?
 
ULUÇ: Evet, o güzelim Konak Pier elden gidiyordu. Bir tek ben Don Kişot'un yel değirmenlerine karşı savaşması gibi savaştım. Hatta mahkemelere düştüm, ki tek bir İzmirli gazeteci bile yanımda olmadı o zamanlar.
 
ÖZİÇER: Bu sevdanın nedeni ne peki?
 
ULUÇ: Çünkü, çok mutlu oldum ben İzmir'de. O 70'li yıllar benim hayatımın en güzel yıllarıydı. İzmir ve Çeşme'nin o güzel festivaller zamanı unutulmazdı.
 
ÖZİÇER: Peki, kırılma noktası neydi acaba?
 
ULUÇ: Bir; Fuar'a kıydılar. İki; Çeşme festivaline kıydılar. Politikacılar kendi politik emellerini şehrin önüne koydular. Ve İzmir'in cazibesini yok ettiler. Yani benim için tatil demek, benim için keyif demek, neşe demek, İzmir'e gitmekti. Hala da öyle. Bu sevginin temel nedeni de budur herhalde.
 
ÖZİÇER: Şimdi Alaçatı rüzgarıyla o söz ettiğiniz eski İzmir ruhu tekrar canlandı gibi ama?
 
ULUÇ: Yavaş yavaş... Eski Fuar'ı Alaçatı yaşatmaya başladı. O fuar zamanı bambaşka bir atmosfer vardı. Şöyle düşün, Efes'te uluslararası düzeyde bir popülarite varken, yürüyüş mesafesindeki Bonjour'da, Türkiye'nin başka hiçbir yerinde göremeyeceğin bir 'İzmir' var. Atlıyorsun vapura, karşıya gidiyorsun. Tilla vardı o zamanlar. Orada dünyanın en güzel pilavını yiyordun. Böyle efsaneleri vardı, İzmir'in. Olağanüstü bir Topçu vardı. Şimdi Topçu artık giderek turistik bir hal aldı. Ama o zamanın Topçu'su, salaş bir çöpşişçiydi. Ama o salaş yerde Şerif Yüzbaşıoğlu'nu, Şenay'ı, Ajda'yı, Füsun Önal'ı görürdün. Gecenin bir yarısı, günün yorgunluğuyla buluşmuş insanlar. Şimdi o Topçu geri gelmez. Efes Oteli'nin önünde kumrucular vardı. Dünyanın en güzel restoranı otelin içindeyken, biz kömürde kumru yemeye çıkardık.
 
ÖZİÇER: O hava geri gelmez diyorsunuz ama çok da haksızlık yapmayın yahu! Hala özel bir yanı vardır benim güzel şehrimin?
 
ULUÇ: Tamam, itirazım yok ama o hava başka bir hava. O büyülüydü. Benim İzmirlilerden şikayetim, İzmirlinin İzmir'i sahiplenmeyişi! Yani iddia ediyorum içinizde benim kadar İzmirli yok!
 
ÖZİÇER: İnsan sahip olduğunun değerini bilmezmiş ya, bizimki de o hesap mı acaba?
 
ULUÇ: Kızma ama evet bilmiyorsunuz. Ve siz İzmirli değilsiniz, ben İzmirliyim. İddialı bir laf ama öyle.
 
ÖZİÇER: İzmir'de kültür sanat konusunda başımız biraz yerde tamam ama olanlar da ulusal basında yer bulmuyor maalesef. Buna ne diyeceksiniz?
 
ULUÇ: Ulusal basının canı cehenneme’… İstanbul'un haberini ne kadar yazıyorlar ki? 'Bal' 46 sene sonra Berlin Film Festivali'ni kazandı, manşetten veren tek bir gazete yok! Sanki Türkiye olarak her sene Berlin'de birinci olurmuşuz gibi. Bir yığın palavra haber manşette, "Bal" haberi içeride üç sütunda.
 
 
 ÖZİÇER: Gelecek hayalinizdeki İzmir'in resmini bir çizseniz?
 
