HABERLER>GÜNCEL
19 Eylül 2013 Perşembe - 08:32

'Burada kaç gün oldu saymadım, ilgilenmiyorum'

Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Ergenekon davası hükümlüsü eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Silivri Cezaevi'nde ziyaret etti. Ziyaretinin ardından Türenç bir yazı kaleme aldı.

 Burada kaç gün oldu saymadım, ilgilenmiyorum

İZMİR - İşte Türenç'in yazısı;
 
"Zaman ne de çabuk geçiyor. " Orta Mahalle" ye gideli , iki yıl olmuş.
 
Hesap etmeli mi, etmemeli mi? Kaç bahar geçmiş üzerinden. Kaç yaz, kaç kış.. 
 
5 Ağustos'ta, müebbetle sonuçlanan davada, Silivri ceza infaz kurumunun "Orta Mahallesi"ndeki 5 No'lu cezaevinin bir hücresine gireli iki yılı devirmiş bile..
 
Genel Kurmay eski Başkanı, Orgeneral İlker Başbuğ'la konuşmak için yollardaydık bu kez. Basın Konseyi heyeti olarak ziyaret edeceğimiz Başbuğ'un yanına yine uzun üst ve göz taramalarından geçip gittik.
 
Gardiyanların arasında aşağıdaki hücresinden üst kattaki açık görüş salonuna geldiğinde Başbuğ, her zamanki titiz görümü ile karşımızdaydı.
 
"Hoşgeldiniz" dedi ve önceden hazırlanmış görüş masasına davet etti.
 
Açık bej pantalonunu , gömleğinin üstüne giydiği aynı renkteki süveteri tamamlıyordu.
 
Oysa hava iyi sıcaktı. Silivri kırsalının "orta mahallesi" ise daha da sıcaktı.
 
"Hoşgeldiniz. İlk kez bir gazeteci ile açık görüş yapıyorum. İlk kez siz bir basın kurumu olarak ziyarete geldiniz." dedi ve "Nasılsınız?" sorumuzu beklemeden, cezaevi koşullarını anlatmaya başladı:
 
"Neticede burası bir cezaevi. Şartları belli. Başkasını aramak yanlış olur. Mutlu değiliz tabii. Cezaevi koşulları kötü. Saçma sapan uyduruk bir davayla getirildik buraya. Kaç ay oldu, kaç gün oldu saymıyorum. Şaka gibi.. İki yıl oldu bile.. Arkadaşlarım 2011 de alınmıştı. Benden önce girenlerden bile rahatsızlık duydum. Şimdi ise kendimi vicdanen hür hissediyorum. Emrinizdeki arkadaşlar tutuklu iken siz dışarıdaysanız rahatsız oluyorsunuz."
 
Başbuğ, hücre koşullarını anlatmaya devam ederken, kendisiyle fotoğraf çektirmek istediğimizi söyledim. İtiraz etti."Hayır hayır" dedi. "Fotoğraf çekilmesini istemiyorum. Buradan geriye hiçbir şey kalmasın. İstemiyorum."
 
Ve yeniden kaldığı yerden anlatmayı sürdürdü:
 
"Burada önemli olan sağlığınız. Hasta olamayacaksınız. Cezaevinde en sıkıntılı konu doktor meselesi. Şimdi revir oldu ama dikkat etmek zorundasınız. Bunun için de fiziki ve ruhsal sağlığınızı korumanız gerek."
 
Masanın üstüne iki elini açtı. Baş parmakları ile işaret parmaklarını üçgen şeklinde birleştirdi.
 
" İşte bu üçgen önemli. Üçgenin bir kenarı davalar, ikinci kenarı gazeteler üçüncüsü televizyonlar. Üçünün içine hapsolursanız gidersiniz. Bozulursunuz. Onun için kendimi okumaya ve yazmaya verdim. 2 ciltlik Atatürk kitabımı yazdım.Bir yıl uğraştım.Terör kitabım da çok iyi oldu. Şimdi Atatürk kitabımı ingilizceye çeviriyoruz.Çok iyi bir referans kitabı olduğunu düşünüyorum. 2. bölümü daha analitik oldu. Atatürk'ü doğru bilmiyoruz. Tam öğrenmemiz lazım. Ben bile kitap araştırmalarımda çok yeni boyutlarını öğrendim."
 
Hücresinde Tolon paşa ve Tuncer Kılınç paşa ile kaldığını, haftada bir saat masa tenisi sporu yaptığını söylerken, "biraz kilo da vermişsiniz.." dedim.
 
"Hayır hayır vermedim. Keşke verebilsem." diye yanıtladı. Oysa solgundu, zayıflamış bir hali vardı.
 
Havalandırma bölümünün nasıl olduğunu sorduğumuzda ise, şöyle anlattı:
 
"Hücrenin önünde bir havalandırma kısmı var. Boyutu, 6-7 metrelik bir boş havuz kadar. bir boş beton havuz hayal edin. İşte tüm hava alma yerimiz burası."
 
Özel koşulları, insani boyutları dile getirmekten hep kaçındı. Özlemlerini, ailesini, yaşamsal isteklerini anlatmak istemedi. Aklı fikri davadaydı, adalet sistemindeydi..
 
"Hiç kötümser olmadım." diye süreci anlatmaya başladı;
 
"Beni tanıyanlar bilir, kötümser hiç olmadım. Çünkü ciddi suç işlediğimi hiç düşünmedim.Düşünürseniz kötümser olursunuz.Suçlu olan kötümser olur. Kendimize güveniyoruz. Mücadeleye devam edeceğiz. Adalet mülkün temeli diyorsanız sokaktaki insan birgün bana da lazım diyorsa ve bu adalet sisteminden bugün şüphe duyuyorsa, bu iş bitmiş demektir.Bence bu kanaat yüzde 50 nin üstünde. Bu boyutta bir güvensizlik varsa o ülkede başka konunun konuşulması boş. Şimdi ülke bu noktada.." 
 
5 ağustos karar duruşması sonrasında rahat uyuyup uymadığını sorduğumuzda da şöyle yanıtladı Başbuğ:
 
"Ben, rahat ve normal uyudum. Acaba hakimler uyudular mı? 2 yedek üye uyuduk diye konuşmuşlar. Böyle bir şey olabilir mi? Benim son sözümü bile almadılar. Oysa 2-3 dakikada anlatacaktım.Bu mu adalet? Ben Genel Kurmay Başkanıyım.Hükümetin görevini engellemekle suçlanıyorum.Hiç mi sizin kadrolarınız niyetleri hissetmediler? Çağır, sor. Gerek bile duymadım diyor mahkeme. Esas ve usul açısından felaket bir durum. Tutulacak noktası yok.Bunları, bilerek mi yapıyorlar anlamıyorum.Esas ve usul açısından adalet yok."
 
İlker Başbuğ'la konuşmamız uzayınca yemek saati de geldi. Başbuğ'a " yemekleri yiyebiliyormusunuz. On bin kişiye pişen yemeklerden şikayetler var.Yemekleri nasıl hücreye veriyorlar?" diye sorduğumda, güldü:
 
" Kapıyı açıp veriyorlar.Verilen yemeği de yemeye gayret ediyoruz. Biz cezaevi koşullarını kabul edip yaşıyoruz.Yemekleri bazen yağdan arındırıyorum ,bazen de kantinden alıyorum. " dedi.
 
Sonra ikram edilen çayları yudumlamaya devam ederken, içindeki duyguları, kafasını kemiren konuları anlatmayı sürdürdü:
 
" Bir senaryo yazılıyor. Senaryoda adı geçenlere rol veriliyor. Önce aleyhte haberler çıkmaya başlıyor. Sonra sizi ifadeye çağırıyorlar.İfade tutanakları gazetelerde çıkıyor.Korkunç bombardımana giriyorsunuz.İddianame çıkmadan bombardıman başlıyor.Damgalıyorlar.Medya da bilerek bilmeyerek buna alet oluyor. İddianameleri de kimse okumuyor.39 sayfalık iddianamenin 30 sayfası boş laf, 9 sayfası ise abuk subuk iddialarla dolu. İnternet andıcı dediler. Abuk subuk. Kara propagandayı nasıl yapmışım o zaman. 4 internet sitesini açmadan kapatmışız. Kapatmasaydınız yapacaktınız o zaman diyorlar. Buna da adil yargılama diyorlar. Suçum, 312'den hükümeti devirmekmiş. Başbakan ise, biz iyi çalıştık diyor. O zaman suç nerede? Hiyerarşik yapıda örgüt yapılanması olamaz. Devlet yok olur zira.Biz 7 yıl bu hükümetle çalıştık.Örgüte sızmakla suçlanırken, adalet bu işin neresinde? Suçlamaların hepsi abuk-subuk. Akıl alır gibi değil. Hem canavarsınız,hem devlet çalışanı, hem terörist. Dr. JEKYLL ile Mr. HYDE benzetmesi gibi. Olabilir mi?"
 
Ergenekon'dan yargılananların iki kategoriye ayrıldığını da söyleyen Başbuğ şöyle devam etti:
 
"314/ 2 den suçlananlara 7-8 yıl verildi.Çoğu da allaha şükür çıktılar. İkinci kategoriye konulanlar, 314/1'den yöneticiliğe sokuldular. Kalıp bu oldu.Sonuç müebbet."
 
"Bundan sonra ne bekliyorsunuz" sorumuza yanıtı kısa oldu:
 
"Hiçbir şey. Onlar düşünsünler.Bunun altında ezilirler.Çok ciddi haksızlık var."
 
1995 yılında Kuzey Irak harekatında Çukurca bölgesinde O bir odada harekatı izlerken, ben de haber peşinde, Saddam'ın yazlık sarayında konuşlanan Türk birliklerinin yanında olayları izlemek istemiştim.O günlerden bu günlere geldiğimizde, gelinen son durumu da paylaşmak istedim Başbuğ ile. Günceli konuşmaktı amacım. PKK-Kandil-İmralı görüşmeleri ve gelişmeler konusunda ne düşünüyordu acaba orta mahallede. Kısaca yanıtladı Başbuğ:
 
"Öncelikle, görüşmeler kesinlikle silahların koşulsuz bırakılması amacıyla yapılmalı.Birincisi bu. İkincisi siyasi sorumluluk alınmalı. Üçüncüsü gizli olmalı. Dördüncüsü görüşmeler kesilmemeli. Terörde 1993-1995 dönemi çok önemlidir.Çok zor bir dönemdi.Şimdi PKK strateji değiştirdi.Siyasi alandaki mücadele de zordur.94'deki başarı olmasaydı, şimdi ne olurdu? Çukurca-Yüksekova üçgeninin koparılması engellenmiştir.Bugün farklı boyuttayız.Unutmamak lazım, lider kadro varken örgüt de bitmez. Kandil önemli.Umarım barış olur.."
 
Konuşmamızın tamamlandığını işaret eden görevlilere "tamam" diyerek bizimle vedalaşan Başbuğ'la vedadan sonra, arkamıza bakmadan açık görüş salonundan çıktık. Genel Kurmay eski Başkanı da gardiyanların arasında yeniden alt hücresindeki kitaplarına döndü."

 
 
Kılıçdaroğlu’ndan adaya saldırı sonrası ilk açıklama
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
'Kırmızılı kadın'a gaz sıkan polisin cezası belli oldu
Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve ardından tüm Türkiye’ye yayılan Gezi ...
İzmir eşi benzeri görülmemiş soygun: Hapse girmek için!
İzmir’in Bornova ilçesinde, bankalara ve piyasaya olan 70 bin liralık ...
ESHOT’ta silahlı baskında flaş gelişme!
ESHOT Genel Müdür Yardımcısı Tufan Eker’in makam odasına girerek silah ...
 
‘25 askerin şehit olduğu patlama’da şok görüntüler
Afyon'da 25 askerin can verdiği patlamanın olduğu deponun ikizi durumundaki ...
İzmir’de Feyzioğlu rüzgarı: Bu tablodan barış çıkmaz!
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, terör örgütüyle ...
Flaş! Bakanlıktan ODTÜ yoluna onay!
Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, ODTÜ’den geçecek yola ilişkin imar ...
 
Türkiye’nin korkutan mayın raporu
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Türkiye'deki döşeli mayın sayısının 977 bin 922 olduğunu söyledi.
Yargı’da hız projesinin başına İzmirli Dekan
Adalet Bakanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Türkiye’nin ...
Bankada rehineli soygun dehşeti
Adana'da bankaya yaptığı kredi başvurusunun sonuçlanmamasına sinirlenen ...
 
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türkiye'nin İslam’la sınavı
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve bugün Türkiye (1)
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Kamu yararı Çeşme Projesi’nin neresinde?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
12 Eylül ve yeni Anayasa
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
İlk '4' madde neden rahatsız ediyor?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Atatürk’ün Toprak Kanunu ya da feodalizmin tasfiyesi uğraşısı
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Siber ve milli!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Germir bağları
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Müzik ve mandolin
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
 Narin (İnce) Habercilik ve Medya Etiği
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva