İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği'nden 3 Eylül'de İsmet İnönü Kültür Merkezi'nde oynanacak olan 'Laftan İbaret' isimli oyunu ile ilgili bir davet mailli aldığım zaman, gittiğimde ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum. Günlük koşuşturma tempomdan sonra Ege Palas Oteli'nin konferans salonuna girdiğimde, heyecan içinde bekleyen hanımları görünce 'tatlı bir gülümseme' yayıldı yüzümde. 25 Dernek Üyesi'nin eşlerinden oluşan bu tiyatro faaliyetinde kadınların duygularını duymak için birden içimden karşı konulmaz bir özlem oluştu. Hiç birisini tanımıyordum, ama hani denir ya onlar benden de 'çocuktu'lar. Yapacakları etkinliğin ciddiyetinde mutluluk içinde bekliyorlardı.

Onlarla konuşmaya başladığımda, öncelikle benim ne yapmak istediğimi anlamadılar ancak onlar da benim gözlerimdeki parıltıyı fark etmiş olmaları gerekiyordu ki, başladılar ve coştular, sözcükler arka arkaya geldi. Neler yaptıklarını, neler yaşadıklarını anlattılar. Bir tiyatro metninin sözlerini ezberlemenin zor dolduğunu düşünerek ilk sorum :bu işi nasıl başardınız' olmuştu. Tesadüfen konuştuğum hanım, Dernek Başkanı Hasan Küçükkurt'un eşiydi. Sevimli, cana yakın, dost canlısı olan Nazmiye Hanım, oyunda aslına kendisine hiç uymayan bir rol verilmiş olmasına rağmen, rüyalarında bile oyunun sözlerini ezberlediğini söyledi. Hatta bir gün eşi eve geldiğinde onun kendi kendine konuştuğunu zannederek, 'hanım ne oldu' dediğini gülerek anlattı. Geçtiğimiz Mart ayından bu yana, her hafta yapılan provalar sayesinde artık hanımların' korkuları' kalmamış yaptıkları işten bile büyük bir zevk almaya başlamışlardı.

Birbirlerine iyice kenetlenmişlerdi, birbirlerini destekleyemeye ve tavsiyelerde bulunmaya bile başlamışlardı. Her birinin düşüncelerin de bu oyunun aslında kimlere ne mesajlar vereceğine dair çok farklı düşünceler vardı. Oyunculardan biri: 'kadın olmanın, bir konuda faydalı olmanın' keyfini yaşıyorum dedi. Bir diğeri: 'kadın olmak aciz olmak demek değildir' dedi. Kadının neden çok güçlü olduğunu onlara sorduğumda 'bizim çok rollerimiz var' demişti birisi de… Nasıl bir rol bu diye sorduğumda ise: 'bazen bir anne, bazen birisinin kızı, bazen çocuğu olabiliyoruz' demişti. Ne güzel söylemişti bu sözleri, şimdiye kadar hiç kendimi böyle tanımlamamıştım. Belki de bu nedenden dolayı pek çok bakış açısına sahiptik ve bunu henüz keşfedememiştik.

25 kadının kendi istekleri ile mi bu işi yaptıklarını sorduğum da aldığım cevaplar oldukça dikkat çekiciydi. Her kafadan farklı bir ses çıkmıştı , ancakoyun sonunda elde edilecek olan gelirin yine ihtiyacı olacak kişilere aktarılacağını düşünmek onları mutlu etmeye yetiyordu. Merak bu ya, eşlerin ne dediklerini öğrenmek istemiştim. Çekinerek onlara sordum soruyu, gülerek yanıt verdiler.

Birisinin eşi:'nereden çıktı bu senaryo' derken, bir diğeri: 'muhakkak oyna, girmelisin' dedi. Bazılarının ise:'yaşın geçti senin artık boş ver' dedi. Ama sonunda bu kadınları birleştiren ortak bir noktada hepsi birleşti. Bu etkinlik aslında 'insanlık'için, 'kadınlar yaşam hikayelerini'anlatmak için çok önemli bir şanstı. İZSİAD aynı zamanda TÜRKONFED (Türk Girişimci ve İş Dünyası Konfederasyonu)'in bir üyesiydi ve bu konfederasyon Türkiye'de kendini kabul ettirmiş çok ciddi bir kuruluştu. Pek çok ilde bulunuyordu. Belki de bu kadar yaygın bir ağa sahip olmuş olmaları bu kadınların yapmış oldukları işi daha ciddiye almalarına neden olmuştu.

Belki diyorlardı: 'Diyarbakır'a, Mardin'e, Trabzon'a, Mersin'e'de gideriz. Bu şu demekti, bu oyunda verilen mesajı anlatmak ve aktarmak için kendilerini artık 'gönüllü' sayıyorlardı. Sadece tek bir kişinin 'kalbine dokunmanın' bile ciddi değişimler yaratacağına inanıyorlardı. İçlerinde hiç erkek oyuncu yoktu. Erkek rollerini bile kadınlar oynuyorlardı.

Yıllar önce KaDer Başkanı (Kadın Adayları Destekleme Derneği) olduğum zamanlarda mecliste daha fazla kadın milletvekili olmak istediğimizi göstermek için basına çıkıp: 'bıyıklar takmıştık, meclise girmek için erkek mi olmak lazım' demiştik. Şimdi birden bu kadınları sahnede 'erkek oyuncu' olarak gördüğümde aynı duyguları hissettim. Aslında bütün bu uygulamaların, kişinin kendini keşfetmesi olduğunun farkındaydım. Ben yaşadıklarım ile her ne kadar kendime 'hümanist'de desem, 'feminist' yanım biraz ağır basıyorsa, Türkiye'de 'kadın olmanın' dayanılmaz ağırlığını hep sırtımda taşıyorum nedense...

25 kadından birisi:'kendimi keşfettim; bambaşka bir kadın olduğumu gördüm bu oyunda ve gizli yeteneklerimi de' demişti. Hoşuma gitti bu sözler. Ayşe Özçiftçi, Dilek Özkaralı, Beyhan Aksoy, Sülün Mercanoğlu, Birsen Kayaönü ve Nazan Tütüncü… Sizlere teşekkür ediyorum, beni birden çok uzak diyarlara götürdünüz. Kadınların aslında el birliği yaparlarsa neler yapabileceklerini yeniden bana hatırlattınız.

Bu oyun vesilesi ile iki kişiyi de kutlamak gerekir her halde diye düşünüyorum. Bu kişilerden birisi Dernek Yardımcılığı görevini ve Kadın Komisyonu görevini başarı ile yapan Mukaddes Çelik… Kadınların iş dünyasında ayaklarının üzerinde durmaları ve hatta çok başarılı işler yaparak 'iz bırakmalarını' seviyorum. Mukaddes Hanım, oğluyla birlikte büyük işler yapıyor İzmir'in gelişmeye açık sahalarında. Ayakta alkışlanacak kadınlar, örnek alınacak kadınlar bu kişiler. Mücadele eden kadınlar bu kişiler.

Ancak iş dünyasına 'pozitif ayrımcılık' yaparak tarih sayfalarına yazılacak bazı erkekler de var. Bu kişiler kadınlarında da erkekler gibi aynı işleri yapacaklarına inanan kişiler. İZSİAD Derneği'nin Başkanı Hasan Küçükkurt'ta pek çok iş dünyası erkeklerine rol modeli oldu diye düşünüyorum.

Kadın gücünün anlaşıldığı, kadının kendisini keşfettiği, yönetimlerde daha fazla kadınların olduğu, bilinç düzeyinin geliştiği güzel yarınlara diyorum. Bütün gücümü kendi ülkemden aldığımı biliyorum, içimdeki heyecanın ise bırakacağımız en güzel miras olduğunu da biliyorum. Kadınlar güçlendikçe ülkemizde güçlenecektir. Bu açıdan ülke kadınlarına ve kızlarına yapılan her yatırımın muhakkak geri döneceğine inanıyorum. Teşekkürler İZSİAD Tiyatro Grubu oyuncuları, sizleri kutluyorum. İnsanlık adına kadınlara verdiğiniz 'değer' için..