 ULUÇ: Büyük kargo uçakları  kullanılmaya başlandığından beri artık  gemilere, limanlara eskisi gibi ihtiyaç  kalmadı. Liverpool, Lizbon limanı bile  bitti. İzmir'de de başka bir şeyi  kovalamak lazım.
 
 ÖZİÇER: Ne gibi?
 
 ULUÇ: İzmir'de liman bitmiş, fabrikalar  bitmiş, neyle geçinecek bu insanlar?  Ben geçen sene de yazdım; İzmir'i  kurtaracak şey üniversiteler olmalı.  İzmir muhteşem bir üniversite kenti  olur. 18-22 yaş arası üç milyon  öğrencinin yaşadığı bir kent düşün.  Aileleriyle bu sayı olmuş on milyon. On  milyon insana hizmet edecek esnafı  düşün... Ekonomik gücü düşün...
 
 ÖZİÇER: Körfez'i nasıl düşlersiniz  peki?
 
 ULUÇ: Şu anda Körfez'i görmek  istediğim gibi görüyorum.  Ama daha  eskiyi hatırladığımda, gelecekte de  yüzülebilen bir körfez isterim. Teknoloji  bu boyuta geldiyse de o günleri görmem lazım. Kordon'u ise hak ettiği gibi kullanamadılar. Burhan Özfatura'nın projesini haince durdurdular. Şu anda mevcut sahilde, yürüyen insanlardan başka bir şey yok. Kafe yok, meyhane yok. Betonun üstüne çim dök bırak!  Bu şehircilik değil, nefretçilik!
 
ÖZİÇER: Çok ağır olmadı mı bu?
 
ULUÇ: Evet ağır! Çünkü o projenin durdurulması kelimenin tam anlamıyla nefretçilik!
 
ÖZİÇER: Sadece politik oyunlar ve kişisel nefretle bir şehre kıyılabilir mi diyorsunuz yani?
 
ULUÇ: İzmir'in en 'çektiği' insanlar İzmir'in içinden çıkıyor. Yemem yedirmemciler.
 
ÖZİÇER: Kurtuluş önerisi de alayım o zaman?
 
ULUÇ: İzmir İzmirlilerden kurtarırlarsa, çok iyi bir İzmir olur. Bazı İzmirlilerden tabii.
 
Hah! Tamam, yoksa artık gücüme gidiyor. (ÖNCEL ÖZİÇER, SABAH İZMİR)

 
 
Kılıçdaroğlu’ndan adaya saldırı sonrası ilk açıklama
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Deniz Aryal aramızda...
İzmir’’in genç kalemlerinden Deniz Aryal Egedesonsöz yazar ailesine katıldı.’
EMD’’de Tolga Albay’’lı dönem
Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) İzmir Şubesi başkanlığına Tolga Albay seçildi.’
İGC’’den tutuklu gazetecilere destek
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel ve Başkan Yardımcısı ...
 
Deniz Baykal İzmir'e kırgın ve kızgın
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 27 Şubat’’ta yapılacak, partisinin ...
Davalık özelleştirme iptal olabilir
Manisalı usta gazeteci Ahmet Çınar, ildeki yerel gazetelerde yer almayan ...
İGC’’den 20 yıllık balo nostaljisi
İzmir Gazeteciler Cemiyeti tarafından 1970’’li yılardan bu yana her yıl ...
 
Ustalara hizmet ödülü
İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC), gazetecilikte 50 yılını doldurmuş ...
İGC: İpekçi’’yi saygıyla anıyoruz
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel yazılı bir açıklama yaparak, ...
Balkan Günlüğü iki yaşında!
Türkiye'den tüm Balkan ülkelerine yayın yapan tek uluslararası gazete ...
 
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Atatürk’ten rövanşı alacaklar da…
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Halkın gerçek gündemi sahnede!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Şimdi ne olacak?
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (10) 'Bak Postacı Geliyor'
Serdar DEĞİRMENCİ
Serdar DEĞİRMENCİ
Sonbahar
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Başıboş canileri toplamak!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bu da geçer
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Yemek kitabı değil Kültürel Miras!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Son nefeste Göztepe!
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Townç Sowyer'in maceraları
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva